15 - Hicr Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
- 
        Elif Lâââm Râ* tilke âyâtul Kitâbi ve Kur’ânin mubiyn; Elif, Lââm, Ra... Bunlar O BİLGİnin (Hakikat ve Sünnetullâh), Kurân’ın apaçık işaretleridir. 
- 
        Rubema yeveddülleziyne keferu lev kânu müslimiyn; (Öyle olur ki) hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden perdeliler), keşke gerçekte teslim olmuşluğumuzun farkında olsaydık, diye şiddetli arzu duyarlar. 
- 
        Zerhüm ye’külu ve yetemette’u ve yülhihimül emelü fesevfe ya’lemun; Bırak onları, yesinler, zevklensinler; sonu gelmez arzular onları oyalasın! Yakında bilecekler. 
- 
        Ve ma ehlekna min karyetin illâ ve leha Kitabun ma’lum; Biz hiçbir bölgeyi belli bir yazgısı olmaksızın helâk etmedik. 
- 
        Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste’hırun; Hiçbir topluluk ecelini ne öne çekebilir, ne de erteleyebilir. 
- 
        Ve kalu ya eyyühelleziy nüzzile aleyhiz Zikru inneke lemecnun; Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (uyaran - hatırlatıcı bilgi) inzâl edilmiş kimse! Muhakkak ki sen mecnunsun (cinlenmişsin).” 
- 
        Lev ma te’tiyna BilMelaiketi in künte mines sadikıyn; “Eğer doğru sözlü isen, bize meleklerle gelmeliydin?” 
- 
        Ma nünezzilül Melaikete illâ Bil Hakkı ve ma kânu izen munzariyn; Biz melekleri bil-Hak (Hak olarak) inzâl ederiz... O vakit de onlara zaten göz açtırılmaz! 
- 
        İnna nahnu nezzelnez Zikra ve inna lehu leHafizun; Doğrusu biz indirdik O Zikri, Biz!.. Ve muhakkak O’nun koruyucuları biziz! 
- 
        Ve lekad erselna min kablike fiy şiye’ıl evveliyn; Andolsun, senden önceki, aynı inancı paylaşan ilk toplumlar içinde de (Rasûller) irsâl ettik. 
- 
        Ve ma ye’tiyhim min Rasûlin illâ kânu Bihi yestehziun; Onlara bir Rasûl gelir gelmez, mutlaka onunla alay ederlerdi. 
- 
        Kezâlike neslükühu fiy kulubilmücrimiyn; İşte Onu suçluların kalplerinde böylece ilerletiriz. 
- 
        Lâ yu’minune Bihi ve kad halet sünnetül evveliyn; Ona (hatırlatıcı BİLGİye) iman etmezler... Evvelce iman etmeyenlerin yaşadıkları sonuçlardan da ders almazlar. 
- 
        Ve lev fetahna aleyhim baben mines Semai fezallu fiyhi ya’rucun; Üzerlerine semâdan bir kapı açsak da, onun içinden yükselselerdi... 
- 
        Lekalu innema sükkirat ebsaruna bel nahnu kavmün meshurun; Elbette şöyle derlerdi: “Gözlerimiz bağlandı, hatta biz sihirlenmiş bir toplumuz!” 
- 
        Ve lekad ce’alna fiys Semai burucen ve zeyyennaha lin nazıriyn; Andolsun ki biz semâda (beyinde) burçlar meydana getirdik (beyinde hakikat müşahedesini oluşturan özel alanlar {pineal gland} oluşturduk) ve ona ibretle bakanlar için (çeşitli özelliklerle) bezedik. 
- 
        Ve hafıznaha min külli şeytanin raciym; Onu şeytan-ı racîm’den (amigdalanın oluşturduğu birimsellik - kaybetme korkularından) biz koruduk. 
- 
        İlla menisterakassem’a feetbeahu şihabün mubiyn; İşitme (orada açığa çıkan hakikati bedenselliğe mâl etme) hırsızlığı yapan müstesna! Onu da apaçık ışık saçan ateş topu (hakikat ilmi nûru) izler. 
- 
        Vel Arda medednaha ve elkayna fiyha ravasiye ve enbetna fiyha min külli şey’in mevzun; Arzı (bedeni Esmâ özelliklerini açığa çıkaracak organları alacak şekilde) genişlettik! Onda sâbit dağlar (vücuttaki organlar) ilka ettik... Onda her şeyi ölçülü bitirdik. 
