Lukmân Sûresi: 1-34

AÇIKLAMA:

 

Lukmân Sûresi, kaynak tertiplerde Sâffât-Sebe’ Sûreleri arasına yerleştirilmiştir!..

Sûre’ye ismini veren “LUKMÂN”, Kurân’da sadece bu sûre’de geçer!..

Şirk” İSMİ (terimi), Kurân’da sadece bir defa ve bu sûre’de, Lukmân (a.s)’ın oğluna ilk vasiyeti olarak geçer; “Yâ büneyye lâ tüşrik BillâhinnEŞ ŞİRKe le zulmün azıym; Ey oğulcuğum! Esmâ’sıyla hakikatin olan Allâh’a (benliğini - bedenini tanrı edinerek) şirk koşmaKesinlikle şirk çok büyük bir zulümdür!

Esbâb-ı Nüzûl olarak Lukmân Sûresi’nin bazı âyetleri hakkında rivayetler vardır!.. 

Bu rivayetlerin en meşhûrlarından üç’ü, sûre’nin temasını ve yerini göstermesi bakımından önemlidir!..

6.âyet rivayeti:

İnsanlardan kimi de vardır ki ilme dayanmayan bir şekilde, Allâh yolundan (insanları) saptırmak için, işin laf yanını satın alır ve onu eğlence (keyif aracı) edinir. İşte bunlar için hor-hakir edici bir azap vardır!” (Lukmân: 6) âyetinin nüzûl sebebi olarakMekke müşriklerinin, Hz. Rasûlullâh a.s.’ı, insanların dinlemesini engellemek için kadîm hikâye anlatımları vb eğlenceler ile insanları meşgûl etmeye çalışmaları rivayet edilir!..

Âyete göre ilme dayanmayan söz ve hakikat kaynaklı olmayan konuşmaların, insanları engelleyip perdeleyen “söz eğlencesi” olduğu vurgulanıyor ki tasavvuf veya din sohbetlerinde de bu tehlikeyi dikkate almak lâzım gelir!..

28.âyet rivayeti:

Sizin yaratılmanız da daha sonra yeni bir yapıyla yeni bir boyutta oluşumunuz da (bâ’s) bir tek nefsinki gibidir... Muhakkak ki Allâh, Semi’’dir, Basıyr’dir!” (Lukmân: 28) âyetinin nüzûl sebebi için şöyle rivayet edilir:

“Mekke müşriklerinden bazıları Hz. Rasûlullâh a.s.’a “(Bu dünyadaki ilk yaratılışımız olarak) Allâh bizi tavırdan tavıra geçirerek (belli süreçlerle) yarattı; nutfe, sonra aleka, sonra mudğa, sonra kemikler olarak...  Sonra da sen: ‘Muhakkak ki biz yeni bir yaratışla toptan bir anda ba’s olunacağız!” diyorsun (bu nasıl olacak)?’ dediler de bunun üzerine Allâh Teâlâ bu âyeti inzâl etti!”

34.âyet rivayeti:

Muhakkak ki o saatin (ölümün) ilmi Allâh indîndedir; yağmuru indirir; rahimlerde olanı bilir; hiçbir benlik yarının ne getireceğini bilmez; hiçbir nefs nerede öleceğini de bilmez! Muhakkak ki Allâh, Aliym’dir, Habiyr’dir” (Lukmân: 34) âyetinin nüzûl sebebi için rivayetler şöyledir:

“Bir adam Nebi (s.a.v.)'e gelerek:

‘Karım hamile, bana ne doğuracağını haber ver? 

Beldemizde kıtlık var, bana yağmurun ne zaman yağacağını haber ver?

Nerede doğduğumu biliyorum, bana nerede öleceğimi haber ver?’ dedi de bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.”

