Nisâ’ Sûresi: 44-94

AÇIKLAMA:

 

Nisâ’ Sûresi: 44-94 âyet grubu, hicret’ten sonra, Bedir, Uhud, Kureyş saldırı ve tehlikesinin bir dönüm noktası olan Hendek Savaşı, derken Mekke Fethi’nin kapılarını açan Hudeybiye ve Hayber Fethi öncesi bir ortam olarak Medine’de ehl-i kitap yahudiler, bunlarla ilişkili Mekke’li müşrikler ve Medine’li münafıkların türlü hileleri; dünya, savaş ve ganimet ile denenen müslümanlar vb birçok konu üzerine nâzil olmuştur!.. 

 

44-) Elem tera ilelleziyne ûtû nasıyben minel Kitabi yeşteruned dalalete ve yüriydune en tedıllüs sebiyl;

Kendilerine hakikat ilminden bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun, sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan (inancınızdan)sapmanızı arzuluyorlar.

45-) VAllâhu a’lemü Bi a’daiküm* ve kefa Billâhi Veliyyen ve kefa Billâhi nasıyra;

Size düşmanlık edenleri yaratmış olan Allâh, elbette onları bilir. Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh, Veliyy isminin özelliğiyle size yeter ve size hakikatinizden yardım eder!

46-) Minelleziyne hadu yüharrifunel Kelime an mevadı’ıhi ve yekulune semi’na ve asayna vesma’ ğayre müsmeın ve raına leyyen Bi elsinetihim ve ta’nen fid diyn* velev ennehüm kalu semi’na ve ata’na vesma’ venzurna lekâne hayren lehüm ve akveme, ve lâkin leanehümullâhu Bi küfrihim fela yu’minune illâ kaliyla;

Yahudi olanlardan öyleleri vardır ki, KELİMELERİ esas anlamlarından kaydırırlar (vahyin orijinalliğini korumazlar)... Telaffuzlarını eğip bükerler ve Din’de kötü kavramlar oluştururlar: “İşittik ve isyan ettik”, “Dinle, dinlemez olası” ve “Raina - anlayışı sınırlı” mânâsına gelecek şekilde vurgulama yaparlar. Eğer onlar, “İşittik ve itaat ettik”, “Dinle” ve “Unzurna - gözet bizi” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu... Fakat Allâh, içlerindeki hakikati inkâr yüzünden onları lânetlemiştir... Pek azı müstesna, iman etmezler.

47-) Ya eyyühelleziyne ûtül Kitabe aminu Bi ma nezzelna musaddikan lima maaküm min kabli en natmise vucuhen feneruddeha alâ edbariha ev nel’anehüm kema leanna ashabes sebt* ve kâne emrullahi mef’ula;

Ey kendilerine hakikat bilgisi verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (ilminizi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lânetlediğimiz gibi sizleri lânetlemeden önce, gelin iman edin size inzâl ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat ilmini tasdik edene (Kurân’a)... Allâh hükmü yerine gelmiştir.

48-) İnnAllâhe lâ yağfiru en yüşreke BiHİ ve yağfiru ma dune zâlike limen yeşa’* ve men yüşrik Billâhi fekadiftera ismen azıyma;

Muhakkak ki Allâh kendisine (âfakî - açık veya enfüsî - gizli) şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dûnundakileri (bundan daha küçük suçları) dilediklerine bağışlar. Kim Esmâ ül Hüsnâ’sı itibarıyla varlığının da hakikati olan Allâh’a (“B”illâhi) şirk koşarsa, gerçekten azîm bir suç olarak, iftira etmiş olur.

49-) Elem tera ilelleziyne yüzekkûne enfüsehüm* belillâhu yüzekkiy men yeşau ve lâ yuzlemune fetiyla;

Kendilerini temiz sayanları (şirk koştukları hâlde temiz olduklarını iddia eden Yahudi ve Hristiyanları) görmüyor musun? Hayır (olay onların dediği gibi değil), Allâh dilediğini arındırır ve hurma lifi kadar zulme uğratılmazlar.