- 
        Ve ce’alna leküm fiyha me’ayişe ve men lestüm lehu Bi razikıyn; Orada hem sizin için ve hem de yaşam gıdası size ait olmayanlar için geçim yolları oluşturduk. 
- 
        Ve in min şey’in illâ ‘ındena hazainuh* ve ma nünezziluhu illâ Bi kaderin ma’lum; Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (oluşturan kuvveleri) bizim indîmizde olmasın! Biz onu (o kuvveleri - özellikleri) gereken ölçüsüyle inzâl ederiz (açığa çıkartırız). 
- 
        Ve erselnerriyaha levakıha feenzelna mines Semai maen fe eskaynakümuh* ve ma entüm lehu Bi haziniyn; Biz rüzgârları (fikirleri), aşılayıcılar (yeni düşünceler - buluşlar oluşturucu) olarak irsâl ettik... Semâdan bir su (bilgi) inzâl ettik de sizi onunla suvardık... Onu saklayıcı siz değilsiniz. 
- 
        Ve inna le nahnu nuhyı ve nümiytü ve nahnul varisun; Muhakkak ki biz, evet biziz hayat veren de öldüren de! Biz vârisleriz (siz Fânisiniz biz Bakıy’iz)! 
- 
        Ve lekad alimnel müstakdimiyne minküm ve lekad alimnel müste’hıriyn; Andolsun ki, sizden ileri geçmek isteyenleri de biliriz; andolsun ki, geriye kalanları da biliriz! 
- 
        Ve inne Rabbeke HUve yahşüruhüm* inneHU Hakiymun Aliym; Muhakkak ki Rabbin, “HÛ”; onları haşreder! Muhakkak ki O, Hakiym’dir, Aliym’dir. 
- 
        Ve lekad halâknel İnsane min salsalin min hamein mesnun; Andolsun ki, biz insanı dönüşüp gelişen hücresel yapıdan (toprak + su + hava) halkettik. 
- 
        Vel Canne halâknahu min kablü min narisSemum; Cann’ı da daha önce semum ateşten (gözeneklerden geçen, zehirleyici ateşten; ışınsal bedenle, cehennemdeki ateş, semum kelimesiyle tanımlanmıştır. A.H.) yarattık. 
- 
        Ve iz kale Rabbüke lilMelaiketi innİY Halikun beşeran min salsalin min hamein mesnun; Hani Rabbin, melâikeye: “Muhakkak ki ben kuru balçıktan, değişip dönüşen balçıktan (hücre) bir beşer halkedeceğim” demişti. 
- 
        Feizâ sevveytühu ve nefahtü fiyhi min RuhİY feka’u lehu sacidiyn; “Onu tesviye edip (beden ve beyini kemâle erdirip), ona Ruhumdan (Esmâ mânâlarımın özelliklerinden) nefhettim (üfledim); (böylece buyurdum) Ona secdeye kapanın (Onun kuvveleri olarak hizmetine girin)!” 
- 
        Fesecedel Melaiketü küllühüm ecme’un; O meleklerin (kuvvelerin) hepsi, toptan secde ettiler (bir kısım Esmâ kuvveleri beyinle açığa çıkmaya başladı). 
- 
        İlla ibliys* eba en yekûne me’as sacidiyn; İblis hariç! (O) secde eden (kuvveler) ile beraber olmadı. 
- 
        Kale ya ibliysü ma leke ella tekûne me’as sacidiyn; Dedi ki: “Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?” 
- 
        Kale lem ekün liescüde libeşerin halâktehu min salsalin min hamein mesnun; (İblis) dedi ki: “Kuru balçıktan, değişip dönüşen hücresel yapıdan yarattığın bir beşere secde etmek için var olmadım.” 
- 
        Kale fahruc minha feinneke raciym; Buyurdu: “O hâlde çık oradan! Muhakkak ki sen racîmsin (tard edilmiş, taşlanmış).” 
- 
        Ve inne aleykel lâ’nete ila yevmid diyn; “Muhakkak ki, Sünnetullâh gerçeğinin açığa çıkma sürecine kadar lânet (hakikatini yaşamaktan uzak düşme) senin üzerinedir.” 
- 
        Kale Rabbi feenzırniy ila yevmi yüb’asûn; (İblis) dedi ki: “Rabbim! (Vefat ederek ölümü tadacakları ve yeni bir bedenle) bâ’s olunacakları sürece kadar bana mühlet ver!” 
