Sâffât Sûresi: 1-182

AÇIKLAMA:

 

Sâffât Sûresi, nüzûl tertiplerinde Lukmân Sûresi’nin öncesine yerleştirilmiştir!..

Kaynaklarda sebeb-i nüzûl olarak ciddi bir rivayet bulunmamasına rağmen, metin ve konu uygunluğu itibarıyla iki rivayet önemlidir:

Esbâb-ı nüzûl rivayeti olarak Sâd Sûresi’nin başındaki âyetlerin nüzûl sebebine benzer bir rivayet, bu sûre’nin ilk âyetleri (1-4) için de geçmektedir!.. Bu da “elVâhid”/”Lâ ilâhe illAllâh” gerçeğinin anlaşılmadığını, “şirk” sorunun devam ettiğini gösteriyor!.. Oysa Kur’ân vahyi’nin temel işlevi bu gerçeği fark ettirmek!.. 

O’nunla (Allâh ile) cinler (normal insan duyularının algılayamadığı bilinçli varlıklar) arasında bir bağ oluşturdular! (Onlara Allâh dûnunda tanrısallık atfettiler) ... Andolsun cinler de bilir ki, muhakkak onlar muhdarîndir (zorunlu olarak huzurda hazır tutulacaklardır)!” (Sâffât: 158) âyetinin (ki hemen öncesinde nâzil olan En’am:100’de de benzer konu?nüzûl sebebi için şöyle rivayet edilir:

Kureyş kâfirleri: “Melekler, Allâh'ın kızlarıdır!” dediler!.. Ebû Bekr es-Sıddîk ra. “Peki onların anneleri kim?” diye sordu da: “Cinlerin en üstün olanlarıdır!” dediler!.. 

 

“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym

1-) VesSaaaffati saffâ;

Andolsun o saflar olarak dizilenlere (boyutları oluşturan kuvvelere).

2-) Fezzacirati zecra;

(Allâh’tan engelleyici - perdeleyici faktörleri) şiddetle defedenlere.

3-) Fettaliyati zikra;

O zikir (hatırlatıcıyı) okuyanlara.

4-) İnne ilâheküm le Vâhıd;

Muhakkak ki sizin tanrınız (olarak düşündüğünüz) Vâhid’dir!

5-) Rabbüs Semâvati vel Ardı ve ma beynehüma ve Rabbül meşarık;

Semâların, arzın ve ikisi arasında olanların Rabbidir (Esmâ’sıyla açığa çıkaranı) ve doğu(ş)ların (açığa çıkacakların) da Rabbidir!

6-) İnna zeyyennes Semâed dünya Bi ziynetinil kevakib;

Muhakkak ki biz, o Dünya semâsını gezegenler ile zinetlendirdik.

7-) Ve hıfzan min külli şeytanin marid;

(Dünya semâsını) kurallara itaatten çıkan her şeytandan koruduk.

8-) Lâ yessemme’une ilel Meleil A’la ve yukzefune min külli canib;

(O şeytanlar) Mele-i Âlâ’yı dinleyemezler ve her taraftan şiddetle defedilirler!

9-) Dühuren ve lehüm azâbün vasıb;

Kovularak... Onlar için daimî bir azap vardır.

10-) İlla men hatıfel hatfete feetbe’ahu şihabün sâkıb;

Ancak bir söz kapan olursa, bu yüzden onu yakıcı bir alev takip eder.

11-) Festeftihim ehüm eşeddü halkan emmen halaknâ* inna halaknâhüm min tıynin lazib;

O hâlde görüşlerini sor onlara (seni inkâr edenlere): Yaratılışları itibarıyla onlar mı daha güçlü yoksa yarattıklarımız mı? Doğrusu biz onları Tıyn-i Lazib’den (yapışkan - kopup ayrılmayan bir balçıktan) yarattık.

12-) Bel ‘acibte ve yesharun;

Hayır, onların alaylı hâllerine şaşıp kaldın.

