Sayfayı Yazdır

Kurân’a Göre “Cin”

Buraya kadarki bölümlerde olaya bilimsel açıdan bakmıştık ve cinlerin yapısını aynı bakışla izah etmiştik...

Bu bölümde ise “Cin” hakkında Kur’ân-ı Kerîm’in verdiği bilgilerden bazıları ile bu konuda Rasûlullâh’tan bizlere ulaşan ve doğruluğunda şüphe olmayan bazı gerçekleri size nakletmeye çalışalım...

Önce Kur’ân-ı Kerîm’den cinlerle ilgili bazı âyetleri “Allâh İlminden Yansımalarla KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ” isimli kitabımızdan naklediyoruz...

“Cann’ı (cin sınıfını - görünmez varlıkları) da dumansız ateşten (radyasyon-ışınsal enerji - elektromanyetik dalga bedenli) yarattı.” (55.Rahmân: 15)

Bu âyet meâlinde “Cin” adıyla bilinen ve bazı görüşe göre de, çoğul olarak “Cann” diye kullanılan yaratığın yapısı anlatılmaya çalışılmaktadır...

İnsanın yapısı için, umumi mânâda, görünüşünden yani bedeninin yapısından dolayı, nasıl ki “topraktan halkolunmuştur” denilmekte ise; burada da cinin yapısı izah edilirken, gene aynı usülle, cinin yapısı işaret edilerek “dumansız ateşten” yani “ışınlardan - radyasyondan - dalgadan yaratılmıştır diye tarif edilmektedir.

***

“Cann’ı da daha önce semum ateşten (gözeneklerden geçen, zehirleyici ateşten; ışınsal bedenle, cehennemdeki ateş, semum kelimesiyle tanımlanmıştır. a.h.) yarattık.” (15.Hicr: 27)

Bu âyet meâlinde dahi bu yapının tarifi gene aynı mânâya çıkacak, fakat bu mânâyı daha da açıklayacak bir şekilde izah edilmekte ve “gözeneklere (yani maddeye) nüfuz edici ateşten” ve “zehirleyici ateş - radyasyon” denilmektedir.

Nitekim bakınız bu konuda M.H.Yazır merhum da ne diyor:

Hâsılı demek oluyor ki, insan yaratılmazdan evvel, Güneş’te ve arzın başlangıcında olduğu gibi, çalkalanıp duran (dalgalanan) muzdarip ve müteheyyiç bir hâlde bulunan hâlis bir ateş veya ELEKTRİK hâlinde olduğu gibi, her şeye karışabilen veyahut eşyayı birbirine karıştırmak ihtilat ettirmek hassasını haiz bir ateşten (yani ışınlardan) biz insanların gözlerine bermutad görünmeyen gizli birtakım hayat kuvvetleri, hayati unsurlar yaratılmıştır ki bunlara “can” tesmiye olunur.(Cilt: 6/ Sayfa: 4670)

***

(Allâh) onları topluca haşrettiği gün: ‘Ey cin topluluğu, gerçekten insanların çoğunluğunu hükmünüz altına aldınız (hakikatten uzaklaştırdınız)!’ (der)...” (6.En’am: 128)

Bu âyet meâli ise, dikkatle incelendiğinde görülecektir ki, günümüzde pek çok önemi olan bir konuyu açıklamaktadır... Çünkü bu âyet ile Allâhû Teâlâ, “Cin” adıyla tanınanvarlıkların çok büyük bir özelliğini açıklamaktadır; ki bu cinlerin insanları kendilerine tâbi kılma, insanları baştan çıkartma, kendi hükümleri altında yaşatmaları olmaktadır.

Evet, daha evvel bahsetmiş olduğumuz gibi, cinlerin yapılarından dolayı sahip oldukları avantajı, kendi anlayışlarına göre değerlendirmeleri, bir oranda, insanları aldatabildikleri kabul edilmektedir...

Yani, cinler arasında, insanları aldatmak, onları kendi hükümleri altına almak başarı olarak değerlendirilmekte, birbirlerine karşı kendi üstünlüklerini bu şekilde ispatlamaya çalışmaktadırlar...

Cinlerin insanları aldatma ve kendilerine tâbi kılma metodlarını daha ileride geniş bir şekilde yazacağımız için, burada sadece, bu âyetin işaret ettiği gerçeği açıklamakla yetiniyoruz...

***

Ben cini ve insi yalnızca (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarmak suretiyle) kulluk etmeleri için yarattım!(51.Zâriyat: 56)

Bu âyet meâli ise cinlerinde aynen insanlar gibi yaratıcılarına karşı kulluk görevi yerine getirmekle yükümlü olduklarını açıklamakta, yaratılma sebeplerinin de bu olduğunu kesin bir şekilde belirtmektedir...

