Hicr Sûresi: 1-99

AÇIKLAMA:

 

Hicr Sûresi, kaynak tertiplerde Yûsuf-En’am Sûreleri arasına yerleştirilmiştir!.. 

Esbâb-ı Nüzûl olarak Hicr Sûresi’nin birkaç âyeti hakkında rivayetler olsa da metin ve siyer olarak telifi mümkün görünmemektedir!..

Rivayetlere göre müşriklerinHz. Rasûlullâh (a.s)’a ve müslümanlara hasımlıklarının, eziyet ve baskılarının şiddetlendiği bir süreçte bu sûre nâzil olmuş!..

Nitekim esbâb-ı nüzûl’de, “Emrolunduğunu (hakikat ve Sünnetullâh bilgisini) açıkla ve müşriklerden yüz çevir!.. O alay edenlere karşı, kesinlikle biz sana yeterliyiz!.. Onlar ki, Allâh (âlemleri ve hakikatlerini Esmâ’sıyla yaratan) yanı sıra bir tanrı edinirler... Yakında bilecekler!” ( Hicr: 94-96) âyetlerinin nüzûl sebebi de Mekke müşrikleri’nin elebaşlarının Hz. Rasûlullâh (a.s)’a eziyetleri ve buna dayalı tahkîr ve alay etmeleri olarak gösterilir!.. 

Bu da Hz. Rasûlullâh (a.s)’ın risâlet işlevinin ve O’nun vahyi’nin “şirk” (taassubu) hakkında daha etkili olduğu bir aşama demektir!..

Nasıl ki (Hicr: 26-44?) Âdem a.s. ile, İblis (statüsü) “recm” olup, bundan dolayı İblis türü ÂdemOğluna düşman oldu ise, müşrikler de Hz. Rasûlullâh (a.s)’ın risâleti ve Kur’ân vahyi’nin geldiği aşama itibarıyla, “şirk” taassubuna dayalı din ve statülerinin yıkılmakta olduğunu görmeleri, (cin-ins) benzer bir reaksiyona sebep olmuştu!..

Esbâb-ı nüzûl rivayeti olarak “(Müşrikler) dediler ki: “Ey kendisine ZİKİR (uyaran - hatırlatıcı bilgi) inzâl edilmiş kimse! Muhakkak ki sen mecnunsun (cinlenmişsin)!.. Eğer doğru sözlü isen, bize meleklerle gelmeliydin?” (Hicr: 6-7) âyetleriMekke müşrikleri’nin Hz. Rasûlullâh a.s. hakkındaki inat ve iftiraları üzerine nâzil olmuştur!..

Bunun devamı olan “İnnâ nahnu nezzelnez Zikra ve innâ lehû leHâfizûn; Doğrusu biz indirdik O ZİKRİ, Biz!.. Ve muhakkak O’nun koruyucuları biziz!” (Hicr:9) âyetindeki “muhafaza/koruma”yı, mushafların korunması anlamında değilRasûlullâh’ın vahyi’nin/Kurân’ın, cinlerden (cin müdahelesinden) korunduğu, anlamınadır ve bağlama uygun olandır!..

 

“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym

1-) Elif Lâââm Râ* tilke âyâtul Kitâbi ve Kur’ânin mubiyn;

Elif, Lââm, Ra... Bunlar O BİLGİnin (Hakikat ve Sünnetullâh), Kurân’ın apaçık işaretleridir.

2-) Rubema yeveddülleziyne keferu lev kânu müslimiyn;

(Öyle olur ki) hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden perdeliler), keşke gerçekte teslim olmuşluğumuzun farkında olsaydık, diye şiddetli arzu duyarlar.

3-) Zerhüm ye’külu ve yetemette’u ve yülhihimül emelü fesevfe ya’lemun;

Bırak onları, yesinler, zevklensinler; sonu gelmez arzular onları oyalasın! Yakında bilecekler.

4-) Ve ma ehlekna min karyetin illâ ve leha Kitabun ma’lum;

Biz hiçbir bölgeyi belli bir yazgısı olmaksızın helâk etmedik.

5-) Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste’hırun;

Hiçbir topluluk ecelini ne öne çekebilir, ne de erteleyebilir.