50-) Unzur keyfe yefterune alellahil kezib* ve kefa BiHİ ismen mubiyna;

Bak nasıl yalanla Allâh’a iftira ediyorlar! Bundan daha açık suç olmaz!

51-) Elem tera ilelleziyne ûtû nasıyben minel Kitabi yu’minune Bil cibti vettağuti ve yekulune lilleziyne keferu hâülâi ehda minelleziyne amenû sebiyla;

Kendilerine hakikat bilgisinden bir nasip verilenleri görüyor musun? Cibt’e (kendisinde kuvvet vehmedilen put) ve Tağut’a (şeytanî güçler) iman ediyorlar ve hakikati inkâr edenlere, “Bunlar iman edenlerden daha doğru yolda” diyorlar.

52-) Ülaikelleziyne leanehümullah* ve men yel’anillâhu felen tecide lehu nasıyra;

İşte onlar Allâh’ın lânet ettiği (kendisinden uzaklaştırdığı) kimselerdir. Allâh kime lânet ederse ona yardım edecek kimse yoktur!

53-) Em lehüm nasıybün minel mülki feizen lâ yü’tunen nase nekıyra;

Yoksa onların mülkte (hükümranlıktan) bir hisseleri mi var? Eğer öyle olsaydı insanlara hurma çekirdeği kadar bile bir şey vermezlerdi.

54-) Em yahsüdunen Nase alâ ma atahumullâhu min fadliHİ, fekad ateyna ale İbrahiymel Kitabe vel Hıkmete ve ateynahüm mülken azıyma;

Yoksa o insanlara, Allâh’ın fazlından verdiklerini hazmedemeyip, haset mi ediyorlar? Gerçekten biz Âl-i İbrahim’e hakikat bilgisi ve Hikmet (Sünnetullâh ilmi) verdik. Hem de azîm bir mülk verdik.

55-) Feminhüm men amene Bihî ve minhüm men sadde anhu ve kefa Bi cehenneme se’ıyra;

Onlardan bazısı Onda olana iman etti ve onlardan bir kısmı da Ondan yüz çevirdi. Onlara cehennemdeki saîr (kendilerini içten ve dıştan yakacak ateş) yeterlidir.

56-) İnnelleziyne keferu Bi âyâtina sevfe nusliyhim nara* küllema nedıcet cüludühüm beddelnahüm cüluden ğayreha liyezûkul azâb* innAllâhe kâne Aziyzen Hakiyma;

Muhakkak ki (Esmâ’nın açığa çıkışı olan hakikatlerindeki) işaretlerimizi inkâr edenleri, ateşte yakacağız. Azabı daha fazla hissetmeleri için derileri (dışsal bağlılıkları dolayısıyla) yandıkça yerine yeni deriler (dışsallıklar) oluşturacağız. Muhakkak ki Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.

57-) Velleziyne amenû ve amilus salihati senüdhılühüm cennatin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ebeda* lehüm fiyha ezvacün mütahheretün, ve nüdhılühüm zıllen zaliyla;

İman edip, bu imanın gereği davranışlar ortaya koyanlara gelince; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere dâhil edeceğiz. Onlarda sonsuza dek yaşarlar. Orada onlara (şeytaniyetten) arınmış eşler vardır. Onları gölgenin gölgesine (her türlü yakıcı - rahatsız edici şartlardan uzak ortama) sokacağız.

58-) İnnAllâhe ye’muruküm en tüeddül emanati ila ehliha ve izâ hakemtüm beynenNasi en tahkümü Bil’adl* innAllâhe ni’ımma ye’ızuküm Bihi, innAllâhe kâne Semiy’an Basiyra;

Muhakkak ki Allâh emanetleri ehillerine vermenizi ve insanlar arasında âdil olarak (herkesin hakkını vererek) hükmetmenizi emreder. Muhakkak Allâh bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kesinlikle Allâh Semi’dir, Basıyr’dir.

