Feth Sûresi: 1-29

AÇIKLAMA:

 

Feth Sûresi, Hudeybiye Sulhu sonrası, Hudeybiye seferi ve yapılacak Hayber Gazvesi (sadece Hudeybiye Seferine katılanların olacağı vb) hakkında nâzil olmuştur!.. 

Sûre’nin nüzûl sebebi ile ilgili meşhûr rivayet:

Hudeybiye’de, Kâbe’yi tavaf etmeden dönmeyi ve sulh şartlarını ağır bulup içine sindiremeyen sahabelerden biri olan Hz. Ömer’in tavrı:

O gün orada bulunan bir sahabe, gördüğü kadarıyla olayı şu şekilde naklediyor:

Ömer Rasûlullâh (s.a.v.)’e geldi ve dedi ki: “Yâ RasûlAllâh, biz hak üzere, onlar bâtıl üzere değiller mi?.. Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ateşte değil mi?

Rasûlullâh (sav): “Evet” dedi... 

Ömer yine: “Öyle ise niçin biz dinimize küçüklük veriyoruz/ dinimiz hakkında bu alçak hâli kabul ediyoruz (gerekirse ölüp şehîd olmak yerine şu alçak dünya ile değiştiriyoruz?) ve Allâh aramızda hükmünü vermeden (ya onlar ya biz zafere ermeden) dönüyoruz?” dedi. 

Rasûlullâh (s.a.v.):

“Ey Hattâb'ın oğlu!.. Muhakkak ki Ben, Rasûlullâhım ve Allâh beni asla zâyi etmeyecektir (başarısız kılmayacaktır)!” buyurdu... 

Ömer öfkeli bir hâlde döndü, sabredemedi bu sefer Ebû Bekr'e vardı ve ona:

Ey Ebû Bekr, biz hak üzere, onlar bâtıl üzere değiller mi?.. Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ateşte değil mi?

Ebû Bekr: “Evet” dedi... 

Ömer yine: “Öyle ise niçin biz dinimize küçüklük veriyoruz/ dinimiz hakkında bu alçak hâli kabul ediyoruz (gerekirse ölüp şehîd olmak yerine şu alçak dünya ile değiştiriyoruz?) ve Allâh aramızda hükmünü vermeden (ya onlar ya biz zafere ermeden) dönüyoruz?” dedi. 

Ebû Bekr:

“Ey Hattâb'ın oğlu!.. Muhakkak ki O, Rasûlullâh’tır ve Allâh O’nu ebediyyen zâyi etmeyecektir (başarısız kılmayacaktır)!” buyurdu... İşte bunun üzerine Fetih Sûresi nâzil oldu!..

Olayı bizzat yaşayan Hz. Ömer’in kendisi olayı şöyle anlatıyor:

Nebi (sav)’e geldim ve dedim ki: “Sen Allâh’ın Hak Nebisi değil misin?”

“Evet” dedi...

“Biz hak üzere, düşmanlarımız bâtıl üzere değil mi?” dedim.

“Evet” dedi...

“Öyle ise niçin biz dinimize küçüklük veriyoruz/dinimiz hakkında bu alçak hâli kabul ediyoruz?” dedim. 

Muhakkak ki Ben Rasûlullâhım; Ben O’na (Allâh’a) asla âsi olmam ve O (Allâh), Nâsır’ımdır (nusret edicim, zafere erdiricim)!” dedi...

“Sen bize, el-Beyt’e (Kâbe’ye) varıp Onu tavaf edeceğiz, demedin mi?” dedim...

“Evet... Ben sana bu yıl gelip Onu tavaf edeceğiz diye haber verdim mi?” dedi...

“Hayır” dedim...

Muhakkak ki sen Ona varacak ve Onu tavaf edeceksin!” dedi...

Akabinden Ebû Bekr’e vardım ve “Yâ Ebâ Bekr, bu (zât), Allâh’ın Hak Nebisi değil mi?” dedim.

“Evet” dedi...

“Biz hak üzere, düşmanlarımız bâtıl üzere değil mi?” dedim.

“Evet” dedi...

“Öyle ise niçin biz dinimize küçüklük veriyoruz/dinimiz hakkında bu alçak hâli kabul ediyoruz?” dedim. 

Be hey adam!.. Muhakkak ki O, kesinlikle Rasûlullâh’dır; O, Rabbine asla âsi olmaz ve HÛ, O’nun Nâsırı’dır (nusret edicisi, zafere erdiricisi)!.. Sen hemen (isyandan) O’nun itaatına sarıl!.. Vallâhi O, hak üzeredir!” dedi.