Diğer bir rivayet ise şöyledir:

Hz. Rasûlullâh (s.a.v.), “Gayb’ın anahtarları beştir; onları Allâh'tan başkası bilemez!” dedikten sonra bu âyeti okudu: 

Muhakkak ki o saatin (ölümün) ilmi Allâh indîndedir; yağmuru indirir; rahimlerde olanı bilir; hiçbir benlik yarının ne getireceğini bilmez; hiçbir nefs nerede öleceğini de bilmez! Muhakkak ki Allâh, Aliym’dir, Habiyr’dir!

Bu hadîsin şu versiyonu da kaynaklarda geçer:

Hz. Rasûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki:

Gayb’ın anahtarları beştir; onları Allâh'tan başkası bilemez!.. 

Yarın ne olacağını Allâh'tan başka kimse bilemez; yağmurun ne zaman yağacağını Allâh'tan başka kimse bilemez; o saatin (kıyametin) ne zaman kıyâm edeceğini Allâh'tan başka kimse bilemez; rahimlerde olanı Allâh'tan başka kimse bilemez; hangi yerde ölümü tadacağını hiçbir nefs bilemez (ancak Allâh bilir)!” 

 

“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym

1-) Elif, Lâââm, Miiiym;

Eliif, Lâââm, Miiim.

2-) Tilke ayatul Kitabil Hakiym;

İşte bunlar Kitab-ı Hakiym’in (o hikmetli BİLGİ’nin) işaretleridir.

3-) Hüden ve rahmeten lil muhsiniyn;

Görüyormuşçasına Allâh’a yönelenler (ihsan sahipleri) için hakikate erdirici ve rahmet olarak.

4-) Elleziyne yukıymunes Salâte ve yü’tunez Zekâte ve hüm Bil âhireti hüm yukınun;

Onlar ki, salâtı ikame ederler ve zekâtı verirler; onlar sonsuz geleceklerine ikân sahipleridir.

5-) Ülaike alâ hüden min Rabbihim ve ülaike hümül müflihun;

İşte onlar Rablerinden gelen hakikat bilgisi üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

6-) Ve minen Nasi men yeşteriy lehvel hadiysi liyudılle an sebiylillâhi Bi ğayri ‘ılmin ve yettehızeha hüzüva* ülaike lehüm azâbün mühiyn;

İnsanlardan kimi de vardır ki ilme dayanmayan bir şekilde, Allâh yolundan (insanları) saptırmak için işin laf yanını satın alır ve onu eğlence (keyif aracı) edinir. İşte bunlar için hor-hakir edici bir azap vardır.

7-) Ve izâ tütla aleyhi ayatuNA vella müstekbiren keen lem yesma’ha keenne fiy üzüneyhi vakrâ* febeşşirhu Bi azâbin eliym;

Ona işaretlerimiz bildirildiğinde, sanki onları işitmemiş, sanki iki kulağında ağır işitme varmış gibi (duymazlıktan gelerek), benlikle yüz çevirir... Onu feci bir azapla müjdele!

8-) İnnelleziyne amenû ve amilus salihati lehüm cennatün na’ıym;

İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlara Naîm cennetleri (Esmâ kuvvelerinin Rahıymî özellikleriyle yaşam) vardır.

9-) Halidiyne fiyha* va’dAllâhi hakka* ve HUvel ‘Aziyzül Hakiym;

Orada sonsuza dek yaşarlar... Allâh’ın Hak vaadidir! “HÛ”; Aziyz’dir, Hakiym’dir.

10-) Halekas Semavati Bi ğayri ‘amedin teravneha ve elka fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm ve besse fiyha min külli dabbetin, ve enzelna mines Semai maen feenbetna fiyha min külli zevcin keriym;

Semâları, dayanağı olmaksızın (Bi-gayrı amed) yarattı (direkt olarak Esmâ mânâları olarak vardır - varlığın ilim - şuur boyutu); sizin (benlik bilincinizin oluşması ve) sarsılmamanız için arza (bedende) sâbit dağlar (organlar) ilka etti ve orada (bedende) her DABBEDEN (hayvani özellikler) oluşturdu... Semâdan (şuurdan) bir su (ilim - kendi hakikatini kavrama bilinci) inzâl ettik de onda tümüyle kerîm eşini (ölüm ötesi yaşam kişiliğini - ruhunu) oluşturduk.