6-) Ve kalu ya eyyühelleziy nüzzile aleyhiz Zikru inneke lemecnun;

Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (uyaran - hatırlatıcı bilgi) inzâl edilmiş kimse! Muhakkak ki sen mecnunsun (cinlenmişsin).”

7-) Lev ma te’tiyna BilMelaiketi in künte mines sadikıyn;

“Eğer doğru sözlü isen, bize meleklerle gelmeliydin?”

8-) Ma nünezzilül Melaikete illâ Bil Hakkı ve ma kânu izen munzariyn;

Biz melekleri bil-Hak (Hak olarak) inzâl ederiz... O vakit de onlara zaten göz açtırılmaz!

9-) İnna nahnu nezzelnez Zikra ve inna lehu leHafizun;

Doğrusu biz indirdik O Zikri, Biz!.. Ve muhakkak O’nun koruyucuları biziz!

10-) Ve lekad erselna min kablike fiy şiye’ıl evveliyn;

Andolsun, senden önceki, aynı inancı paylaşan ilk toplumlar içinde de (Rasûller) irsâl ettik.

11-) Ve ma ye’tiyhim min Rasûlin illâ kânu Bihi yestehziun;

Onlara bir Rasûl gelir gelmez, mutlaka onunla alay ederlerdi.

12-) Kezâlike neslükühu fiy kulubilmücrimiyn;

İşte Onu suçluların kalplerinde böylece ilerletiriz.

13-) Lâ yu’minune Bihi ve kad halet sünnetül evveliyn;

Ona (hatırlatıcı BİLGİye) iman etmezler... Evvelce iman etmeyenlerin yaşadıkları sonuçlardan da ders almazlar.

14-) Ve lev fetahna aleyhim baben mines Semai fezallu fiyhi ya’rucun;

Üzerlerine semâdan bir kapı açsak da, onun içinden yükselselerdi...

15-) Lekalu innema sükkirat ebsaruna bel nahnu kavmün meshurun;

Elbette şöyle derlerdi: “Gözlerimiz bağlandı, hatta biz sihirlenmiş bir toplumuz!”

16-) Ve lekad ce’alna fiys Semai burucen ve zeyyennaha lin nazıriyn;

Andolsun ki biz semâda (beyinde) burçlar meydana getirdik (beyinde hakikat müşahedesini oluşturan özel alanlar {pineal gland} oluşturduk) ve ona ibretle bakanlar için (çeşitli özelliklerle) bezedik.

17-) Ve hafıznaha min külli şeytanin raciym;

Onu şeytan-ı racîm’den (amigdalanın oluşturduğu birimsellik - kaybetme korkularından) biz koruduk.

18-) İlla menisterakassem’a feetbeahu şihabün mubiyn;

İşitme (orada açığa çıkan hakikati bedenselliğe mâl etme) hırsızlığı yapan müstesna! Onu da apaçık ışık saçan ateş topu (hakikat ilmi nûru) izler.

19-) Vel Arda medednaha ve elkayna fiyha ravasiye ve enbetna fiyha min külli şey’in mevzun;

Arzı (bedeni Esmâ özelliklerini açığa çıkaracak organları alacak şekilde) genişlettik! Onda sâbit dağlar (vücuttaki organlar) ilka ettik... Onda her şeyi ölçülü bitirdik.

20-) Ve ce’alna leküm fiyha me’ayişe ve men lestüm lehu Bi razikıyn;

Orada hem sizin için ve hem de yaşam gıdası size ait olmayanlar için geçim yolları oluşturduk.

21-) Ve in min şey’in illâ ‘ındena hazainuh* ve ma nünezziluhu illâ Bi kaderin ma’lum;

Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (oluşturan kuvveleri) bizim indîmizde olmasın! Biz onu (o kuvveleri - özellikleri) gereken ölçüsüyle inzâl ederiz (açığa çıkartırız).

22-) Ve erselnerriyaha levakıha feenzelna mines Semai maen fe eskaynakümuh* ve ma entüm lehu Bi haziniyn;

Biz rüzgârları (fikirleri), aşılayıcılar (yeni düşünceler - buluşlar oluşturucu) olarak irsâl ettik... Semâdan bir su (bilgi) inzâl ettik de sizi onunla suvardık... Onu saklayıcı siz değilsiniz.