59-) Ya eyyühelleziyne amenû etıy’ullahe ve etıy’urRasûle ve ülil emri minküm* fein tenaza’tüm fiy şey’in ferudduhu ilAllâhi verRasûli in küntüm tu’minune Billâhi vel yevmil ahır* zâlike hayrun ve ahsenü te’viyla;

Ey iman edenler! Allâh’a itaat edin, Rasûle itaat edin ve sizden Ulül Emr’e de (Hakikat ve Sünnetullâh bilgisine sahip olarak hüküm verme yetisine sahip olana)... Bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde -şayet Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sonsuz sürece iman ediyorsanız- onu Allâh’a ve Rasûlüne döndürün... Bu hem daha hayırlı ve hem de tevil olarak (işin aslına, uygunluğuna ulaşma bakımından) daha güzeldir.

60-) Elem tera ilelleziyne yez’umune ennehüm amenû Bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike yüriydune en yetehakemu ilettağuti ve kad ümiru en yekfüru Bihi, ve yüriydüşşeytanü en yudıllehüm dalalen be’ıyda;

Sana inzâl olunana ve senden önce inzâl olunana iman ettiklerini sananları görmüyor musun; inkâr etmeleri emredildiği hâlde Tağut’u aralarına hakem yapmak isterler... Şeytan da onları geri dönemeyecekleri kadar uzak bir sapıklığa (şirke) düşürmeyi diler.

61-) Ve izâ kıyle lehüm te’alev ila ma enzelAllâhu ve ilerRasûli raeytel münafikıyne yesuddune anke sududa;

Onlara: “Allâh’ın inzâl ettiğine ve Rasûlüne gelin” denildiğinde, münafıkların senden iyice yüz çevirip uzaklaştıklarını görürsün.

62-) Fekeyfe izâ esabethüm musıybetün Bi ma kaddemet eydiyhim sümme cauke yahlifune Billâhi in eredna illâ ıhsanen ve tevfiyka;

Nasıl da, elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine musîbet geldiğinde, hemen “Billâhi bizim iyilikten ve tevfikten başka amacımız yoktu” derler.

63-) Ülaikelleziyne ya’lemullâhu ma fiy kulubihim fe a’rıd anhüm ve ızhüm ve kul lehüm fiy enfüsihim kavlen beliyğa;

İşte onlar, Allâh’ın kalplerindekini bildiği kişilerdir. Onun için sen söylediklerine aldırma ve onlara öğüt ver ve nefsleri hakkında içlerine işleyecek açıklıkta söz söyle.

64-) Ve ma erselna min Rasûlin illâ li yüta’a Biiznillâh* ve lev ennehüm iz zalemu enfüsehüm cauke festağferullahe vestağfere lehümür Rasûlü levecedullahe Tevvaben Rahıyma;

Biz her Rasûlü, kendilerine Allâh’ın izniyle itaat edilmeleri için irsâl ettik. Eğer onlar nefslerine zulmettiklerinde sana gelselerdi de Allâh’tan bağışlanma niyaz etselerdi, Rasûl de onlar için istiğfar dileseydi, elbette Allâh’ı Tevvab ve Rahıym bulacaklardı.

65-) Fela ve Rabbike lâ yu’minune hatta yühakkimuke fiyma şecera beynehüm sümme lâ yecidu fiy enfüsihim haracen mimma kadayte ve yüsellimu tesliyma;

Öyle değil! Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı (itiraz) duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.

66-) Ve lev enna ketebna aleyhim enıktülu enfüseküm evıhrucu min diyariküm ma fealuhü illâ kaliylün minhüm* ve lev ennehüm fealu ma yuazune Bihi lekâne hayren lehüm ve eşedde tesbiyta;

Eğer onların üzerine “nefslerinizi öldürün” (Allâh uğruna ölümü göze alıp ölün) veya “yurtlarınızdan çıkın” diye yazsaydık, pek azı dışında, bunu yapamazlardı. Eğer onlar kendilerine yapılan bu nasihati uygulasalardı, elbette haklarında hayırlı ve en sağlıklı karar olurdu.