13-) Ve izâ zükkiru lâ yezkürun;

Onlar hatırlatıldıklarında da hatırlayıp düşünmezler!

14-) Ve izâ raev ayeten yesteshırun;

Bir işaret gördüklerinde, alaya alırlar.

15-) Ve kalu in hazâ illâ sıhrun mubiyn;

“Bu apaçık bir büyüleyici etkidir” dediler.

16-) Eizâ mitna ve künna türaben ve ızamen einna le meb’usûn;

“Öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda, gerçekten biz bâ’s olunacak mıyız?”

17-) Eve abaünel evvelun;

“Evvelki atalarımız da mı?”

18-) Kul ne’am ve entüm dahırun;

De ki: “Evet! Siz de boyun bükmüş zavallılar olarak (bâ’s olunacaksınız).”

19-) Feinnema hiye zecretün vahıdetün feizâ hüm yenzurun;

O ancak bir tek çığlık; birden onlar bakınırlar!

20-) Ve kalu ya veylena hazâ yevmüd diyn;

“Vay bize! Bu, Din Günü’dür!” dediler.

21-) Hazâ yevmül faslilleziy küntüm Bihi tükezzibun;

“Bu, kendisini yalanladığınız ayırt etme sürecidir!”

22-) Uhşürulleziyne zalemu ve ezvacehüm ve ma kânu ya’budun;

“Toplayın o zulmedenleri (bilinçleri), onların eşlerini (bedenlerini) ve tapınıp kulluk yaptıkları şeyleri.”

23-) Min dûnillâhi fehduhüm ila sıratıl cahıym;

“Allâh dûnundakileri! Onları cehennem yoluna yollandırın!”

24-) Ve kıfuhüm innehüm mes’ulun;

“Durdurun onları! Muhakkak ki onlar sorumludurlar!”

25-) Ma leküm lâ tenâsarun;

“Ne oldu size ki (bugün) birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?”

26-) Bel hümül yevme müsteslimun;

Aksine onlar bugün boyun eğip teslim olmuşlardır!

27-) Ve akbele ba’duhüm alâ ba’dın yetesaelun;

Birbirlerini sorgulayıp suçlarlar!

28-) Kalu inneküm küntüm te’tunena anil yemiyn;

“Muhakkak ki siz bize sağdan (sanki hakikati bildirirmiş gibi) gelirdiniz?”

29-) Kalu bel lem tekûnu mu’miniyn;

(Onlar da) dediler ki: “Hayır, siz iman etmediniz (bildirilenlere)!”

30-) Ve ma kâne lena aleyküm min sultan* bel küntüm kavmen tağıyn;

“Bizim, üzerinizde bir hâkimiyetimiz yoktu... Aksine siz azgın bir topluluk idiniz.”

31-) Fehakka aleyna kavlü Rabbina* inna lezâikun;

“İşte sonunda Rabbimizin bildirisi gerçekleşti! Doğrusu (şimdi) biz (azabı) tadıcılarız.”

32-) Feağveynaküm inna künna ğaviyn;

“Bundan ötürü sizi saptırıp azdırdık... İşin gerçeği biz azmıştık!”

33-) Feinnehüm yevmeizin fiyl azâbi müşterikûn;

Muhakkak ki onlar, o süreçte azapta ortak olanlardır.

34-) İnna kezâlike nef’alu Bil mücrimiyn;

Kesinlikle biz, şirk suçunu açığa çıkaranlara işte bunu uygularız!

35-) İnnehüm kânu izâ kıyle lehüm lâ ilâhe illAllâhu yestekbirun;

Onlara “lâ ilâhe İllAllâh” gerçeğini kabullenin denildiğinde, muhakkak ki onlar benliklerini öne çıkarmışlardı!

36-) Ve yekulune einna letarikû alihetina lişa’ırin mecnun;

“Tanrılarımızı, cinlenmiş bir şair için terk mi edeceğiz?” derlerdi.

37-) Bel cae Bil Hakkı ve saddakal murseliyn;

Hayır, O, Hak olarak gelmiştir ve Rasûlleri de tasdik etmiştir.