23-) Ve inna le nahnu nuhyı ve nümiytü ve nahnul varisun;

Muhakkak ki biz, evet biziz hayat veren de öldüren de! Biz vârisleriz (siz Fânisiniz biz Bakıy’iz)!

24-) Ve lekad alimnel müstakdimiyne minküm ve lekad alimnel müste’hıriyn;

Andolsun ki, sizden ileri geçmek isteyenleri de biliriz; andolsun ki, geriye kalanları da biliriz!

25-) Ve inne Rabbeke HUve yahşüruhüm* inneHU Hakiymun Aliym;

Muhakkak ki Rabbin, “HÛ”; onları haşreder! Muhakkak ki O, Hakiym’dir, Aliym’dir.

26-) Ve lekad halâknel İnsane min salsalin min hamein mesnun;

Andolsun ki, biz insanı dönüşüp gelişen hücresel yapıdan (toprak + su + hava) halkettik.

27-) Vel Canne halâknahu min kablü min narisSemum;

Cann’ı da daha önce semum ateşten (gözeneklerden geçen, zehirleyici ateşten; ışınsal bedenle, cehennemdeki ateş, semum kelimesiyle tanımlanmıştır. A.H.) yarattık.

28-) Ve iz kale Rabbüke lilMelaiketi innİY Halikun beşeran min salsalin min hamein mesnun;

Hani Rabbin, melâikeye: “Muhakkak ki ben kuru balçıktan, değişip dönüşen balçıktan (hücre) bir beşer halkedeceğim” demişti.

29-) Feizâ sevveytühu ve nefahtü fiyhi min RuhİY feka’u lehu sacidiyn;

“Onu tesviye edip (beden ve beyini kemâle erdirip), ona Ruhumdan (Esmâ mânâlarımın özelliklerinden) nefhettim (üfledim)(böylece buyurdum) Ona secdeye kapanın (Onun kuvveleri olarak hizmetine girin)!”

30-) Fesecedel Melaiketü küllühüm ecme’un;

O meleklerin (kuvvelerin) hepsi, toptan secde ettiler (bir kısım Esmâ kuvveleri beyinle açığa çıkmaya başladı).

31-) İlla ibliys* eba en yekûne me’as sacidiyn;

İblis hariç! (O) secde eden (kuvveler) ile beraber olmadı.

32-) Kale ya ibliysü ma leke ella tekûne me’as sacidiyn;

Dedi ki: “Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?”

33-) Kale lem ekün liescüde libeşerin halâktehu min salsalin min hamein mesnun;

(İblis) dedi ki: “Kuru balçıktan, değişip dönüşen hücresel yapıdan yarattığın bir beşere secde etmek için var olmadım.”

34-) Kale fahruc minha feinneke raciym;

Buyurdu: “O hâlde çık oradan! Muhakkak ki sen racîmsin (tard edilmiş, taşlanmış).”

35-) Ve inne aleykel lâ’nete ila yevmid diyn;

“Muhakkak ki, Sünnetullâh gerçeğinin açığa çıkma sürecine kadar lânet (hakikatini yaşamaktan uzak düşme) senin üzerinedir.”

36-) Kale Rabbi feenzırniy ila yevmi yüb’asûn;

(İblis) dedi ki: “Rabbim! (Vefat ederek ölümü tadacakları ve yeni bir bedenle) bâ’s olunacakları sürece kadar bana mühlet ver!”

37-) Kale feinneke minel münzariyn;

Buyurdu: “Muhakkak ki sen mühlet verilenlerdensin!”

38-) İla yevmil vaktil ma’lum;

“Bilinen süreç gelene kadar!”

39-) Kale Rabbi Bima ağveyteniy le üzeyyinenne lehüm fiyl Ardı ve leuğviyennehüm ecme’ıyn;

(İblis) dedi ki: “Rabbim! Bende açığa çıkan Esmâ’n sonucu azdırman yüzünden, yemin ederim ki, arzda (bedenli yaşamlarında)onlara (suçları; Sünnetullâh’a göre perdelilik oluşturan fiilleri) süsleyeceğim ve onları toptan azdıracağım.”