67-) Ve izen le ateynahüm min ledünNA ecren azıyma;

O takdirde onlara elbette ki ledünnümüzden çok büyük mükâfat verirdik.

68-) Ve lehedeynahüm sıratan müstekıyma;

Onları sırat-ı müstakime yöneltirdik.

69-) Ve men yutı’ıllahe verRasûle feülaike maalleziyne en’amAllâhu aleyhim minen Nebiyyiyne vasSıddıkıyne veşŞühedai vasSalihıyn* ve hasüne ülaike rafiyka;

Kim Allâh’a ve Rasûle itaat ederse, işte onlar Allâh’ın kendilerine in’amda bulunduğu Nebiler, Sıddîklar, Şehiydler ve Sâlihlerle beraber olurlar. Ne güzel arkadaşlardır onlar.

70-) Zâlikel fadlü minellahi, ve kefa Billâhi Aliyma;

Bu fazl Allâh’tandır. Yeterlidir onlara Esmâ’sıyla hakikatleri olan Aliym Allâh!

71-) Ya eyyühelleziyne amenû huzû hızreküm fenfiru sübatin evinfiru cemiy’a;

Ey iman edenler, ihtiyatlı olun, gruplar hâlinde ya da topluca savaşa girin.

72-) Ve inne minküm lemen leyübattıenn* fein esabetküm müsıybetün kale kad en’amAllâhu aleyye iz lem ekün meahüm şehiyda;

Muhakkak sizden öylesi vardır ki, ağırdan alır. Sizin başınıza kötü bir şey gelirse “Allâh’ın bana nimeti olarak onlarla beraber değildim” der.

73-) Ve lein esabeküm fadlün minAllâhi leyekulenne keen lem teküm beyneküm ve beynehu meveddetün ya leyteniy küntü meahüm feefuze fevzen azıyma;

Eğer size Allâh’tan bir lütuf (ile başarı) erişir ise, sanki sizinle arasında beraberliği getirecek yakınlık yokmuşçasına, “Keşke onlarla beraber olsaydım da o büyük başarıdan hisse alsaydım” der.

74-) Fel yükatil fiy sebiylillâhilleziyne yeşrunel hayated dünya Bil’ahıreti, ve men yükatil fiy sebiylillâhi feyuktel ev yağlib fe sevfe nü’tiyhi ecren azıyma;

Geleceklerindeki sonsuz yaşam sürecinin getirisi karşılığında dünya yaşamını feda etmeyi göze alanlar, Allâh yolunda savaşsınlar. Kim Allâh uğruna savaşır da öldürülür veya galip gelirse, kendisine büyük mükâfat vereceğiz.

75-) Ve ma leküm lâ tükatilune fiy sebiylillâhi vel müstad’afiyne minerRicali vennisai vel vildanilleziyne yekulune Rabbena ahricna min hazihil karyetiz zalimi ehlüha* vec’al lena min ledünKE Veliyyen vec’al lena min ledünKE Nasıyra;

Size ne oluyor da Allâh yolunda, “Rabbimiz, halkı zâlim olan şu yöreden bizi kurtar, ledünnünden bize bir velî meydana getir ve ledünnünden bir zafer oluştur” diye yakaran düşkün erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?

76-) Elleziyne amenû yükatilune fiy sebiylillâhi, velleziyne keferu yükatilune fiy sebiylit tağuti fakatilu evliyâeşşeytan* inne keydeşşeytani kâne da’ıyfa;

İman edenler Allâh uğruna savaşırlar. Hakikati inkâr edenlere gelince, (onlar da) şeytanın güçleri uğruna savaşırlar. O hâlde siz de şeytanın velîleriyle savaşın. Muhakkak ki şeytanın tuzağı zayıftır.