38-) İnneküm lezâikul azâbil eliym;

Muhakkak ki siz o feci azabı tadıcılarsınız!

39-) Ve ma tüczevne illâ ma küntüm ta’melun;

Yaptıklarınızın sonucundan başka bir şey yaşamazsınız!

40-) İlla ‘ıbadAllâhil muhlesıyn;

Allâh’ın ihlâsa (samimiyete, sâfiyete) erdirilmiş kulları (azaptan) müstesna.

41-) Ülaike lehüm rizkun ma’lum;

İşte onlar için bilinen (takdir edilmiş olan) bir rızık vardır.

42-) Fevakih* ve hüm mükremun;

Meyveler (elde etmiş oldukları kuvvelerin getirileri)... Onlar ikram olunanlardır.

43-) Fiy cennatin ne’ıym;

Nimetler cennetlerinde.

44-) Alâ sürurin mütekabiliyn;

Serirler (makâmlar) üzerinde karşılıklı olarak otururlar.

45-) Yutafü aleyhim Bi ke’sin min me’ıyn;

Kaynaktan (Esmâ hakikatinden) doldurulmuş kâseleri (kuvveleri) gezdirilir.

46-) Beydae lezzetin lişşaribiyn;

Bembeyaz (marifet nûru), içenlere (kullananlara) keyif veren kâseler (kuvveler).

47-) Lâ fiyha ğavlün ve lâ hüm anha yünzefun;

Aklı yanlışa yönlendiren bir özellik yoktur onda... Onlar ondan sarhoş da olmazlar (neyi nasıl yaptıklarının bilincini hiç yitirmezler)!

48-) Ve ‘ındehüm kasıratüt tarfi ıyn;

Yanlarında gözlerini yalnızca onlara dikmiş, göz aydınlığı olanlar vardır.

49-) Keennehünne beydun meknun;

Sanki onlar (kendileri için) korunmuş yumurtalar (kuvvelerini açığa çıkarmada yardımcı objeler) gibidir.

50-) Feakbele ba’duhüm alâ ba’dın yetesaelun;

(Cennettekiler) birbirlerine yönelip soruşurlar.

51-) Kale kailün minhüm inniy kâne liy kariyn;

Onlardan biri dedi ki: “Gerçekten benim bir arkadaşım vardı.”

52-) Yekulü einneke le minel musaddikıyn;

(O) derdi ki: “Hakikaten sen (bildirilenleri) tasdik edenlerden misin?”

53-) Eizâ mitna ve künna türaben ve ‘ızamen einna le mediynun;

“Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı cezalandırılacağız?”

54-) Kale hel entüm müttali’un;

Dedi ki: “Siz söz ettiğinizin gerçekleşmesine şahit oldunuz mu?”

55-) Fettale’a fereahü fiy sevail cahıym;

İşte şimdi onu yaşadılar; üstelik onu cehennemin tam ortasında gördü.

56-) Kale tAllâhi in kidte le turdiyn;

Dedi ki: “TAllâhi, az kalsın beni de bu çukura yuvarlayacaktın.”

57-) Velev lâ nı’metü Rabbiy leküntü minel muhdariyn;

“Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle (cehennem) kapısına zorunlu getirilenlerden olurdum.”

58-) Efema nahnu Bi meyyitiyn;

“Biz beden kaydından kurtulmuşlardan değil miyiz?”

59-) İlla mevtetenel ula ve ma nahnu Bi muazzebiyn;

“İlk ölümü tadışımız dışında (artık başka ölüm yaşanması söz konusu değil)! Biz azap olunacaklar da değiliz.”

60-) İnne hazâ lehüvel fevzül azıym;

“Muhakkak ki bu büyük kurtuluşun ta kendisidir.”

61-) Limisli hazâ felya’melil amilun;

Çalışanlar işte bunun için çalışsınlar!