40-) İlla ‘ıbadeke minhümül muhlesıyn;

“Onlardan ihlâslandırılmış kulların müstesna!”

41-) Kale hazâ sıratun aleyye müstekıym;

Buyurdu ki: “İşte benim üzerime aldığım müstakim yol budur!”

42-) İnne ıbadİY leyse leke aleyhim sültanün illâ menittebeake minel ğaviyn;

“Muhakkak ki Benim kullarım üzerinde senin bir sultan (gücün, yaptırımın) yoktur... Azgınlardan sana tâbi olanlar müstesna.”

43-) Ve inne cehenneme lemev’ıdühüm ecme’ıyn;

“Muhakkak ki onların hepsinin vadolunan yeri Cehennem’dir.”

44-) Leha seb’atü ebvab* likülli babin minhüm cüz’ün maksum;

“Onun yedi kapısı vardır (Yaratılış amacını aşan şekilde kullanılan göz - kulak - dil - eller - ayaklar - mide - cinsel organ)... Her kapı için onlardan taksim edilmiş bir bölüm vardır.”

45-) İnnel müttekıyne fiy cennatin ve ‘uyun;

Muttakiler ise cennetlerde ve ayn(kaynak)lardadırlar.

46-) Üdhuluha Bi Selâmin aminiyn;

“Oraya âminler olarak (Bi-)Selâm ile girin.”

47-) Ve neza’na ma fiy sudurihim min ğıllin ıhvanen alâ sürurin mütekabiliyn;

Biz onların, (ayrı görmekten kaynaklanan) kin - düşmanlık duygularını içlerinde söküp attık! Kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.

48-) Lâ yemessühüm fiyha nesabün ve mahüm minha Bi muhreciyn;

Onda onlara bir yorgunluk dokunmaz (enerjileri tükenmez)... Onlar oradan hiçbir zaman çıkarılmazlar.

49-) Nebbi’ ıbadiy enniy enel Ğafûrur Rahıym;

Haber ver kullarıma ki, Ben, gerçekten Ben Ğafûr’um, Rahıym’im.

50-) Ve enne azâbiy hüvel azâbül eliym;

Muhakkak ki azabım (Ben’den ayrı düşmenin yaşatacağı azap), en acı azap odur!

51-) Ve nebbi’hüm an dayfi İbrahiym;

Onlara İbrahim’in konuklarından haber ver.

52-) İz dehalu aleyhi fekalu Selâma* kale inna minküm vecilun;

Hani Onun yanına gelmişlerdi de “Selâm” demişlerdi... (İbrahim de): “Biz sizden endişe duyuyoruz” diye cevap verdi.

53-) Kalu lâ tevcel inna nübeşşiruke Bi ğulamin ‘aliym;

(Onlar da) dediler ki: “Endişelenme! Doğrusu biz sana Aliym bir erkek evlat müjdeliyoruz.”

54-) Kale e beşşertümuniy alâ en messeniyel kiberu febime tübeşşirun;

(İbrahim) dedi ki: “İhtiyar olduktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz? Ne ile müjdeliyorsunuz?”

55-) Kalu beşşernake Bil Hakkı fela tekün minelkanitıyn;

Dediler ki: “Seni Hak olarak müjdeliyoruz! Sakın ümitsizliğe düşme!”

56-) Kale ve men yaknetu min rahmeti Rabbihi illed dâllun;

(İbrahim) dedi: “(Hakikatten) sapmışların dışında Rabbinin rahmetinden kim ümidini yitirir?”

57-) Kale fema hatbuküm eyyühel murselun;

(İbrahim): “Ey irsâl olunanlar! (Başka) işleviniz nedir?” dedi.

58-) Kalu inna ursilna ila kavmin mücrimiyn;

Dediler ki: “Gerçek şu ki, biz suçlular toplumu için irsâl olunduk.”

59-) İlla ale Lut* inna lemüneccuhüm ecme’ıyn;

“Lût ailesi bundan istisna! Biz onların hepsini kurtaracağız.”