77-) Elem tera ilelleziyne kıyle lehüm küffu eydiyeküm ve ekıymusSalate ve atüzZekate, felemma kütibe aleyhimül kıtalü izâ feriykun minhüm yahşevnenNase kehaşyetillâhi ev eşedde haşyeten, ve kalu Rabbena lime ketebte aleynel kıtal* levla ahhartena ila ecelin kariyb* kul meta’uddünya kaliylün, vel ahıretü hayrun limenitteka ve lâ tuzlemune fetiyla;

Kendilerine, “(Kötülükten) ellerinizi çekin, salâtı (namazı) ikame edin ve zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Ne zaman ki üzerlerine savaş yazıldı, bir de ne göresin, onlardan bir kısmı, insanlardan, Allâh’tan haşyet edip ürperdikleri gibi, hatta daha şiddetli bir dehşetle korkuyorlar... “Rabbimiz, niçin üzerimize savaşı yazdın; bizi yakın bir sona kadar erteleseydin?” dediler... De ki: “Dünya zevki pek kısadır! Sonsuz gelecek ise korunanlar için daha hayırlıdır... Size kıl kadar zulmedilmez.”

78-) Eyne ma tekûnu yüdrikkümül mevtü velev küntüm fiy burucin müşeyyedeh* ve in tusıbhüm hasenetün yekulu hazihi min indillâhi, ve in tusıbhüm seyyietün yekulu hazihi min ındike, kul küllün min indillâh* femali hâülâil kavmi lâ yekâdune yefkahune hadiysa;

Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır. Sağlam ve yüksek kalelerde bulunsanız bile... Eğer onlara bir iyilik isâbet ederse “Bu Allâh indîndendir” derler. Eğer bir kötülük isâbet ederse “Bu senin indîndendir” derler. De ki: “Hepsi de Allâh indîndendir!” Bu insanlara ne oluyor ki hakikati anlamaya yanaşmıyorlar!

79-) Ma esabeke min hasenetin feminAllâhi, ve ma esabeke min seyyietin femin nefsike, ve erselnake lin Nasi Rasûla* ve kefa Billâhi şehiyda;

Sana iyilikten ne isâbet ederse, Allâh’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir (nefsinin arzusuna uymandan). Biz seni insanlara Rasûl olarak irsâl ettik. Şahit olarak Esmâ’sıyla hakikatin olan Allâh yeter.

80-) Men yutı’ırRasûle fekad etaAllâh* ve men tevella fema erselnake aleyhim hafiyza;

Kim Rasûle itaat ederse, gerçekte Allâh’a itaat etmiş olur! Kim de yüz çevirirse (kendi bilir)(seni) başlarına (bekçi) koruyucu olarak irsâl etmedik.

81-) Ve yekulune taatün, feizâ berezu min ındike beyyete taifetün minhüm ğayrelleziy tekulü, vAllâhu yektübü ma yübeyyitun* fea’rıd anhüm ve tevekkel alellahi, ve kefa Billâhi vekiyla;

“Başüstüne” derler, ama yanından ayrılınca, içlerinden bir grup, geceleyin dediklerinin zıddına kurgular yaparlar. Allâh da onların yaptıkları kurguları yazar! Artık onlardan yüz çevir ve Allâh’a güven, işini O’na havale et! Vekîl olarak, Allâh Esmâ’sının, hakikatinde de olan “Vekiyl” ismi özelliği yeter!

82-) Efela yetedebberunel Kur’ân* ve lev kâne min ındi ğayrillâhi levecedu fiyhıhtilafen kesiyra;

Kurân’ı derinliğine düşünmüyorlar mı? Eğer O, Allâh indînin gayrından olsa idi, elbette Onun içinde birçok çelişki olurdu!