11-) Hazâ halkullâhi feeruniy ma zâ halekalleziyne min dûniHİ, belizzâlimune fiy dalalin mubiyn;

İşte bu, Allâh’ın Yaratışıdır... Hadi, gösterin bana O’nun dûnundakilerin ne yarattığını? Hayır, zâlimler apaçık bir yanlış inanca sapma hâlindedirler.

12-) Ve lekad ateyna LukmanelHıkmete enişkür Lillâhi* ve men yeşkür feinnema yeşküru linefsih* ve men kefere feinnAllâhe Ğayniyyün Hamiyd;

Andolsun ki biz Lukman’a, Allâh’a şükretmesi için Hikmet (sistemli düşünme aklı) verdik... Kim şükrederse, sadece kendi benliğine şükreder... Kim de inkâr ederse (hakikatindeki nimeti), şüphesiz ki Allâh Ğaniyy’dir, Hamiyd’dir.

13-) Ve iz kale Lukmanü libnihi ve huve ye’ızuhu ya büneyye lâ tüşrik Billâh* inneş şirke le zulmün azıym;

Hani Lukman oğluna, ona öğüt verirken dedi ki: “Ey oğulcuğum! Esmâ’sıyla hakikatin olan Allâh’a (benliğini - bedenini tanrı edinerek) şirk koşma! Kesinlikle şirk çok büyük bir zulümdür!”

14-) Ve vassaynel insane Bi valideyh* hamelethü ümmühu vehnen alâ vehnin ve fisaluhu fiy ameyni enişkürliy ve livalideyk* ileyYEl masıyr;

Biz insana, ana-babasını vasiyet ettik... Onun anası, onu zayıflık üstüne zayıflıkla yüklenip taşımıştır... Onun sütten kesilmesi de iki yıl içindedir... “Bana ve ana-babana şükret; dönüş banadır!”

15-) Ve in cahedake alâ en tüşrike Biy ma leyse leke Bihi ilmün fela tutı’hüma ve sahıbhüma fiyd dünya ma’rufa* vettebı’ sebiyle men enabe ileyYE, sümme ileyYE merci’uküm feünebbiüküm Bima küntüm ta’melun;

İlmine uymayan bir şeyi bana eş koşman konusunda zorlarlarsa o ikisine itaat etme! Dünyalık konusunda o ikisiyle (iyi) geçin; bana yönelenin yoluna tâbi ol! Sonra geri dönüşünüz banadır. Yaptıklarınızı size haber vereceğim.

16-) Ya büneyye inneha in tekü miskale habbetin min hardelin fetekün fiy sahretin ev fiys Semavati ev fiyl Ardı ye’ti BihAllâhu, innAllâhe Latıyfün Habiyr;

“Ey evladım... Muhakkak ki o (yaptığın şey), bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde yahut semâlarda yahut arzın içinde olsa, Allâh onu (hakikatinin sonucu olarak) getirir... Muhakkak ki Allâh Latiyf’tir, Habiyr’dir.”

17-) Ya büneyye ekımıs Salâte ve’mur Bil ma’rufi venhe anil münkeri vasbir alâ ma esabek* inne zâlike min azmil umûr;

“Ey evladım... Salâtı ikame et... İmanına uygun olanla hükmet; kötü davranışlardan vazgeçir. Sana isâbet eden şeye de sabret! Muhakkak ki bunlar, azmetmeyi gerektiren işlerdendir.”

18-) Ve lâ tüsağğir haddeke linNasi ve lâ temşi fiyl Ardı mereha* innAllâhe lâ yuhıbbu külle muhtalin fahur;

“Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde kendini beğenerek yürüme! Muhakkak ki Allâh, elindekilerle gururlanan kibirli hiçbir kimseyi sevmez!”

