Unutma ki, bu anlattıklarımı idrak edip yaşayamazsan, bütün öğretilerim sana sadece bir yüktür; ve gelecekte de büyük ızdırap kaynağı olacaktır!.. Zira, bütün bunları bilip de ulaşamamanın pişmanlılık ateşi, seni korkunç bir şekilde kavuracaktır!”

“Haklısın Elf... Ama ne var ki, kırk yıllık Kâni, olamıyor bir anda Yâni!”

“Ne demek o?..”

“Uzun bir hikâye... Yani, insan kırk yıl bir şeye şartlandıktan sonra, bir anda onları atıp, öğrendiğini günlük yaşama sokamıyor anlamında bir söz!.. Evet Elf... Gelelim biz gene şu ‘RUH’ konusuna... Silinti nasıl oluyor?..”

“Sen silinti işinden önce ruhun yapısını iyice bir anla...”

“Evet, haklısın... Şimdi ‘taşıyıcı’ dalgaları anladım... Esas ölüm ötesi beden, o oluyor... Ondaki kişilik de ‘bellek’ dalgalarıyla oluşuyor... ‘Antiçekim’ dalgaları neydi, onu açar mısın lütfen..?”

“‘Antiçekim’ dalgaları az önce de anlattığım beyin çekirdeğinin ana rahmindeki 120. günde kendisine isâbet eden farklı türde kozmik ışınım sonucunda yaydığı ve taşıyıcı dalgalara yüklediği bir çeşit ışındır! Belirli beyin çalışmaları ile bu dalgalar güçlendirilebilir veya doğmatik bir şekilde üretilmeye devam edilir...”

“Yani, biz istersek, birtakım dalgalar ile ‘antiçekim’ dalgalarını güçlendirebilir miyiz?”

“Elbette... Sizin ‘ışınlanma−tayyı mekân’ dediğiniz bedensel yer değiştirme olayları, bu güçlü ‘antiçekim’ dalgaları ile yüklenmiş bedenler için söz konusudur... Ama bu gerçeği bilemediğiniz için, siz olayı “ışınlanma−tayyı mekân” olarak düşünüyorsunuz!..”

“Peki her yer değiştirme olayını gerçekleştireni biz ‘antiçekim’ dalgası sahibi olarak düşünebilir miyiz? Yani, o kişiyi aynı zamanda cennetlik olarak düşünebilir miyiz?..”

“Elbette... Sizin ‘saîd’ dediğiniz kişiler; işte onlar, ruhunda ‘antiçekim’ dalgaları olan kişilerdir...”

“Bu durumda her yer değiştirme olayını gerçekleştiren kişiyi biz ‘antiçekim’ dalgasına sahip olarak mı kabul edeceğiz..?”

“Onu siz bilemezsiniz!..

Aranızdan bilerek veya bilmeyerek Setrililerle ilişkide olan pek çok kişi vardır ki, bunların bazılarına Setrililer mekân değiştirtebilirler... Ve onlar da bunun farkında olmayabilirler!.. Kendilerinin bile bilmediği bir şeyi, siz nereden bileceksiniz... Velev ki bu sahalarda çok büyük bir ilim sahibi olarak o kişinin durumunu çözebilesiniz!..”

“Ya ben, ‘antiçekim’ dalgalarımı nasıl güçlendirebilirim?..”

“Ne kadar acelecisin Cem!.. Adın gibi, her şeyi kendinde cem etmek istiyorsun... Ama, bir anda!.. İşte bu imkânsızdır!.. Her şey zaman içersinde, yani birbiri üzerine sıralama içinde oluşur... Sırası beş aşama sonra gelecek şeyi, şu anda istemek abestir, yersizdir...

Zaten kozmik planda her şey programlanmış ve o düzen içinde evrende bulunan her ŞEY varoluş programının gereğini, gerektiği bir biçimde yerine getirmektedir... Eğer bunu fark edersen, artık hiçbir şeyi de yersiz, yanlış veya gereksiz olarak nitelendiremezsin…

Vücuduna bak!.. Akciğerin kanı temizler; böbreklerin su katmanındaki atık maddeleri, idrar adı altında atar!.. Birinin doğası, programı, akciğer olmak ve gereğini yerine getirmektir, ötekinin ise böbrek olmak ve idrarı elde ederek dışarı atmak!.. Ne böbrek, akciğer olabilir, ne de akciğer, böbrek...

Akıllı, olgun kişi her birini yerli yerince bulur ve değiştirmeye kalkışmaz.”

“Öyle ise, bir insanda doğuştan ‘antiçekim’ dalgaları üretilmeye başlanmamış ise, sonradan da başlamayacaktır değil mi?..”

“Evet!..”

75 / 83

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!