“O bize, el-Beyt’e (Kâbe’ye) varıp Onu tavaf edeceğiz, demedi mi?” dedim...

“Evet... O sana, bu yıl varıp muhakkak Onu tavaf edeceksin, diye haber verdi mi?” dedi...

“Hayır” dedim...

Muhakkak ki sen Ona varacak ve Onu tavaf edeceksin!” dedi (Sıddîk?)!..

Nitekim bunlar üzerine Feth Sûresi nâzil olduktan sonra Hz. Rasûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet ediliyor:

Dün gece öyle bir sûre inzâl edildi ki, dünya ve içinde bulunan her şeyden bana daha sevgili!.. O sûre: İnnâ fetehnâ leke fethen mubiynen, li yağfiralekAllâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhere”dir!..

Siyer rivayetlerine göre, Hz. Rasûlullâh a.s. Hudeybiye’de durmayıp Mekke’ye seyir hâlinde iken, bir geçitten geçerken devesi Kasvâ’nın ayağı kayıp çöktü ve sahabenin “hal, hal (kalk, kalk)” deyip ittirmesine rağmen yerinden kalkmayınca şöyle dediler “Kasvâ inat etti, gitmiyor” ... Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh (a.s), “Muhakkak ki o inat edip çöküp kalmadı; lâkin fîl’i hapseden (engelleyen) onu hapsetti!.. Vallâhi, Allâh hürmetinin tazîmi için bugün benden ne isterlerse onlara vereceğim!” deyip, kendisi deveyi kaldırdı ve Hudeybiye’ye dönerek bir su kuyusu başında konakladı...

 

“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym

1-) İnnâ fetahnâ leke fethan mubiynâ;

Kesinlikle sana öyle bir fetih (görüş açıklığı) verdik ki, (o) Feth-i Mubiyn’dir (apaçık açık hakikati sistemi müşahede)!

2-) Liyağfire lekellahu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhare ve yütimme nı’meteHU ‘aleyke ve yehdiyeke sıraten müstekıyma;

Bu yüzden Allâh, senin geçmiş ve (fethe rağmen oluşacak) gelecek tüm zenbini (bedenselliğinin doğal getirisi perdeliliklerini) mağfiret eder (örter) ve sana olan nimetini tamamlar; seni, hakikatini yaşama yolunda yürütür!

3-) Ve yensurekellâhu nasren ‘Aziyza;

Allâh seni benzersiz, karşı konulmaz bir zafere erdirir!

4-) HUvelleziy enzeles sekiynete fiy kulûbil mu’miniyne liyezdâdû iymânen me’a iymânihim* ve lillâhi cünûdüs Semâvâti vel’Ard* ve kânAllâhu ‘Aliymen Hakiyma;

İmanlarının kat kat artması için, iman edenlerin kalplerine sekine (sükûn, güven duygusu) inzâl eden “HÛ”dur! Semâlar ve arzın orduları Allâh içindir! Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

5-) Liyüdhılel mu’miniyne velmu’minati cennatin tecriy min tahtihel’enharü halidiyne fiyha ve yükeffire anhüm seyyiatihim ve kâne zâlike indAllâhi fevzen ‘azıyma;

İmanlı erkek ve kadınları, içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması, onlardan kötülüklerini silmesi içindir... İşte bu Allâh indînde azîm kurtuluştur!

6-) Ve yu’azzibel münafikıyne velmünafikati velmüşrikiyne velmüşrikâtiz zanniyne Billâhi zannessev’* aleyhim dairetüssev’* ve ğadıbAllâhu aleyhim ve leanehüm ve e’adde lehüm cehennem* ve saet masıyra;

Bir de Esmâ’sıyla hakikatleri olan Allâh hakkında su-i zanda bulunan (O’nu tanrı gibi düşünen) münafık (ikiyüzlü) erkek ve kadınlara, şirk koşan erkek ve kadınlara azabı yaşatması içindir! Zanları yüzünden devranın belâsı başlarında patlasın! Allâh onlara gazap etmiş, onları lânetlemiş (inkârları sonucu hakikati yaşamaktan uzaklaştırmış); onlar için cehennem hazırlamıştır! Ne kötü dönüş yeridir!

7-) Ve lillâhi cünudüs Semavati vel’Ard* ve kânAllâhu ‘Aziyzen Hakiyma;

Semâlar ve arzın orduları (kuvveleri) Allâh’ındır... Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.

8-) İnna erselnake şahiden ve mübeşşiran ve neziyra;

Muhakkak ki biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak irsâl ettik!