19-) Vaksıd fiy meşyike vağdud min savtik* inne enkerel’asvati lesavtülhamiyr;

“Yaşamında dengeli olarak haddini bil ve sesini alçalt! Muhakkak ki seslerin en çirkini, eşeklerin sesidir.”

20-) Elem terav ennAllâhe sahhare leküm ma fiys Semavati ve ma fiyl Ardı ve esbeğa aleyküm niamehu zahireten ve batıneten, ve minen Nasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri ‘ılmin ve lâ hüden ve lâ Kitabin müniyr;

Görmediniz mi ki Allâh, semâlarda ve arzdakileri size hizmetli eyledi ve sizin üzerinize zâhirî ve bâtınî olarak nimetlerini yaydı... İnsanlardan kimi de Allâh hakkında ilme dayanmayan bir şekilde, hakikatten yoksun ve aydınlatıcı bir bilgisi olmaksızın tartışır durur.

21-) Ve izâ kıyle lehümüt tebiu ma enzellAllâhu kalu bel nettebi’u ma vecedna aleyhi abaena* evelev kâneşşeytanu yed’uhüm ila azâbis sa’ıyr;

Onlara: “Allâh’ın inzâl ettiğine tâbi olun” denildiğinde: “Hayır, babalarımız ne yaptıysa biz de ona tâbiyiz” dediler... Şeytan (bedensel istekleri) kendilerini alevli ateşin azabına çağırırsa da mı?

22-) Ve men yüslim vechehu ilAllâhi ve huve muhsinün fekadistemseke Bil ‘urvetil vüska* ve ilAllâhi akıbetül’ umûr;

Kim muhsin olarak vechini (şuurunu) Allâh’a teslim ederse, gerçekten en sağlam kulpa tutunmuş olur... İşlerin sonu Allâh’adır!

23-) Ve men kefere fela yahzünke küfruh* ileyNA merci’uhüm fenünebbiühüm Bima amilu* innAllâhe ‘Aliymün Bizatissudur;

Kim de inkâr ederse, onun inkârı seni mahzun etmesin! Onların dönüşleri bizedir, yaptıkları şeyleri kendilerinden haber vereceğiz... Muhakkak ki Allâh, içinizdekilerin, Esmâ’sıyla Zâtı olarak Aliym’dir.

24-) Nümetti’uhüm kaliylen sümme nadtarruhüm (nazdarruhum) ila azâbin ğaliyz;

Kısa süre dünya zevkini yaşarlar... Sonra onları, ağır - şiddetli bir azabı yaşamaya mecbur ederiz.

25-) Ve lein seeltehüm men halekas Semavati vel Arda leyekulünnAllâh* kulilHamdü Lillâh* bel ekseruhüm lâ ya’lemun;

Yemin olsun ki eğer onlara: “Semâları ve arzı kim yarattı?” diye sorsan, elbette: “Allâh” diyecekler... De ki: “El Hamdu Lillâh =Hamd, Allâh’a aittir!”... Hayır, onların çoğunluğu anlayabilmezler!

26-) Lillâhi ma fiys Semavati vel Ard* innAllâhe HUvel Ğaniyyül Hamiyd;

Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh içindir (O’nun Esmâ’sının işaret ettiği özelliklerin seyrinin oluşması için)... Muhakkak ki Allâh, “HÛ”; Ğaniyy’dir, Hamiyd’dir.

27-) Velev enne ma fiyl Ardı min şeceretin aklamün vel bahru yemüddühu min ba’dihi seb’atü ebhurin ma nefidet kelimatullah* innAllâhe Aziyzün Hakiym;

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa ve deniz de (mürekkep olsa), ondan sonra yedi deniz de ona eklense, Allâh’ın kelimeleri tükenmez... Muhakkak ki Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.