- 
        Kale feinneke minel münzariyn; Buyurdu: “Muhakkak ki sen mühlet verilenlerdensin!” 
- 
        İla yevmil vaktil ma’lum; “Bilinen süreç gelene kadar!” 
- 
        Kale Rabbi Bima ağveyteniy le üzeyyinenne lehüm fiyl Ardı ve leuğviyennehüm ecme’ıyn; (İblis) dedi ki: “Rabbim! Bende açığa çıkan Esmâ’n sonucu azdırman yüzünden, yemin ederim ki, arzda (bedenli yaşamlarında) onlara (suçları; Sünnetullâh’a göre perdelilik oluşturan fiilleri) süsleyeceğim ve onları toptan azdıracağım.” 
- 
        İlla ‘ıbadeke minhümül muhlesıyn; “Onlardan ihlâslandırılmış kulların müstesna!” 
- 
        Kale hazâ sıratun aleyye müstekıym; Buyurdu ki: “İşte benim üzerime aldığım müstakim yol budur!” 
- 
        İnne ıbadİY leyse leke aleyhim sültanün illâ menittebeake minel ğaviyn; “Muhakkak ki Benim kullarım üzerinde senin bir sultan (gücün, yaptırımın) yoktur... Azgınlardan sana tâbi olanlar müstesna.” 
- 
        Ve inne cehenneme lemev’ıdühüm ecme’ıyn; “Muhakkak ki onların hepsinin vadolunan yeri Cehennem’dir.” 
- 
        Leha seb’atü ebvab* likülli babin minhüm cüz’ün maksum; “Onun yedi kapısı vardır (Yaratılış amacını aşan şekilde kullanılan göz - kulak - dil - eller - ayaklar - mide - cinsel organ)... Her kapı için onlardan taksim edilmiş bir bölüm vardır.” 
- 
        İnnel müttekıyne fiy cennatin ve ‘uyun; Muttakiler ise cennetlerde ve ayn(kaynak)lardadırlar. 
- 
        Üdhuluha Bi Selâmin aminiyn; “Oraya âminler olarak (Bi-)Selâm ile girin.” 
- 
        Ve neza’na ma fiy sudurihim min ğıllin ıhvanen alâ sürurin mütekabiliyn; Biz onların, (ayrı görmekten kaynaklanan) kin - düşmanlık duygularını içlerinde söküp attık! Kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar. 
- 
        Lâ yemessühüm fiyha nesabün ve mahüm minha Bi muhreciyn; Onda onlara bir yorgunluk dokunmaz (enerjileri tükenmez)... Onlar oradan hiçbir zaman çıkarılmazlar. 
- 
        Nebbi’ ıbadiy enniy enel Ğafûrur Rahıym; Haber ver kullarıma ki, Ben, gerçekten Ben Ğafûr’um, Rahıym’im. 
- 
        Ve enne azâbiy hüvel azâbül eliym; Muhakkak ki azabım (Ben’den ayrı düşmenin yaşatacağı azap), en acı azap odur! 
- 
        Ve nebbi’hüm an dayfi İbrahiym; Onlara İbrahim’in konuklarından haber ver. 
- 
        İz dehalu aleyhi fekalu Selâma* kale inna minküm vecilun; Hani Onun yanına gelmişlerdi de “Selâm” demişlerdi... (İbrahim de): “Biz sizden endişe duyuyoruz” diye cevap verdi. 
- 
        Kalu lâ tevcel inna nübeşşiruke Bi ğulamin ‘aliym; (Onlar da) dediler ki: “Endişelenme! Doğrusu biz sana Aliym bir erkek evlat müjdeliyoruz.” 
- 
        Kale e beşşertümuniy alâ en messeniyel kiberu febime tübeşşirun; (İbrahim) dedi ki: “İhtiyar olduktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz? Ne ile müjdeliyorsunuz?” 
- 
        Kalu beşşernake Bil Hakkı fela tekün minelkanitıyn; Dediler ki: “Seni Hak olarak müjdeliyoruz! Sakın ümitsizliğe düşme!” 
- 
        Kale ve men yaknetu min rahmeti Rabbihi illed dâllun; (İbrahim) dedi: “(Hakikatten) sapmışların dışında Rabbinin rahmetinden kim ümidini yitirir?” 
- 
        Kale fema hatbuküm eyyühel murselun; (İbrahim): “Ey irsâl olunanlar! (Başka) işleviniz nedir?” dedi. 
