13. Ra'd Sûresi

43 ayettir... Adı, 13.ayetinde tanımlanarak geçen “ra’d” isminden gelir ki sure’nin muhtevası ile de ilgilidir... “Ra’d”, gök gürültüsü, demektir ki ayet ve hadis’de “HU’nun (Allah’ın) Hamdı ile tesbih eden bilinç”olarak nitelenir...

Sure’nin Mekke döneminde mi yoksa Medine döneminde mi nazıl olduğu hususunda farklı rivayetler vardır... Uslubu, konusu (ahkam değil imanla ilgili), şifreli harflerle (Elif, Lam, Miym, Ra) başlaması Mekke dönemine daha uygun...

Sure’de tüm var olma halinin bir tesbih olgusu olduğu, varlığın Allah sıfatlarının tecellisi olarak herşeyin aynı zamanda bir ayet olduğu, herşeyin aslının bir olduğu vurgulanır... Herşey’deki bu “tesbih” realitesinin “insan”da “zikir” olarak zirveleşmesi açıklanır... İnsan kalbi/bilinci’nin ancak “Allah zikri” ile tatmin olacağı beyan edilir...

Click to View Transcript of This Video!

1-) Eliif, Lââm, Miim, Raa... Bunlar Kitap’ın (nâzil Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsinin) işaretleridir... (O BİLGİ) Rabbinden sana inzâl olunan Hak’tır... Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler.

2-) (İsmi) Allâh (olan), “HÛ”dur ki semâları (algılanan madde ötesi boyutları - bilinç {yedi nefs} mertebelerini) gördüğünüz bir şeye dayanaksız yükseltti (Farklı algılama sistemlerine dayalı farklı boyutlar meydana getirerek oluşturdu)! Sonra Arş üzerine istiva etti (Esmâ’sının özelliklerini Fiiller âleminde hükümran kıldı)! Güneş’i, Ay’ı hükmünün açığa çıkması için işlevlendirmiştir; her biri belli bir ömre sahip olarak işlevine devam eder... Hükmü doğrultusunda (her şeyi) oluşturur - yönlendirir; tüm detaylarıyla var eder; Rabbinizin likâsına (hakikatinizdeki Rabbinizin Esmâ’sının açığa çıkışının farkındalığına) yakîn sahibi olmanız için.

3-) “HÛ”, ki arzı yaydı (madde yapıyı - bedeni, kendisindekileri oluşturacak kapasiteyle meydana getirdi; konu dünyanın yuvarlaklığı değil, yeryüzü ve aynı zamanda bedenin yani madde boyutunun kapasitesidir); onda sâbit dağlar (bedenin organları) ve nehirler (bilinçleri besleyen sürekli bilgi akışı - sinir sistemi) oluşturdu... Her semerattan (üretilmişten) onların eşi olan ikizini (birimin madde ve ötesi olan yapısını) oluşturdu... Geceyi gündüze (cehalet karanlığını ilmiyle aydınlığa, hakikatin seyredildiği yaşama) dönüştürür... Gerçek ki, bunlarda tefekkür eden bir topluluk için nice işaretler vardır.

4-) Arzda (yeryüzünde - bedende) birbirine yaslanmış komşu kıtalar (veya organlar), üzümden bahçeler, ekinler ve çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır... (Hepsi) (Bi-)ma-i vâhid ile (TEK BİR İLİM’in kendilerinde açığa çıkmasıyla) sulanır (beslenir - hayatiyetini devam ettirir)... Yemişlerinde (ürettikleri itibarıyla) onların bazısını bazısına üstün tutarız. İşte bunda aklını değerlendiren bir topluluk için elbette nice işaretler vardır.

5-) Eğer (kavrayamadığından dolayı) şaşıyorsan (bu işaretlerimize); asıl şaşılacak olan, onların şu sözüdür: “Biz toprak olduktan sonra, halkı cedîdde mi olacağız (yeni bir yaratılmayla yaşama devam mı edeceğiz)?”... İşte bunlar Rablerinin hakikatleri olduğu bilgisini inkâr edenlerdir (Allâh Esmâ’sı hakikatleri olduğu için sonsuza dek ölümsüz yaşayacaklarını kavrayamayanlardır)! Boyunlarında bukağılar (halkalar - karınlarındaki ikinci beyinin oluşturduğu madde bedenden ibaret olma düşüncesinin esirleri) olanlar da bunlardır! Bunlar Ateş (yanma) ehlidir... Onlar orada sonsuz yaşarlar!

6-) Senden iyilik beklemek yerine, bir an önce belâlarını isterler... (Oysa) onlardan önce, ders almaları gereken nice geçmiş topluluklar cezalandırıldılar. Muhakkak ki senin Rabbin zulümlerine rağmen insanlara mağfiret sahibidir... Muhakkak ki senin Rabbin “Şediyd’ül Ikab”dır (işlenen suçun sonucunu en şiddetli şekilde yaşatandır).

7-) O hakikat bilgisini inkâr edenler: “O’na Rabbinden bir mucize inzâl edilmeliydi ya!” derler... Sen ancak bir uyarıcısın... Her toplumun bir Hadiy’i (hakikati göstereni) vardır.

8-) Allâh, her dişinin neye hamile olduğunu, rahimlerin neyi noksanlaştıracağını ve neyi ziyade edeceğini bilir... O’nun indînde her şey kendi yaradılış amacına göre kapasitesi iledir.

9-) Algılanamayan ve algılananın Aliym’idir! Kebiyr’dir (sonsuz mânâlar büyüklüğü sahibi), Müteâliy’dir (yüceliği her şeyi ihâta eder).

10-) Sizden düşüncesini içinde saklayan da açıkça konuşan da; gecenin zifirî karanlığındaki ile gündüzün aydınlığındaki de aynıdır (O’na)!

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu İzlemeyi İndirebilirsiniz!