83-) Ve izâ caehüm emrün minel emni evil havfi eza’u Bihi, ve lev redduhu ilerRasûli ve ila ülil emri minhüm lealimehülleziyne yestenbitunehu minhüm* ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU letteba’tümüş şeytane illâ kaliyla;

Kendilerine emniyetleriyle ilgili veya onları korkutacak bir haber geldiğinde onu hemen yayarlar. Oysa o haberi Rasûle veya yetkili birine (Ulül Emr) sorsalardı, onlardan işin içyüzünü öğrenebilirlerdi. Eğer üzerinizde Allâh’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana (bu işi yapana) tâbi olup gitmiştiniz.

84-) Fekatil fiy sebiylillâh* lâ tükellefü illâ nefseke ve harridıl mu’miniyn* ‘asellahu en yeküffe be’selleziyne keferu* vAllâhu eşeddü be’sen ve eşeddü tenkiyla;

Allâh uğruna savaş! Nefsinden başkasına sorumlu değilsin! İman edenleri de teşvik et. Umulur ki Allâh, hakikati inkâr edenlerin gücünü kırar. Allâh’ın gücü de daha şiddetlidir, yaptıklarının sonucunu yaşatması da daha şiddetlidir.

85-) Men yeşfa’ şefa’aten haseneten yekün lehu nasiybün minha* ve men yeşfa’ şefa’aten seyyieten yekün lehu kiflün minha* ve kânAllâhu alâ külli şey’in mukıyta;

Kim bir iyiliğin oluşması için vesile olursa, o iyilikten bir hissesi olur... Kim de kötü bir olaya vesile olursa, onda bir payı olur... Allâh her şeye Mukiyt’tir.

86-) Ve izâ huyyiytüm Bi tehıyyetin fehayyu Bi ahsene minha ev rudduha* innAllâhe kâne alâ külli şey’in Hasiyba;

Selâm ile size yönelene, siz de daha kapsamlı bir selâm ile karşılık verin yahut aynısıyla karşılayın. Muhakkak Allâh, her şeyde Hasiyb’dir (açığa çıkanın sonucunu yaşatandır).

87-) Allâhu lâ ilâhe illâ HU* leyecme’anneküm ila yevmil kıyameti lâ raybe fiyh* ve men asdeku minAllâhi hadiysâ;

Allâh O; tanrı ve tanrısallık yoktur sadece “HÛ”! Kendisinde şüphe olmayan kıyamet sürecinde sizi bir araya getirir. Kim Allâh’tan daha doğrusunu söyleyebilir!

88-) Fema leküm fiyl münafikıyne fieteyni vAllâhu erkesehüm Bi ma kesebu* etüriydune en tehdu men edallellah* ve men yudlilillâhu felen tecide lehu sebiyla;

Yaptıklarının sonucu olarak Allâh onları baş aşağı etmişken, size ne oluyor ki münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allâh’ın saptırdığını doğru yola sokacağınızı mı sanıyorsunuz? Allâh kimi saptırırsa, artık sen ona yol bulamazsın.

89-) Veddû lev tekfürune kema keferu fetekunune sevaen fela tettehızû minhüm evliyâe hatta yühaciru fiy sebiylillâh* fein tevellev fehuzûhüm vaktüluhüm haysü vecedtümuhüm* ve lâ tettehızû minhüm veliyyen ve lâ nasıyra;

Onlar, (kendileri) hakikati inkâr ettikleri gibi sizin de inkâr etmenizi ve (böylece onlarla) eşit olmanızı arzu ettiler... O hâlde (onlar)Allâh uğruna zulüm ve kötülük diyarını terk edinceye kadar onlardan kimseyi dostlar edinmeyin... Eğer dönerlerse (düşmanlık için), onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün... Onlardan velî ve nasîr (yardımcı) edinmeyin.

90-) İllelleziyne yesılune ila kavmin beyneküm ve beynehüm miysâkun ev câuküm hasıret suduruhüm en yukatiluküm ev yukatilu kavmehüm* ve lev şaAllâhu leselletahüm aleyküm felekateluküm* feinı’tezeluküm felem yukatiluküm ve elkav ileykümüs seleme, fema cealAllâhu leküm aleyhim sebiyla;

Ancak (şunlara dokunmayın)... Ya sizinle onlar arasında mîsak (anlaşma) olan bir kavme sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi kavimleri ile savaşmak istemediklerinden sadırları (içleri) sıkılarak size gelenler... Eğer Allâh dileseydi, elbette onları size musallat ederdi de (onlar da) sizinle savaşırlardı... Eğer (onlar) sizden uzaklaşırlar, sizinle savaşmazlar ve size barış beyan ederlerse, artık Allâh onlara zarar vermenize müsaade etmez.