62-) Ezâlike hayrun nüzülen em şeceretüz zakkum;

Nüzûl itibarıyla bu mu hayırlıdır yoksa zakkum ağacı (kişinin bedeni) mı? (Buraya kadar kişinin hakikatine imanla açığa çıkardığı Esmâ kuvvelerinin yaşatacağı cennet hâlinden bahsedilmişken; şimdi de kişiye cehennemi yaşatacak, kendini beden kabul etmesi sonucu yalnızca bedenî zevklere dönük yaşamasının sonuçları, benzetmelerle anlatılmaya başlanmıştır. A.H.)

63-) İnna ce’alnaha fitneten liz zâlimiyn;

Doğrusu biz onu (zakkum ağacını - bedeni) zâlimler için bir sınav objesi kıldık (hakikatlerini mi hatırlayacaklar yoksa kendilerini beden kabul ederek mi yaşayacaklar).

64-) İnneha şeceretün tahrucü fiy aslil cahıym;

Muhakkak ki o cehennemî (yanmayı oluşturan) kaynaktan oluşan bir ağaçtır (biyolojik bedendir).

65-) Tal’uha keennehu ruusüş şeyatıyn;

Onun (kendini yalnızca beden kabulünün) meyvesi, sanki şeytanların kafaları (bilincin içgüdüsel dürtüleri) gibidir.

66-) Feinnehüm le akilune minha femaliune minhel butun;

Muhakkak ki onlar (dünya yaşamı boyunca) ondan yerler ve ondan karınlarını doldururlar.

67-) Sümme inne lehüm aleyha le şevben min hamiym;

Bunun sonucu onlara, yapılarına işleyecek yakıcı su (benlik duygusu) vardır.

68-) Sümme inne merci’ahüm leilel cahıym;

Bundan sonra onların dönüş yerleri elbette cehennemdir.

69-) İnnehüm elfev abaehüm dâlliyn;

Çünkü onlar atalarını (hakikatten) sapmışlar olarak buldular.

70-) Fehüm alâ asârihim yühre’un;

Böylece onların izleri üzerinde ısrarla koşarlar.

71-) Ve lekad dalle kablehüm ekserul evveliyn;

Andolsun ki onlardan önce, ilk nesillerin çoğunluğu da (Hakikatten) sapmıştı!

72-) Ve lekad erselna fiyhim münziriyn;

Andolsun ki onların da içinde uyarıcılar irsâl ettik.

73-) Fenzur keyfe kâne akıbetül münzeriyn;

O uyarılanların sonu nasıl oldu bir bak!

74-) İlla ‘ıbadAllâhil muhlesıyn;

Sadece Allâh’ın ihlâsa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları bunun dışında kaldı.

75-) Ve lekad nadana Nuhun felenı’mel müciybun;

Andolsun ki Nuh bize yönelmişti... Biz ne güzel icabet edenleriz.

76-) Ve necceynahu ve ehlehu minel kerbil ‘azıym;

Onu ve Onun ehlini çok büyük tasadan kurtardık.

77-) Ve ce’alna zürriyyetehu hümül bakıyn;

Onun zürriyetini de devam ettirdik.

78-) Ve terekna aleyhi fiyl ahıriyn;

Sonrakiler içinde, Onun anılmasını sağladık.

79-) Selâmun alâ Nuhın fiyl alemiyn;

İnsanlar arasında Nuh’a Selâm olsun.

80-) İnna kezâlike neczil muhsiniyn;

Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak’tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız!

81-) İnnehu min ıbadiNEl mu’miniyn;

Muhakkak ki O, iman eden kullarımızdandır.

82-) Sümme ağraknel âhariyn;

Sonra diğerlerini (şirk ehlini) suda boğduk.

83-) Ve inne min şi(y)atihi le İbrahiym;

Muhakkak ki İbrahim de Onun anlayışındandır.

84-) İz cae Rabbehu Bi kalbin seliym;

Rabbine selim bir kalp ile (şuurunda Esmâ hakikatini yaşamakta olarak) yönelmişti!

85-) İz kale li ebiyhi ve kavmihi ma zâ ta’budun;

Hani (İbrahim) babasına ve kavmine: “Neye tapınıyorsunuz?”