- 
        Kalu inna ursilna ila kavmin mücrimiyn; Dediler ki: “Gerçek şu ki, biz suçlular toplumu için irsâl olunduk.” 
- 
        İlla ale Lut* inna lemüneccuhüm ecme’ıyn; “Lût ailesi bundan istisna! Biz onların hepsini kurtaracağız.” 
- 
        İllemraetehu kadderna inneha leminel ğabiriyn; “(Lût’un) karısı hariç... Onun, geride kalanlardan olmasını takdir ettik.” 
- 
        Felemma cae ale Lutınil murselun; Bundan sonra irsâl olunan melâike Lût’a geldi. 
- 
        Kale inneküm kavmün münkerun; (Lût) dedi ki: “Muhakkak ki siz yadırganacak birilerisiniz!” 
- 
        Kalu bel ci’nake Bima kânu fiyhi yemterun; Dediler ki: “Bilakis, biz sana onların şüpheli oldukları bir konuda (yaptıklarının sonucu azap) getirdik.” 
- 
        Ve eteynake Bil Hakkı ve inna le sadikun; “Biz sana Hak olarak geldik ve biz sözümüze sadığız.” 
- 
        Feesri Bi ehlike Bi kıt’ın minel leyli vettebı’ edbarehüm ve lâ yeltefit minküm ehadün vemdu haysü tü’merun; “O hâlde gecenin bir bölümünde aileni al, uzaklaştır... Sen de arkalarından takip et... Sizden hiçbir kimse geriye bakmasın... Emrolunduğunuz tarafa geçin - gidin!” 
- 
        Ve kadayna ileyhi zâlikel emre enne dabire haülai maktuun musbihıyn; Ona şu işi hükmettik: “Kesinlikle bunlar sabahlarken arkaları kesilmiş olacaktır.” 
- 
        Ve cae ehlül Mediyneti yestebşirun; Şehir halkı sevinerek geldi. 
- 
        Kale inne haülai dayfıy fela tefdahun; (Lût) dedi ki: “Bu kişiler benim misafirlerimdir... Beni utandırmayın.” 
- 
        Vettekullahe ve lâ tuhzun; “Allâh’tan çekinin ve beni rezil etmeyin!” 
- 
        Kalu evelem nenheke ‘anil alemiyn; Dediler ki: “Biz sana başkalarının işine karışma demedik mi?” 
- 
        Kale haülai benatiy in küntüm faıliyn; (Lût) dedi ki: “Eğer bu ise yapmak istediğiniz, işte kızlarım!” 
- 
        Le amruke innehüm lefiy sekretihim ya’mehun; Yaşamına yemin olsun ki, onlar (zevk) sarhoşlukları içinde, kör ve şaşkın bocalıyorlar! 
- 
        Feehazethümüs sayhatü müşrikıyn; Güneş doğarken, o korkunç titreşimli ses onları yakaladı. 
- 
        Fecealna aliyeha safileha ve emtarna aleyhim hıcareten min sicciyl; Oranın üstünü altına çevirdik ve üzerlerine siccilden taşlar (pişirilmiş taşlaşmış çamur - volkanik lav) yağdırdık. 
- 
        İnne fiy zâlike leâyâtin lilMütevessimiyn; Gerçek ki, bu olayda feraset sahipleri (görünüşten, içyüzünü fark edenler) için işaretler vardır. (Bir hadîs-î şerîf’te şöyle buyurulur: Rasûlullâh: “İtteku firasetelMu’mini, fe innehu yenzuru BiNûrillâhi teala... Sümme karae; inne fiy zalike leâyâtin lilMütevessimiyn: Mu’minin ferasetinden sakının (dikkate alın), çünkü o, B sırrınca Allâhu Teâlâ’nın Nûr’u ile bakar...” Sonra 75. âyeti okudu.) 
- 
        Ve inneha lebisebiylin mukıym; Muhakkak ki o şehir, insanların yolları üzerindedir. 
- 
        İnne fiy zâlike leayeten lil mu’miniyn; Elbette ki bunda iman edenlerce alınası dersler vardır. 
- 
        Ve in kâne ashabül eyketi lezâlimiyn; Ashab-ı Eyke (orman halkı; Şuayb a.s.ın kavmi) de gerçekten zâlimler idi. 
- 
        Fentekamna minhüm* ve innehüma le Bi imamin mubiyn; Bu sebeple onlara yaptıklarının acı sonuçlarını yaşattık! Her ikisi de açık seçik görülebilen bir bölgededir. 