28-) Ma halkuküm ve lâ ba’süküm illâ kenefsin vahıdetin, innAllâhe Semiy’un Basıyr;

Sizin yaratılmanız da, daha sonra yeni bir yapıyla yeni bir boyutta oluşumunuz da (bâ’s) bir tek nefsinki gibidir... Muhakkak ki Allâh, Semi’dir, Basıyr’dir.

29-) Elem tera ennAllâhe yulicülleyle fiynnehari ve yulicünnehare fiylleyli ve sahhareş Şemse vel Kamere küllün yecriy ila ecelin müssemmen ve ennAllâhe Bima ta’melune Habiyr;

Görmedin mi ki Allâh, geceyi gündüze dönüştürüyor, gündüzü de geceye dönüştürüyor! Güneş’i ve Ay’ı işlevlendirmiştir! Her biri belli bir ömre kadar işlevine devam eder... Allâh yaptıklarınızdan (yaratanı olarak) Habiyr’dir.

30-) Zâlike Bi ennAllâhe HUvel Hakku ve enne ma yed’une min dûnihil bâtılu ve ennAllâhe HUvel ‘Aliyyül Kebiyr;

Bu böyledir çünkü Allâh, “HÛ”dur; Hak’tır (Mutlak Hakikattir)... Muhakkak ki, O’nun dûnunda isimlendirdikleri şeyler, asılsız - boş şeylerdir! Muhakkak ki Allâh “HÛ”dur; Alîy’dir, Kebiyr’dir.

31-) Elem tera ennel fülke tecriy fiyl bahri Bi nı’metillâhi li yüriyeküm min âyâtiHİ, inne fiy zâlike leâyâtin li külli sabbarin şekûr;

İşaretlerinden size göstermek için, Allâh nimeti olarak gemilerin denizde akıp gittiğini görmedin mi? Muhakkak ki bunda pek sabırlı ve çok şükreden herkes için elbette dersler vardır.

32-) Ve izâ ğaşiyehüm mevcün kezzuleli de’avullahe muhlisıyne lehüd diyn* felemma neccahüm ilel berri feminhüm muktesıd* ve ma yechadü Bi âyâtiNA illâ küllü hattarin kefur;

Onları kara bulutlar gibi bir dalga kapladığında, inançlarını sadece O’na hâlis kılarak Allâh’a dua ederler... Onları karaya (çıkarıp)kurtardığımızda, onlardan bazısı orta yolu tutar. İşaretlerimizi çok gaddar ve çok nankör olandan başkası bile bile inkâr etmez.

33-) Ya eyyühenNasütteku Rabbeküm vahşev yevmen lâ yecziy validün an veledih* ve lâ mevludün huve cazin an validihi şey’a* inne va’dAllâhi hakkun fela teğurrenekümül hayatüd dünya, ve lâ yeğurrenneküm Billâhil ğarur;

Ey insanlar! Rabbinizden (size yaptıklarınızın karşılığını - sonucunu kesinlikle yaşatacağı için) korunun; babanın evladından, evladın da babasından hiçbir yararı olmayacağı süreçten dehşet duyun! Muhakkak ki Allâh’ın vaadi haktır! Dünya yaşamı sakın sizi aldatmasın... O çok aldatıcı da (vehme tabi bilinciniz) Allâh’la (O sizin hakikatinizdir, size bir şey olmaz diye) sizi aldatmasın (Sünnetullâh’ı görmekten perdelemesin)!

34-) İnnAllâhe ‘ındeHU ılmüs saati, ve yünezzilül ğays* ve ya’lemu ma fiyl’ erham* ve ma tedriy nefsün ma zâ teksibü ğadâ* ve ma tedriy nefsün Bi eyyi Ardın temut* innAllâhe ‘Aliymun Habiyr;

Muhakkak ki o saatin (ölümün) ilmi Allâh indîndedir; yağmuru indirir; rahimlerde olanı bilir; hiçbir benlik yarının ne getireceğini bilmez; hiçbir nefs nerede öleceğini de bilmez! Muhakkak ki Allâh, Aliym’dir, Habiyr’dir.

79 / 188

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!