60-) İllemraetehu kadderna inneha leminel ğabiriyn;

(Lût’un) karısı hariç... Onun, geride kalanlardan olmasını takdir ettik.”

61-) Felemma cae ale Lutınil murselun;

Bundan sonra irsâl olunan melâike Lût’a geldi.

62-) Kale inneküm kavmün münkerun;

(Lût) dedi ki: “Muhakkak ki siz yadırganacak birilerisiniz!”

63-) Kalu bel ci’nake Bima kânu fiyhi yemterun;

Dediler ki: “Bilakis, biz sana onların şüpheli oldukları bir konuda (yaptıklarının sonucu azap) getirdik.”

64-) Ve eteynake Bil Hakkı ve inna le sadikun;

“Biz sana Hak olarak geldik ve biz sözümüze sadığız.”

65-) Feesri Bi ehlike Bi kıt’ın minel leyli vettebı’ edbarehüm ve lâ yeltefit minküm ehadün vemdu haysü tü’merun;

“O hâlde gecenin bir bölümünde aileni al, uzaklaştır... Sen de arkalarından takip et... Sizden hiçbir kimse geriye bakmasın... Emrolunduğunuz tarafa geçin - gidin!”

66-) Ve kadayna ileyhi zâlikel emre enne dabire haülai maktuun musbihıyn;

Ona şu işi hükmettik: “Kesinlikle bunlar sabahlarken arkaları kesilmiş olacaktır.”

67-) Ve cae ehlül Mediyneti yestebşirun;

Şehir halkı sevinerek geldi.

68-) Kale inne haülai dayfıy fela tefdahun;

(Lût) dedi ki: “Bu kişiler benim misafirlerimdir... Beni utandırmayın.”

69-) Vettekullahe ve lâ tuhzun;

“Allâh’tan çekinin ve beni rezil etmeyin!”

70-) Kalu evelem nenheke ‘anil alemiyn;

Dediler ki: “Biz sana başkalarının işine karışma demedik mi?”

71-) Kale haülai benatiy in küntüm faıliyn;

(Lût) dedi ki: “Eğer bu ise yapmak istediğiniz, işte kızlarım!”

72-) Le amruke innehüm lefiy sekretihim ya’mehun;

Yaşamına yemin olsun ki, onlar (zevk) sarhoşlukları içinde, kör ve şaşkın bocalıyorlar!

73-) Feehazethümüs sayhatü müşrikıyn;

Güneş doğarken, o korkunç titreşimli ses onları yakaladı.

74-) Fecealna aliyeha safileha ve emtarna aleyhim hıcareten min sicciyl;

Oranın üstünü altına çevirdik ve üzerlerine siccilden taşlar (pişirilmiş taşlaşmış çamur - volkanik lav) yağdırdık.

75-) İnne fiy zâlike leâyâtin lilMütevessimiyn;

Gerçek ki, bu olayda feraset sahipleri (görünüşten, içyüzünü fark edenler) için işaretler vardır.

(Not: Bir hadîs-î şerîf’te şöyle buyurulur: Rasûlullâh: “İtteku firasetelMu’mini, fe innehu yenzuru BiNûrillâhi teala... Sümme karae; inne fiy zalike leâyâtin lilMütevessimiyn: Mu’minin ferasetinden sakının (dikkate alın), çünkü o, B sırrınca Allâhu Teâlâ’nın Nûr’u ile bakar...” Sonra 75. âyeti okudu.)

76-) Ve inneha lebisebiylin mukıym;

Muhakkak ki o şehir, insanların yolları üzerindedir.

77-) İnne fiy zâlike leayeten lil mu’miniyn;

Elbette ki bunda iman edenlerce alınası dersler vardır.

78-) Ve in kâne ashabül eyketi lezâlimiyn;

Ashab-ı Eyke (orman halkı; Şuayb a.s.ın kavmi) de gerçekten zâlimler idi.

79-) Fentekamna minhüm* ve innehüma le Bi imamin mubiyn;

Bu sebeple onlara yaptıklarının acı sonuçlarını yaşattık! Her ikisi de açık seçik görülebilen bir bölgededir.

80-) Ve lekad kezzebe ashabül hıcril murseliyn;

Gerçek ki, Ashab-ı Hicr (Semud halkı) da Rasûlleri yalanladı.