- 
        Ve lekad kezzebe ashabül hıcril murseliyn; Gerçek ki, Ashab-ı Hicr (Semud halkı) da Rasûlleri yalanladı. 
- 
        Ve ateynahüm âyâtina fekânu anha mu’ridıyn; Onlara işaretlerimizi verdik; ama onlardan yüz çevirdiler. 
- 
        Ve kânu yenhıtune minel cibali buyuten aminiyn; Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. 
- 
        Feehazethümussayhatü musbihıyn; O korkunç titreşimli ses (volkanik patlama) onları da sabah vaktine girerlerken yakaladı. 
- 
        Fema ağna anhüm ma kânu yeksibun; Kazandıkları, onları kurtaramadı. 
- 
        Ve ma hâlâknesSemavati vel Arda ve ma beynehüma illâ BilHakk* ve innes saate leatiyetün fasfahıssafhal cemiyl; Biz, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri Hak olarak yarattık! Kesinlikle o Saat (ölüm) gelecektir... O hâlde, hoşgörü ve Hakkanî görüş ile davran. 
- 
        İnne Rabbeke HUvel Hallakul Aliym; Kesinlikle Rabbin “HÛ”; Hâllak’tır, Aliym’dir. 
- 
        Ve lekad ateynake Seb’an minel Mesâni vel Kur’ânel Azıym; Gerçek ki, biz sana, Seb-ü Mesânî’yi (yedi zâtî sıfatınla hakikati değerlendirme kuvvesini) ve Kur’ân-ı Aziym’i (hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsini) verdik. 
- 
        Lâ temüddenne ayneyke ila ma metta’na Bihi ezvacen minhüm ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenahake lil mu’miniyn; Hakikati inkâr edenlerden bir kısmına verdiğimiz geçici dünya nimet ve zevklerine sakın gözünü takma! Sana gereken değeri vermiyorlar diye üzülme... İman edenlere kol kanat ger! 
- 
        Ve kul inniy enen neziyrulmubiyn; De ki: “Kesinlikle ben, evet ben apaçık bir uyarıcıyım.” 
- 
        Kema enzelna alel muktesimiyn; İnzâl ettiğimizi bölüp ayrıştıranlara (Tevrat ve İncil’i işlerine gelenler ve gelmeyenler olarak) olduğu gibi; sana da inzâl ettik (hakikat BİLGİsini)! 
- 
        Elleziyne cealül Kur’âne ‘ıdıyn; Kurân’ı, işlerine geldiği gibi böldüler (çıkarları yönünden Kurân’ı değerlendirdiler)! 
- 
        FeveRabbike lenes’elennehüm ecme’ıyn; Rabbine yemin olsun ki, onların hepsi sorgulanacak... 
- 
        ‘Amma kânu ya’melun; Yapmakta olduklarından! 
- 
        Fasda’ Bima tü’meru ve a’rıd anil müşrikiyn; Emrolunduğunu (hakikat ve Sünnetullâh bilgisini) açıkla ve müşriklerden yüz çevir! 
- 
        inna kefeynakel’müstehziiyn; O alay edenlere karşı, kesinlikle biz sana yeterliyiz! 
- 
        Elleziyne yec’alune meAllâhi ilâhen ahar* fesevfe ya’lemun; Onlar ki, Allâh (âlemleri ve hakikatlerini Esmâ’sıyla yaratan) yanı sıra bir tanrı edinirler... Yakında bilecekler! 
- 
        Ve lekad na’lemu enneke yedıyku sadruke Bima yekulun; Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden içinin daraldığını elbette biliyoruz. 
- 
        Fesebbıh Bi Hamdi Rabbike ve kün minessacidiyn; (O hâlde) Rabbinin Hamdi olarak tespih et ve secde (benliğini yok) edenlerden ol! 
- 
        Va’bud Rabbeke hatta ye’tiyekel yekıyn; Sana yakîn gelene (benliğinin yokluğunu fark edene kadar -ölüm hakikatin fark edilmesi hâlidir- Vâhid’ül Kahhâr’ın yaşanmasına) kadar, Rabbine ibadet et (benliğin varolduğu sürece Rabbine kulluğa, ibadete devam et, tâ ki yakîn gelene kadar; yakîn sonrasında ise bunun doğal sonucu Rabbinin kulluğu devam eder zaten)!