86-) Eifken aliheten dunAllâhi türiydun;

“Asılsız şeyler uydurarak, Allâh dûnunda tanrılar mı ediniyorsunuz?”

87-) Fema zannüküm Bi Rabbil alemiyn;

“Rabb-ül âlemîn’i ne zannediyorsunuz?”

88-) Fenazara nazreten fiyn nücum;

Sonra (İbrahim) yıldızlara (akıl gözüyle) bir bakıp düşündü de...

89-) Fekale inniy sekıym;

Dedi ki: “Hasta oluyorum (bu yaptığınıza)!”

90-) Fetevellev ‘anhü müdbiriyn;

Bunun üzerine dönüp Ondan uzaklaştılar.

91-) Ferâğa ila alihetihim fekale ela te’külun;

(İbrahim de) onların tanrılarına yaklaşıp yöneldi de: “Yemez misiniz?” dedi.

92-) Ma leküm lâ tentıkun;

“Niye konuşmuyorsunuz?”

93-) Ferağa aleyhim darben Bil yemiyn;

(İbrahim) yaklaşıp sağ eliyle darbe vurdu tanrı heykellerine!

94-) Feakbelu ileyhi yeziffun;

Bunu görenler hızla dönüp Ona geri geldiler.

95-) Kale eta’budune ma tenhıtun;

(İbrahim) dedi ki: “Elinizle yapıp tanrı kabul ettiğiniz heykellere mi tapıyorsunuz?”

96-) VAllâhu halekaküm ve ma ta’melun;

“Hâlbuki sizi de yaptıklarınızı da Allâh yaratmıştır!”

97-) Kalübnu lehu bünyanen feelkuhü fiyl cahıym;

Dediler ki: “Onun için bir bina yapın da Onu, yakanın (ateşin) içine atın!”

98-) Feeradu Bihi keyden fece’alnahümül esfeliyn;

Ona tuzak irade ettiler... Biz de onları esfelîn (en aşağılar) kıldık.

99-) Ve kale inniy zâhibün ila Rabbiy seyehdiyn;

(İbrahim) dedi ki: “Muhakkak ki ben Rabbime gidiciyim... (O), bana hidâyet edecek.”

100-) Rabbi hebliy mines salihıyn;

(İbrahim): “Rabbim, bana sâlihlerden hibe et!” (dedi).

101-) Febeşşernahu Bi ğulamin Haliym;

Bunun üzerine Onu Haliym bir oğul ile müjdeledik.

102-) Felemma beleğa maahüs sa’ye kale ya büneyye inniy era fiyl menami enniy ezbehuke fenzur mazâ tera* kale ya ebetif’al ma tü’mer* setecidüniy inşaAllâhu minas sabiriyn;

(Oğlu İsmail) Onunla birlikte yürüme olgunluğuna ulaşınca, (İbrahim) dedi ki: “Ey oğulcuğum! Muhakkak ki ben seni uykuda görüyorum ve ben seni kurban ediyorum... Bak bakalım sen ne dersin bu işe?”... (Oğlu) dedi ki: “Ey babacığım... Emrolunduğun şeyi yap! İnşâAllâh beni sabredenlerden bulacaksın.”

103-) Felemma eslema ve tellehu lil cebiyn;

İkisi de (hükme) teslim olup Onu (İsmail’i) yüzüstü yatırdığında...

104-) Ve nadeynahu en ya İbrahiym;

Biz Ona: “Ey İbrahim!” diye seslendik.

105-) Kad saddakterrü’ya* inna kezâlike neczil muhsiniyn;

“Gerçekten rüyanı doğruladın... Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak’tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız (yaptığının sonucunu yaşatırız).”

106-) İnne hazâ le hüvel belaul mubiyn;

Muhakkak ki bu apaçık bir belâdır (öğretici, idrak ettirici deneyim)!

107-) Ve fedeynahu Bi zibhın Azıym;

Ona, bedel olarak çok büyük kurban verdik.

