Beşinci Gün

Deniz kenarında oturuyordu Cem. Dersi saat üçte bitmişti... Dün hiçbir haber çıkmamıştı Elf’ten... Ve Cem de, bir sigara tiryakisinin sigarasız kalışı gibisine, onu aramıştı.

Denize bakarken düşünüyordu... Toparlamaya çalışıyordu son geldiği noktayı...

Yıllardır ‘ampul kavgası’ yapan insanlar gibi yaşamışım... Hep ampullerle uğraşıp durdum... Bir gün olsun aklıma ampulleri ampul yapan nesne üzerinde durmak gelmedi... Hep şekilleriyle, renkleriyle, büyüklük-küçüklükleriyle uğraştım ampullerin!..

Hiç aklıma gelmedi elektrik!.. Oysa bütün ampullerin aslı, özü bir!.. Farklılık ise sadece görünümde... Ya dalgalar..? Onların da kimi yüksek, kimi alçak... Kimi sağa kıvrık, kimi sola... Ya, birbiriyle çarpışan dalgalar... Kırılan dalgalar... Hepsi de gene görünümde, öyle değil mi?.. Aslı esası, hep gene su!.. Deniz adını takınmış su!..

Deniz adını takınmış suyun, kendi kendine aldığı şekillerden ibaret değil miymiş dalga adını almış uzantılar!..

“Evet Cem, çok isâbetli gidiyorsun devam et... Özde!..”

“Nasıl?.. Özde Elf!..”

“Evren dediğin yapının aslı da bir enerji denizi değil mi?.. Salt enerjinin, elektromanyetik dalgalar adıyla varlığa bürünüp, daha da yoğunlaşmasıyla kat kat maddeye yaklaşması ve nihayet maddeleşmesiyle, tıpkı denizin dalgaları gibi çeşitli görünümler alması gibi…”

“Evet haklısın... Aslında, ayrı birer varlıkmışcasına isimlendirdiğimiz dalgaların, denizden, yani sudan ayrı bir şey olmamasına rağmen, bizim ona bir müstakil varlığı varmışcasına isim vermemiz ile bunun arasında hiç fark yok... Su, salt enerji yerine ele alınırsa; madde ve maddi varlıklar dahi, salt enerjinin dalgaları mesabesinde kalır... Peki, bu salt enerji, dalgalanmadan evvel ne hâldeydi?..”

“Bu salt enerji, dalgalanmadan evvel, bir enerji varlığı hâlinde kendisine yön veren Kozmik bilincin imajında idi... Ve gerçekte, el an öyle!..”

“Anlayamadım?..”

“Bu enerji, yani salt enerji dahi, Kozmik bilinç ya da tümel akıl adını verdiğimiz aklın imajında idi!.. Ve bu bilincin imajında, deniz ve dalgalar meydana geldikten sonra; gene enerji bu aklın imajından ortaya çıktı, ve bundan sonra da safha safha evren meydana geldi.

Bu sebeple, orijini yönüyle, salt enerji denilen evrenin hayatiyet sıfatının dahi, bilincin imajından ortaya çıktığı anlaşılır ki; bu Kozmik bilince nispetle, bütün mevcudat, salt enerjiden ibaret, bir hayal hükmüne girer!..

O bilinç ise, bir noktadan, bir mutlak karanlıktan, bir bilinmezlik veya bir anlaşılmazlıktan ibarettir!.. Hiçtir!.. Hiçliktir!.. Ve ‘El an’[1]  da öyledir!..”

“Hâlen de öyle midir?..”

“Elbette!.. Nitekim sizden birinin... Neyse, geçelim onların sözünü şimdilik!”

“Peki yani, bütün bu evren, bir hayal mi oluyor gerçekte?..”

“Sana-bana nispetle değil!.. Dalgaların, varlığını borçlu olduğu salt enerjiye; o enerji sebebiyle var edilen evreni, imajında düşünen veya seyreden Kozmik bilince veya bir diğer deyişle, “Hiç”e nispetle hayaldir evren! Hayalî tohumdan meydana gelmiş ulu ağaç!.. Yaprakları, evrenin dalgaları!.. Ancak en üst dalının en ucuna giden, ağacın bir hayal olduğunu müşahede edebilir...

Gerçek şu ki, müşahede eden de hayaldir, edilen de!..


[1] “El an” ifadesinin geniş açıklaması için “KENDİNİ TANI” isimli kitabımıza bakmanızı öneririz. A.Hulûsi

39 / 83

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!