81-) Ve ateynahüm âyâtina fekânu anha mu’ridıyn;

Onlara işaretlerimizi verdik; ama onlardan yüz çevirdiler.

82-) Ve kânu yenhıtune minel cibali buyuten aminiyn;

Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.

83-) Feehazethümussayhatü musbihıyn;

O korkunç titreşimli ses (volkanik patlama) onları da sabah vaktine girerlerken yakaladı.

84-) Fema ağna anhüm ma kânu yeksibun;

Kazandıkları, onları kurtaramadı.

85-) Ve ma hâlâknesSemavati vel Arda ve ma beynehüma illâ BilHakk* ve innes saate leatiyetün fasfahıssafhal cemiyl;

Biz, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri Hak olarak yarattık! Kesinlikle o Saat (ölüm) gelecektir... O hâlde, hoşgörü ve Hakkanî görüş ile davran.

86-) İnne Rabbeke HUvel Hallakul Aliym;

Kesinlikle Rabbin “HÛ”; Hâllak’tır, Aliym’dir.

87-) Ve lekad ateynake Seb’an minel Mesâni vel Kur’ânel Azıym;

Gerçek ki, biz sana, Seb-ü Mesânî’yi (yedi zâtî sıfatınla hakikati değerlendirme kuvvesini) ve Kur’ân-ı Aziym’i (hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsini) verdik.

88-) Lâ temüddenne ayneyke ila ma metta’na Bihi ezvacen minhüm ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenahake lil mu’miniyn;

Hakikati inkâr edenlerden bir kısmına verdiğimiz geçici dünya nimet ve zevklerine sakın gözünü takma! Sana gereken değeri vermiyorlar diye üzülme... İman edenlere kol kanat ger!

89-) Ve kul inniy enen neziyrulmubiyn;

De ki: “Kesinlikle ben, evet ben apaçık bir uyarıcıyım.”

90-) Kema enzelna alel muktesimiyn;

İnzâl ettiğimizi bölüp ayrıştıranlara (Tevrat ve İncil’i işlerine gelenler ve gelmeyenler olarak) olduğu gibi; sana da inzâl ettik (hakikat BİLGİsini)!

91-) Elleziyne cealül Kur’âne ‘ıdıyn;

Kurân’ı, işlerine geldiği gibi böldüler (çıkarları yönünden Kurân’ı değerlendirdiler)!

92-) FeveRabbike lenes’elennehüm ecme’ıyn;

Rabbine yemin olsun ki, onların hepsi sorgulanacak...

93-) ‘Amma kânu ya’melun;

Yapmakta olduklarından!

94-) Fasda’ Bima tü’meru ve a’rıd anil müşrikiyn;

Emrolunduğunu (hakikat ve Sünnetullâh bilgisini) açıkla ve müşriklerden yüz çevir!

95-) inna kefeynakel’müstehziiyn;

O alay edenlere karşı, kesinlikle biz sana yeterliyiz!

96-) Elleziyne yec’alune meAllâhi ilâhen ahar* fesevfe ya’lemun;

Onlar ki, Allâh (âlemleri ve hakikatlerini Esmâ’sıyla yaratan) yanı sıra bir tanrı edinirler... Yakında bilecekler!

97-) Ve lekad na’lemu enneke yedıyku sadruke Bima yekulun;

Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden içinin daraldığını elbette biliyoruz.

98-) Fesebbıh Bi Hamdi Rabbike ve kün minessacidiyn;

(O hâlde) Rabbinin Hamdi olarak tespih et ve secde (benliğini yok) edenlerden ol!

99-) Va’bud Rabbeke hatta ye’tiyekel yekıyn;

Sana yakîn gelene (benliğinin yokluğunu fark edene kadar -ölüm hakikatin fark edilmesi hâlidir- Vâhid’ül Kahhâr’ın yaşanmasına) kadar, Rabbine ibadet et (benliğin varolduğu sürece Rabbine kulluğa, ibadete devam et, tâ ki yakîn gelene kadar; yakîn sonrasında ise bunun doğal sonucu Rabbinin kulluğu devam eder zaten)!

74 / 188

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!