108-) Ve terekna aleyhi fiyl ahıriyn;

Sonrakiler içinde, Onun anılmasını sağladık.

109-) Selâmun alâ İbrahiym;

Selâm olsun İbrahim’e.

110-) Kezâlike neczil muhsiniyn;

Muhsinleri (Allâh’a, görürcesine kulluk edenleri) böylece cezalandırırız.

111-) İnnehu min ıbadinel mu’miniyn;

Muhakkak ki O, iman eden kullarımızdandır.

112-) Ve beşşernahu Bi İshaka Nebiyyen minas salihıyn;

Ona, sâlihlerden bir Nebi olarak İshak’ı müjdeledik.

113-) Ve barekna aleyhi ve alâ İshak* ve min zürriyyetihima muhsinun ve zâlimun li nefsihi mubiyn;

Onun üzerine de İshak’ın üzerine de bereket lütfettik... O ikisinin neslinden muhsin de var, kendi nefsine apaçık zulmeden de var.

114-) Ve lekad menenna alâ Musa ve Harun;

Andolsun ki Musa ve Harun’a da lütufta bulunduk!

115-) Ve necceynahüma va kavmehüma minel kerbil ‘azıym;

O ikisini ve onların kavimlerini azîm tasadan kurtardık.

116-) Ve nesarnâhüm fekânu hümül ğalibiyn;

Onlara yardım ettik de galip geldiler.

117-) Ve ateynahümel Kitabel müstebiyn;

İkisine (Musa ve Harun’a) bilinen bilgiyi verdik.

118-) Ve hedeynahümes sıratal müstekıym;

O ikisini de sırat-ı müstakime yönlendirdik.

119-) Ve terekna aleyhima fiyl ahıriyn;

Sonrakiler içinde, Onların anılmasını sağladık.

120-) Selâmun alâ Musa ve Harun;

Musa ve Harun’a Selâm olsun!

121-) İnna kezâlike neczil muhsiniyn;

Doğrusu biz, muhsinleri (Allâh’a, görürcesine kulluk edenleri) böylece cezalandırırız!

122-) İnnehüma min ‘ıbadinel mu’miniyn;

Muhakkak ki ikisi de iman eden kullarımızdandır.

123-) Ve innel İlyase le minel murseliyn;

Muhakkak ki İlyas da irsâl olunanlardandı.

124-) İz kale li kavmihi ela tettekun;

Hani halkına: “Korunmaz mısınız?” dedi.

125-) Eted’une ba’len ve tezerune ahsenel halikıyn;

“Ba’l’e (dört yüzü olan altından heykel) tapınıp ve yaratanların en güzelini mi (Ahsen-ül Hâlıkîn) bırakıyorsunuz?”

126-) Allâhe Rabbeküm ve Rabbe abaikümül evveliyn;

“Rabbiniz Allâh, önceki atalarınızın da Rabbi’dir!”

127-) Fekezzebuhu feinnehüm lemuhdarun;

Onu (İlyas’ı) yalanladılar! Muhakkak ki onlar zorunlu huzura çıktılar!

128-) İlla ıbadAllâhil muhlesıyn;

Sadece Allâh’ın ihlâsa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları müstesna.

129-) Ve terekna aleyhi fiyl ahıriyn;

Sonrakiler içinde, Onun anılmasını sağladık.

130-) Selâmun alâ İlyasiyn;

Selâm olsun İlyâsîn yolundan gidenlere!

131-) İnna kezâlike neczil muhsiniyn;

Doğrusu biz, muhsinleri (Allâh’a, görürcesine kulluk edenleri) böylece cezalandırırız.

132-) İnnehu min ‘ıbadiNEl mu’miniyn;

Muhakkak ki O, iman eden kullarımızdandır.

133-) Ve inne Lutan le minel murseliyn;

Muhakkak ki Lût da irsâl olunanlardandı.

134-) İz necceynahu ve ehlehu ecme’ıyn;

Hani Onu ve Onun yakınlarını toptan kurtardık.