9-) Litu’minu Billâhi ve RasûliHİ ve tu’azziruhu ve tüvekkıruh* ve tüsebbihuHU bükreten ve asıyla;

Artık varlığınızın Esmâ’sıyla hakikati olan Allâh’a ve Rasûlüne iman edip; O’na yardımcı olasınız, O’nu yüce bilip saygı gösteresiniz ve sabah akşam O’nu tespih edesiniz.

10-) İnnelleziyne yübayi’ûneke innema yübayi’ûnAllâh* yedullahi fevka eydiyhim* femen nekese feinnema yenküsü alâ nefsih* ve men evfa Bima ahede aleyhullahe feseyu’tiyhi ecren ‘azıyma;

Gerçektir ki (Rasûlüm) sana biat edenler (el tutuşup bağlılık sözü verenler) Allâh’a biat etmişlerdir ve Allâh’ın EL’i onların elleri üzerindedir (Biat edenlerin elleri üstünde Allâh’ın eli tedbir eder)! Kim sözünü bozarsa sadece kendi nefsi aleyhine bozmuş olur; kim Allâh ahdinde bağlılık gösterirse, ona da büyük ecir verir!

11-) Seyekulü lekel muhallefune minel a’rabi şeğeletna emvalüna ve ehluna festağfir lena* yekulune Bielsinetihim ma leyse fiy kulubihim* kul femen yemlikü leküm minAllâhi şey’en in erade Biküm darren ev erade Biküm nef’a* bel kânAllâhu Bima tamelune Habiyra;

Bedevîlerden geri bırakılanlar: “Bizi mallarımız ve çoluk çocuğumuz meşgûl etti; bizim için mağfiret dile” diyecekler... Onlar gerçekte, öyle düşünmediklerini dillendiriyorlar! De ki: “Sizde bir zarar açığa çıkarmayı irade ederse ya da sizde bir fayda oluşturmayı irade ederse; kim Allâh’ın istediğine karşı koyabilir?”... Hayır, Allâh yaptıklarınızdan (yaratanı olarak) haberdardır.

12-) Bel zanentüm en len yenkaliber Rasûlü velmu’minune ila ehliyhim ebeden ve züyyine zâlike fiy kulubiküm ve zanentüm zannessev’* ve küntüm kavmen bûra;

Aslında siz Rasûl ve iman edenlerin, ailelerine asla geri dönmeyeceklerini zannettiniz! Bu fikir bilincinize güzel göründü de, böylece kötü zanda bulundunuz; helâkı haketmiş bir topluluk oldunuz!

13-) Ve men lem yu’min Billâhi ve RasûliHİ feinna a’tedna zilkâfiriyne sa’ıyra;

Kim varlığının Esmâ’sıyla hakikati olan Allâh’a ve Rasûlüne iman etmezse, bilsin ki hakikat bilgisini inkâr edenler için saîri (alevli bir ateşi - radyasyon dalgaları) hazırlamışızdır.

14-) Ve lillâhi Mülküs Semavati vel’Ard* yağfiru limen yeşau ve yu’azzibu men yeşa’* ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;

Semâlar ve arzın mülkü Allâh içindir! Dilediğini mağfiret eder (suçlu hâlini örter); dilediğini azaplandırır (bedenselliğinin getirisine terk eder)! Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

15-) Seyekulül muhallefune izentalaktüm ilâ meğanime lite’huzûha zeruna nettebi’küm* yüriydune en yübeddilu kelamAllâh* kul len tettebi’ûna kezâliküm kalAllâhu min kabl* feseyekulune bel tahsüdunena* bel kânu lâ yefkahune illâ kaliylâ;

Bu geri bırakılanlar, ganimetleri almak için gittiğinizde: “Bırakın biz de sizinle gelelim” derler. Onlar, Allâh kelâmını (sözünü)değiştirmek istiyorlar! De ki: “Siz bize asla uyamazsınız; daha önce Allâh böyle buyurdu (hükmetti)”... Bu kez şöyle derler: “Hayır, bizi kıskanıyorsunuz”... Bilakis onlar, anlayışı kıt kimselerdir!

16-) Kul lilmuhallefiyne minel a’rabi setüd’avne ilâ kavmin uliy be’sin şediydin tukatilunehüm ev yüslimun* fein tutıy’u yü’tikümullâhu ecren hasena* ve in tetevellev kema tevelleytüm min kablü yu’azzibküm azâben eliyma;

Bedevîlerden o geri bırakılanlara de ki: “Siz son derece güçlü, cengâver bir toplulukla savaşa davet olunacaksınız... Onlarla savaşırsınız yahut onlar İslâm olurlar. Eğer itaat ederseniz Allâh size güzel bir ecir verir... Fakat daha önce yüz çevirdiğiniz gibi gene döneklik yaparsanız, sizi feci bir azap ile azaplandırır.”

