Dördüncü Gün

“Dizden aşağı bir beynin mevcut, ve ayağını idare eden, bu dizin altında olan beynin zihnî fonksiyonlarıdır deseler; bedeninde, dizden aşağısını ayrı olarak kabullenmen mümkün olur mu?..”

“Elf, sen misin?..”

“Evet!”

“Ama neredesin?.. Göremiyorum seni?..”

“Beni algılayabilmen için mutlaka görmen şart değildir ki!.. Bırak görmeyi, gerçekte, şu anda sesimi bile duymuyorsun!.. Ancak idrakı, duymaya, mutlaka sese bağlama yolundaki şartlanman; benim sesimi duymakla anladığın zannını meydana getiriyor sende!..

Gerçekte ise, ben senin, direkt olarak algılama merkezine hitap etmek suretiyle naklediyorum, sana anlatmak istediklerimi...”

“Anlayamadım!??”

“Şöyle anlatayım... Sendeki beş duyu şartlanması, ancak, maddenin ortaya çıkardığı ses dalgalarını kulağınla algılayıp değerlendirebileceğin zannını ortaya koymuştur... Dolayısıyla sen, meselelere daima bu şartlanma içinde baktığın için, bundan başka bir şekil olabileceğini düşünemiyorsun!..

Hâlbuki, kendini bu şartlanmalardan kurtarmış olarak meseleye baksan, işitme denilen meselenin, ses olmadan da, idrak merkezine ulaşan bir mesaj olarak ortaya çıkabileceğini fark edebilirsin!.. İlham dediğiniz de budur işte!..”

“İyi ama şu anda sen neredesin?..”

“‘Nerede’ sözünün geçerliliği, ancak madde içindir. Işınsal yapının, şu anda nerede olduğunu nasıl anlatabilirim ben?..”

“Yani, senin dediklerini aslında ben içimde duyuyorum, ama sanki dışardan sesini duyuyormuş gibi oluyorum... Öyle mi?..”

“Bir bakıma böyle diyebilirsin, ama gerçekte bundan da öte!..”

“Lütfen şunun tam doğrusunu söyler misin?”

“Bunun gerçeğini ancak görüşmelerimizin sonuna doğru anlayacaksın, Cem... Şimdi kendini hiç bunun aslını anlamak için zorlama!..”

“Peki öyle olsun!.. Öyle ise, az evvel söylediğin söze gelelim. Dizden aşağı bir beyinden bahsetmiştin galiba..?”

“Evet, tekrarlayayım sözümü... Sana, dizkapağının hemen altında bir ikinci beynin olduğunu söyleseler ve ayağını hareket ettiren de bu beyindir, deseler, kabul edebilir misin?”

“Elbette ki etmem!..”

“Niçin?”

“Çünkü dize kadar gelen sinir, beyinden çıkan sistemin bir uzantısıdır, dizkapağının altındakiler de ondan! Beden aslında bir bütündür!.. Bu bütünün bir parçasının, ayrı bir aklın yönetimi altında olduğunu kabul etmek muhaldir!..”

“Peki şöyle geniş düşünelim bir an...

Evrende galaksilerin belirli bir akış içinde olduğunu göz önüne alalım... Güneş sisteminin düzenli şekilde, bir noktadan diğer bir noktaya doğru akışına dikkat edelim... Suyun buhar oluşuna, bulut oluşuna, yağmur, kar, dolu oluşuna, tekrar maddeye dönüşüne bakalım... Tohumun bir bitki, ağaç, çiçek, meyva ve tekrar tohum hâline gelişine bakalım... Ve kısa kesip, misalleri fazla uzatmayalım...

Görüyorsun ki, makrokozmosdan mikrokozmosa kadar tam bir düzen mevcut... Buna, dileyen tabiat kanunu desin, dileyen ilâhî kanun; fakat ne isim verilirse verilsin, ortada mutlak kesin olan şey, bir düzenin ve sistemin varlığıdır...”

“Evet..?”

“Peki, düzen neyin sonucudur?”

30 / 83

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!