135-) İlla acuzen fiyl ğabiriyn;

Sadece geride kalanlar içinde olan bir kocakarı (Lût a.s.ın iman etmeyen karısı) hariç.

136-) Sümme demmernel âhariyn;

Sonra diğerlerini yerle bir ettik!

137-) Ve inneküm le temürrune aleyhim musbihıyn;

Muhakkak ki siz sabahları onların yurtlarından geçersiniz...

138-) Ve Bil leyl* efela ta’kılun;

Geceleri de... Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?

139-) Ve inne Yunuse le minel murseliyn;

Muhakkak ki Yunus da irsâl olunanlardandı (Hakikat bilgisiyle açığa çıkarılanlardandı).

140-) İz ebeka ilel fülkil meşhun;

Hani o dopdolu gemiye kaçmıştı (Hakikat bilgisine rağmen halkına yararlı olamadığı düşüncesiyle sıradan yaşamına dönmüştü).

141-) Fesaheme fekâne minel müdhadıyn;

(Yunus) kura çekti (seçim yaptı) de delili geçersiz kılınanlardan oldu (bu tercihi - seçimi onu yanlışa sürükledi ve)...

142-) Feltekamehul hutü ve huve müliym;

(Yunus) levmedici olduğu hâlde balık Onu yuttu (pişmanlık duygusuyla karışık bir hâlde, balık = dünya yaşamı onu yuttu);

143-) Felevla ennehu kâne minel müsebbihıyn;

Eğer (Yunus) tespih edenlerden (işlevini hatırlayanlardan) olmasaydı (eğer tespih ile hakikatini hissederek Allâh’a vechini dönmeseydi);

144-) Lelebise fiy batnihi ila yevmi yüb’asûn;

Bâ’s olunacakları güne kadar (Yunus) balığın karnında kalırdı (ölüm tadılma sürecine kadar dünyasında bedensellikte kalırdı).

145-) Fenebeznahu Bil ‘arai ve huve sakıym;

Biz Onu hasta (yıpranmış - sağlıksız) olarak çıplak arazide (kuvvelerin bilinmediği bir ortamda) bıraktık.

146-) Ve enbenta aleyhi şecereten miy yaktıyn;

Üzerine kabak türünden (gövdesi olmayan bitki cinsi) bir ağaç bitirdik (Onda ilâhî marifet meyveleri açığa çıkardık).

147-) Ve erselnahu ila mieti elfin ev yeziydun;

Onu (Yunus’u) yüz bin (kişiye) yahut daha da fazlasına irsâl ettik.

148-) Feamenû femetta’nahüm ila hıyn;

(Onlar) iman ettiler de, biz onları bir süre mutlu yaşattık.

149-) Festeftihim eliRabbikel benatü ve lehümül benun;

O hâlde sor görüşlerini onlara (o müşriklere): “Kız çocukları Rabbinin, erkek çocukları onların mı?”

150-) Em halaknel Melaikete inâsen ve hüm şahidun;

Yoksa biz, onlar seyrederken mi melekleri dişiler olarak, yarattık?

151-) Ela innehüm min ifkihim leyekulun;

Dikkat edin, muhakkak ki onlar iftira atarak şöyle derler:

152-) VeledAllâhu, ve innehüm le kâzibun;

“Allâh doğurdu (Allâh’ın oğlu dediler)! Muhakkak ki onlar kesinlikle yalancılardır!”

153-) Astafel benati alelbeniyn;

(Allâh) kızları oğullara tercih mi etmiş?

154-) Ma leküm* keyfe tahkümun;

Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

155-) Efela tezekkerun;

Hatırlayıp düşünemiyor musunuz?

156-) Em leküm sultanün mubiyn;

Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?

157-) Fe’tu Bi Kitabiküm in küntüm sadikıyn;

Eğer doğru söylüyorsanız bildiğinizi koyun ortaya!