17-) Leyse alel’ama harecün ve lâ alel’areci harecün ve lâ alelmeriydı harec* ve men yutı’ıllâhe ve RasûleHU yüdhılhü cennatin tecriy min tahtihel’enhar* ve men yetevelle yu’azzibhü azâben eliyma;

Köre, topala ve hasta olana zorlama yoktur! Kim itaat ederse Allâh ve Rasûlüne, onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar... Kim de yüz çevirirse (Allâh) onu feci bir azapla azaplandırır.

18-) Lekad radıyAllâhu ‘anilmu’miniyne iz yubayi’ûneke tahteşşecereti fe’alime ma fiy kulubihim feenzelessekiynete aleyhim ve esâbehüm fethan kariyba;

Andolsun ki Allâh, o ağacın altında sana biat ettiklerinde iman edenlerden razı oldu, onların kalplerinde olanı bildi de, üzerlerine sekine (huzur) inzâl etti ve kendilerine feth-i kariyb (yakîn açıklığı) verdi.

19-) Ve meğanime kesiyreten ye’huzûneha* ve kânAllâhu ‘Aziyzen Hakiyma;

Onları, alacakları birçok ganimetlere de nail etti... Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.

20-) Veadekümullâhu meğanime kesiyreten te’huzûneha fe’accele leküm hazihi ve keffe eydiyenNasi ‘anküm* ve litekûne ayeten lilmu’miniyne ve yehdiyeküm sıratan müstekıyma;

Allâh, size elde edeceğiniz birçok ganimetler vadetmiştir... Bunu da size pek çabuk verdi ve insanların ellerini sizden vazgeçirdi ki, bu iman edenler için bir işaret olsun ve sizi sırat-ı müstakime hidâyet etsin.

21-) Ve uhra lem takdiru aleyha kad ehatAllâhu Biha ve kânAllâhu alâ külli şey’in Kadiyra;

Henüz onlara gücünüzün yetmediği daha başka şeyler de vadetti ki, onları Allâh (içten ve dıştan) ihâta etmiştir. (Zaten) Allâh her şeye Kaadir’dir.

22-) Ve lev katelekümülleziyne keferu levellevül edbare sümme lâ yecidune Veliyyen ve lâ Nasıyra;

Eğer hakikat bilgisini inkâr edenler sizinle savaşsalardı, elbette arkalarını dönüp kaçacaklardı... Sonra da hiçbir velî (koruyucu) ve yardımcı bulamazlardı.

23-) SünnetAllâhilletiy kad halet min kabl* ve len tecide lisünnetillâhi tebdiyla;

Bu süregelen Sünnetullâh’tır! Sünnetullâh’ta asla değişme bulamazsın!

24-) Ve HUvelleziy keffe eydiyehüm ‘anküm ve eydiyeküm ‘anhüm Bibatni Mekkete min ba’di en azfereküm aleyhim* ve kânAllâhu Bima ta’melune Basıyra;

Sizi onlara muzaffer kıldıktan sonra Mekke’nin göbeğinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan uzak tutan “HÛ”dur! Allâh yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr’dir.

25-) Hümülleziyne keferu ve sadduküm ‘anilMescidil Harâmi velhedye ma’kûfen en yeblüğa mahılleh* velevlâ ricalun mu’minune ve nisaün mu’minatün lem ta’lemuhüm en tetaûhüm fetusıybeküm minhüm me’arretün Biğayri ‘ılm* liyüdhılAllâhu fiy rahmetiHİ men yeşa’* lev tezeyyelu le’azzebnelleziyne keferu minhüm azâben eliyma;

Onlar o kimselerdir ki; hakikat bilgisini inkâr ederler, sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular, bekletilen hedy kurbanlarının yerlerine ulaşmasına mâni oldular... Şayet orada (onların arasında) kendilerini henüz bilmediğiniz için çiğneyip ezeceğiniz ve bu bilmeyerek yapılan iş yüzünden üzüleceğiniz iman eden erkekler ve iman eden kadınlar olmasaydı (Allâh savaşı önlemezdi)... Dilediğini rahmetine sokmak içindi bu... Eğer birbirlerinden (iman edenlerle - kâfirler) ayrılmış olsalardı, onlardan inkâra sapanları elbette elim bir azap ile azaplandırırdık. (Sâlihlerin bulundukları yere gazabı ilâhî inmez... 8.Enfâl: 33 ve 29.Ankebût: 32)