91-) Setecidune ahariyne yüriydune en ye’menuküm ve ye’menu kavmehüm* küllema rüddu ilel fitneti ürkisu fiyha* fein lem ya’teziluküm ve yulku ileykümüsseleme ve yeküffu eydiyehüm fehuzûhüm vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm* ve ülaiküm ce’alna leküm aleyhim sultanen mubiyna;

Diğer taraftan bazılarını da göreceksiniz ki, hem sizden, hem de kendi kavimlerinden emin olmayı dilerler... Her sınav objesi olayla karşılaştırıldıklarında onda baş aşağı olurlar... Şayet sizden uzak durmazlar, sizle barışa yanaşmazlar ve sizden ellerini çekmezlerse; onları yakalayın ve ele geçirdiğiniz yerde öldürün... İşte bunlar var ya, onlara karşı size apaçık bir güç meydana getirdik.

92-) Ve ma kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataen, ve men katele mu’minen hataen fetahriyru rakabetin mu’minetin ve diyetün müsellemetün ila ehlihi illâ en yassaddeku* fein kâne min kavmin adüvvin leküm ve huve mu’minun fe tahriyru rekabetin mü’minetin, ve in kâne min kavmin beyneküm ve beynehüm miysâkun fediyetün müsellemetün ila ehlihi ve tahriyru rekabetin mu’minetin, femen lem yecid fesıyamu şehreyni mütetabi’ayni, tevbeten minAllâhi, ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;

Yanlışlık hariç, bir iman eden için, diğer bir iman edeni öldürmesi olacak şey değildir... Yanlışlıkla bir iman edeni öldürenin, iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması ve öldürülenin ailesine diyet ödemesi gerekir. (Vârislerin, diyeti katile) bağışlamaları müstesna... Eğer (öldürülen) iman eden olmakla beraber, size düşman olan bir kavimden ise, (o zaman katilin) iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması gerekir... Şayet (öldürülen) sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavimden ise, (o zaman katilin)öldürülenin ailesine bir diyet ödemesi ve iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması gerekir... Kim (diyet bedelini) bulamazsa, Allâh’tan bir tövbe olmak üzere, iki ay kesiksiz oruç tutmalıdır... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

93-) Ve men yaktül mu’minen müteammiden fecezauhu cehennemü haliyden fiyha ve ğadıbAllâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azıyma;

Kim bir iman edeni kasıtlı olarak öldürürse onun karşılığı, sonsuza dek kalmak üzere, cehennemdir. Allâh ona gazap etmiştir; lânetlemiştir ve feci bir azap hazırlamıştır.

94-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ darabtüm fiy sebiylillâhi fetebeyyenu ve lâ tekulu limen elka ileykümüs Selâme leste mu’minen, tebteğune ‘aradal hayatid dünya* fe ‘indAllâhi meğanimü kesiyratün, kezâlike küntüm min kablü femennAllâhu aleyküm fe tebeyyenu* innAllâhe kâne Bi ma ta’melune Habiyra;

Ey iman edenler... Allâh için sefere çıktığınızda iyice araştırın ve size selâm verene (anlaşmak isteyene), dünya hayatının geçici menfaatini arayarak, “Sen iman eden değilsin” demeyin... Allâh indînde çok ganimetler var... Daha önce siz de öyle idiniz de Allâh size lütufta bulundu... O hâlde iyice araştırın... Muhakkak ki Allâh yapmakta olduklarınızın yaratanı olarak Habiyr’dir.

154 / 188

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!