158-) Ve ce’alu beynehu ve beynel cinneti neseba* ve lekad alimetil cinnetü innehüm lemuhdarun;

O’nunla (Allâh ile) cinler (normal insan duyularının algılayamadığı bilinçli varlıklar) arasında bir bağ oluşturdular! (Onlara Allâh dûnunda tanrısallık atfettiler)... Andolsun cinler de bilir ki, muhakkak onlar muhdarîndir (zorunlu olarak huzurda hazır tutulacaklardır)!

159-) SubhanAllâhi amma yesıfun;

Allâh onların vasıflandırmalarından münezzehtir!

160-) İlla ‘ıbadAllâhil muhlesıyn;

Sadece Allâh’ın ihlâsa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları müstesna (gerisi “muhdarîn” olarak anlatılan sınıftandır).

161-) Feinneküm ve ma ta’budun;

Muhakkak ki siz ve tapındıklarınız,

162-) Ma entüm aleyhi Bi fatiniyn;

O’nun aleyhine (kimseyi) ayartıp kandıramazsınız!

163-) İlla men huve salil cahıym;

Ancak cehennemî yanışa gidecekler müstesna.

164-) Ve ma minna illâ lehü mekamun ma’lum;

(Bütün açığa çıkan melekî Esmâ kuvveleri): “Bizden, bilinen bir işlevi olmayan yoktur!”

165-) Ve inna le nahnus saffun;

“Muhakkak ki biz, evet biziz o saf saf dizilenler (varlıkta boyutları ve içindekileri meydana getirenler).”

166-) Ve inna lenahnul müsebbihun;

“Muhakkak ki biz, evet biziz o tespih edenler (işlevlerini yerine getirmek suretiyle kulluğunu ifa edenler {tespihin anlamı}).”

167-) Ve in kânu le yekulun;

Muhakkak ki (o müşrikler) şöyle de diyorlardı:

168-) Lev enne ‘ındeNA zikren minel evveliyn;

“Eğer bizim yanımızda da atalarımızdan bize ulaşmış bir bilgi olsa idi...”

169-) Lekünna ‘ıbadAllâhil muhlesıyn;

“Elbette biz de Allâh’ın ihlâsa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları olurduk.”

170-) Fekeferu BiHİ, fesevfe ya’lemun;

Şimdiyse hakikat bilgisini inkâr ettiler... Yakında anlayacaklar!

171-) Ve lekad sebekat kelimetüna li ‘ıbadinel murseliyn;

Andolsun ki irsâl olunan kullarımıza (şu) sözümüz geçerli olmuştur:

172-) İnnehüm lehümül mansurun;

Muhakkak ki onlar, elbette onlar zafere erdirilmişlerdir.

173-) Ve inne cündena lehümül ğalibun;

Muhakkak ki bizim ordumuz, onlar galiptirler!

174-) Fetevelle ‘anhüm hattâ hıyn;

Artık bir süre onlardan yüz çevir!

175-) Ve ebsırhüm fesevfe yubsırun;

Onları seyret... Yakında görecekler!

176-) Efe Biazâbina yesta’cilun;

Azabımızın varlıklarında açığa çıkışını (ölümü) acele mi istiyorlar? (Ölüm, hakikati inkâr eden için azabın başlaması, iman eden içinse rahmete ermektir.)

177-) Feizâ nezele Bi sâhatihim fesae sabâhul münzeriyn;

Onların alanına indiğinde, uyarılanların uyanışı ne kötü olur!

178-) Ve tevelle anhüm hattâ hıyn;

Artık bir süre onlardan yüz çevir.

179-) Ve ebsır fesevfe yubsırun;

Onları seyret... Yakında görecekler.

180-) Subhane Rabbike Rabbil ızzeti ‘amma yasifun;

Senin Rabbin, İzzet sahibi Rab olarak, onların tanımlamalarından münezzehtir!

181-) Ve Selâmun alel murseliyn;

İrsâl olunanlara Selâm olsun!

182-) Vel Hamdu Lillâhi Rabbil ‘alemiyn;

Hamd, Rabb-ül âlemîn Allâh’a aittir.

78 / 188

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!