26-) İz ce’alelleziyne keferu fiy kulubihimül hamiyyete hamiyyetel cahiliyyeti feenzelAllâhu sekiynetehu alâ RasûliHİ ve alelmu’miniyne ve elzemehüm kelimetet takvâ ve kânû ehakka Biha ve ehleha* ve kânAllâhu Bikülli şey’in ‘Aliyma;

O zaman hakikat bilgisini inkâr edenler, kalplerine hamiyeti (köylülük - cahillik gururu), cehalet tutuculuğunu (yeniye kapalılık)yerleştirmişlerdi... Allâh, Rasûlüne ve iman edenlere sekine inzâl etti ve onları kelime-i takva (lâ ilâhe illAllâh) anlayışında sâbitledi... Onlar bu sözü bizâtihi yaşayarak hak etmiş ve ehil kimselerdi... Allâh her şeyi Aliym’dir.

27-) Lekad sadekAllâhu RasûleHUrrü’ya BilHakk* letedhulünnelMescidel Harâme inşaAllâhu aminiyne muhallikıyne ruûseküm ve mukassıriyne lâ tehâfun* fe ‘alime ma lem ta’lemu fece’ale min duni zâlike fethan kariyba;

Andolsun ki Allâh, Rasûlüne rüyasını Hak olarak doğruladı... İnşâAllâh, (kiminiz) kafalarınızı tıraş etmiş ve (kiminiz saçlarınızı)kısaltmış olarak, güven içinde, (ve o gün asla) korkmaksızın Mescid-i Haram’a kesinlikle gireceksiniz! (Allâh) bilmediğinizi bilerek size bundan önce feth-i kariyb (yakınlık {kurb} fethi) müyesser kıldı.

28-) HUvelleziy ersele RasûleHU Bilhüda ve Diynil Hakkı liyuzhirehu aleddiyni küllih* ve kefa Billâhi şehiyda;

O, Rasûlünü, hakikatin dillenişi olarak (bil-HÜDA) ve Hak Din (Esmâ’nın açığa çıkışı sistemi ve düzeni olan Sünnetullâh realitesi anlayışı) ile irsâl etti ki, O’nu tüm din anlayışlarına üstün kılsın! (Varlıklarında) Şehiyd olarak Allâh yeter.

29-) Muhammedün Rasûlullah* velleziyne me’ahu eşiddâu alelküffari ruhamâu beynehüm terahüm rükke’an sücceden yebteğune fadlen minAllâhi ve rıdvana* siymahüm fiy vücuhihim min eserissücudi zâlike meselühüm fiytTevrati, ve meselühüm fiyl’İnciyli kezer’ın ahrece şat’ehu feâzerehu festağleza festeva alâ sukıhi yu’cibüzzürra’a liyeğıyza Bihimülküffar* veadAllâhulleziyne amenû ve amilussalihati minhüm mağfireten ve ecren ‘aziyma;

MUHAMMED, Rasûlullâh’tır! O’nunla beraber bulunanlar, küffara (gerçeği reddedenlere) karşı sert, kendi aralarında çok merhametlidirler... Onları rükû eder (varlıkta her an tedbir edenin Allâh Esmâ’sı olduğunu müşahedesinin haşyeti, tâzimi içinde), secde eder (varlığın yalnızca Esmâ özelliklerinden ibaret olarak kendilerine özgü bağımsız vücutları olmadığının müşahedesiyle “yok”luklarını hisseder) ve Allâh’tan fazl (lütfu - Esmâ kuvvelerinin farkındalığı) ve RIDVAN (Hakikatinin farkındalığıyla bunun sonuçlarını kuvveden fiile çıkarma özelliği) ister hâlde görürsün... Sîmalarına gelince, vechlerinde (şuurlarında “yok”luklarının idrakı olan) secde eseri vardır! Bu onların Tevrat’taki (nefse dönük hükümler) misal yollu anlatımlarıdır... İncil’deki (teşbihî) temsillerine gelince: Bir ekin ki filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış da gövdesi üzerine doğrulmuştur; ekincilerin hoşuna gider... Böyle yapar ki, onlarla (Esmâ’sıyla açığa çıkardığı) küffarı (gerçeği reddedenleri) öfkelendirsin! Allâh onlardan iman edip bunun gereğini uygulayanlara mağfiret ve çok büyük karşılığını yaşatmayı vadetmiştir.

162 / 188

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!