Sayfayı Yazdır

Kur’ân-ı Kerîm Çözümü İle İlgili Önemli Açıklama

Kur'ân-ı Kerîm, Allâh indînden inzâl olmuş BİLGİ'dir (Kitap'tır)!.. Allâh indî için ise lisan kavramı asla söz konusu edilmez! Belki Kur'ân-ı Kerîm'in orijinali için "ALLÂH'ÇA"dır diyebiliriz. Şayet onu Hazreti Muhammed (aleyhisselâm) (Arap müşriklerin iddiası üzere) yazdı denseydi, elbette ki o takdirde Kurân'ın orijininin Arapça olduğu öne sürülebilirdi!

Oysa Kur'ân-ı Kerîm, "ALLÂH'ÇA" orijinalinden Cebrâil isimli melek tarafından Muhammed Mustafa (aleyhisselâm)'a kendi lisanı olan Arapça olarak inzâl olmuştur ki, o ortamın insanları ne anlatılmak istendiğini anlasınlar diye...

Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de bu gerçeğe şöyle işaret edilmektedir:

"Biz her Rasûlü kendi toplumunun lisanı ile irsâl ettik ki, onlara en anlaşılır şekilde açıklasın... (Artık) Allâh dilediğini saptırır ve dilediğine de hidâyet eder... O, Aziyz'dir, Hakiym'dir." (14.İbrahiym: 4)

Orijini Allâh indînde "Allâh'ça" olan Kur'ân-ı Kerîm, çok zengin bir lisan olan Arapça olarak inzâl edildiğinden, her anlayış mertebesine farklı derinlikli mânâlar açmaktadır. İhtiva ettiği mecazlar ve misaller dolayısıyla da her âyet iç içe birkaç anlama işaret etmektedir.

Bize bildirilen Arapça Kur'ân-ı Kerîm orijinal olan ve hemen her âyetinde derinlikli olarak birçok anlamlar ihtiva eden Muhteşem eser olması hasebiyle, ASLA hiçbir lisana tüm kapsamıyla tercüme edilemez, meâllendirilemez!

Tüm çeviriler ve meâller sadece, çevirenin kelime bilgisi ve anlayışı kadarıyla O muhteşem Bilgi kaynağından alıntı kapsamındadır!

Burada şu çok anlaşılır örneği vermek istiyorum, konunun daha iyi fark edilmesi için...

Tüm tasavvufla ilgilenen ve bir kısmı "Velî" kabul edilen Hacı Bektaş Velî'den Muhyiddini İbn Arabî'ye kadar sayısız zevât, mükemmel Arapça bilgisiyle Kur'ân-ı Kerîm'den aldıklarıyla, bu görüş ve yaşama sahiplerken... Diğer yandan Muhyiddini Arabî'ye "Kâfir" diyen; tasavvufla ilgilenenlere "kâfir" diyen Vahhabîlik türü mezheblerin mensupları da mükemmel Arapça bilgileriyle aynı Kur'ân-ı Kerîm'den bu anlayışa sahip olmaktadır.

Şimdi düşünün!

Abdülkâdir Geylânî'den İmamı Gazâli'ye, Şah Nakşıbend'e, Abdülkerîm el Ciylî'den Seyyid Ahmed Rufaî'ye, İmamı Rabbanî'ye kadar mükemmel Arapça bilen bu insanlar Kur'ân-ı Kerîm'i nasıl anlamışlar ve nasıl yaşamışlar... Bunların tam zıddı görüşte olup, tanrıyı yukarıya oturtan, tanrının eli vardır, ayağı vardır, koltukta oturur, yanından yeryüzüne kitap yollar anlayışında olup, karşı anlayıştakileri "kâfir" olarak niteleyenler de mükemmel Arapça bilenler olarak nasıl bir anlam çıkartmışlardır!

İşte günümüzdeki pek çok meâl, çeviri, başta İngilizce olanlar olmak üzere değişik lisanlara yapılan tercümeler, genelde hep bu ikinci tür anlayışa dayalı olarak yapılmıştır. Buna karşılık çok az miktarda birinci anlayışa dayalı tefsir de vardır.

Hazırlamış olduğum Kur'ân-ı Kerîm Çözümü adlı çalışma belki "iş'ârî meâl" sınıfında kabul edilebilir. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de ilk örnektir. Bununla birlikte kesinlikle Kur'ân-ı Kerîm burada işaret edilen anlamlardan ibaret denemez ve O yüce Kitap'taki pek çok anlamdan bir yüzünü ihtiva etmektedir müşahedeme göre! Eğer istenilse bunun gibi birkaç çalışma daha yapılabilirdi ki, onlar da, aynı Kur'ân-ı Kerîm'deki farklı işaretleri açıklardı!

İşte bu sebepledir ki; Kur'ân-ı Kerîm'in meâl veya tefsir veya tercümelerinden HİÇBİRİ için, bu Türkçe ya da İngilizce Kurân'dır denemez. Her biri Kurân'ı anlamak için bir vasıtadır anlayışıyla okunmalıdır.

 

Not: Bazı okuyucularım "KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ"nde geçen "CEZA" kelimesine takılmaktadırlar, bu kelime Türkçe'ye yetersiz geçirildiği ve öyle şartlandıkları için. "CEZA" kelimesi Arapça'da "karşılık-getiri" anlamınadır. Hem mükâfat ve hem de kullanılagelen cezalandırma anlamını kapsar. Rahmân Sûresi'nde "ihsanın cezası ihsandır" denip mükâfat anlamındaki yönüyle ceza kelimesi kullanılmışken; Şûrâ Sûresi'nde ise "cezaü seyyietin" yani kötülüğün cezası (karşılığı-getirisi) olarak kullanılmıştır. Yanlış anlayışı kırmak, ezber bozmak için, doğruyu fark ettirmek için "Ceza" kelimesi iki anlamıyla da kullanılmıştır "ÇÖZÜM"de. Dolayısıyla bu çalışma okunurken tereddüte düşülen anlamlarda bu inceliklere dikkat edilmelidir.

 

AHMED HULÛSİ
21 Ocak 2011