***

“Ey cin ve ins topluluğu! Semâlar ve arzın aktarından (bedenlerinizin çekim gücünden) çıkıp gitmeye gücünüz yeterse, hadi çıkın gidin (bedensiz yaşayın)! Kudretiniz olmadıkça (kudret sıfatı sizde açığa çıkmadıkça) geçip gidemezsiniz!” (55.Rahmân: 33)

“İkinizin de üzerine Nâr’dan alev ve duman (bilinç bulanıklığı) irsâl edilir de başarılı olamazsınız!” (55.Rahmân: 35)

(Ölüm esnasında) semâ (benlik bilinci) parçalanarak yanık yağ rengi alıp, gül misali (hakikat müşahede edildiğinde)!” (55.Rahmân: 37)

Bu âyetlerin meâli ise, cinlerin de hesap gününde aynen insanlar gibi Dünya’da yaptıklarından sorumlu olacaklarını, yaratıcılarının emirlerine karşı gelmeleri hâlinde ceza göreceklerini; hesap gününün dehşetini, zorluğunu birçok benzetme yollu beyanlarla açıklamaktadır...

***

“...Rabbinin: ‘Andolsun ki cehennemi tamamen cin ve nâs’tan dolduracağım’ kelimesi tamamlanmıştır.” (11.Hûd: 119)

Bu âyet meâli ise cinlerden de yaratıcısının emrine uymamış olanların aynen insanlar gibi, ikinci yaradılışta, “cehennem denen ceza ortamında azaba uğrayacaklarını belirtmektedir.

***

“Onlar için karînler (şeytanî fikirliler {cin veya ins}) hazırladık ki; (bu yakın arkadaşlar) yapmakta olduklarını ve yapmayı hayal ettikleri arzularını onlara süslü gösterdiler! Cin ve insten, onlardan önce gelip - geçmiş ümmetler hakkındaki hükmü, bunlar aleyhine de hak oldu... Muhakkak ki onlar hüsrana uğrayanlardı!” (41.Fussilet: 25)

Buradaki âyet meâli, cinlerin de aynen insanlar gibi çeşitli Nebi ve Rasûllere tâbi olmakta zorunlu tutulduklarını; buna rağmen emre uymayanların azaba uğrayacaklarının bildirildiğini; sonuçta onların kendilerine karşı verilmiş bulunan azap veya mükâfat gerçeğine erişeceğini açıklamaktadır...

Demek oluyor ki, cinler için daha evvel belki de insanlar arasından Nebi ve Rasûller gelmiş ve cinlere çok daha eski devirlerde de Nebi ve Rasûllere uymaları önerilmiştir.

***

“O’nunla (Allâh ile) cinler (normal insan duyularının algılayamadığı bilinçli varlıklar) arasında bir bağ oluşturdular! (onlara Allâh dûnunda tanrısallık atfettiler)... Andolsun cinler de bilir ki, muhakkak onlar muhdarîndir (zorunlu olarak huzurda hazır tutulacaklardır)!” (37.Sâffât: 158)

İnsanlar arasında nasıl ki bir grup çıkıp da İsa (aleyhisselâm)’ın “Allâh”ın oğlu olduğunu iddia etmişse,cinler arasında bir grubun da çıkıp, bazı cinlerle “Allâh” arasında hısımlık, akrabalık iddia etmiş oldukları da bu âyetle bildirilmektedir.

Yine âyetten anlaşıldığına göre, bir kısım cinler bu şekilde bir iddiada bulunurken; diğer bir kısım da onların iddialarının boş olduğunu; birgün bu iddialarından dolayı hesaba çekileceklerini biliyorlardı... Demek oluyor ki, cinlerden, gerçekten sapıtmış olanlar olduğu gibi Hakk’a yönelmiş olanlar da bulunuyor...

***

“...(Rabbine, Melikine, İlâhına sığınırım Nâs’ın) Cinlerden ve insanlardan” (114.Nâs: 6)

İnsanların şerrlilerinden olduğu gibi, cinlerin şerrlilerinden de Allâh’a samimi bir inançla sığınmanın icap ettiğine; ancak bu takdirde sığınan kişilerin onların zararlarından korunacağına işaret eden âyet de bu oluyor...

***

“‘Ey cin ve ins topluluğu, hakikate işaret eden mesajlarımı anlatan ve şu güne ulaşacağınız hakkında sizi uyaran, sizden Rasûller gelmedi mi?’... ‘Kendi aleyhimize şahidiz’ dediler... Dünya hayatı onları aldattı ve (sonuçta) kendilerinin, hakikat bilgisini inkâr edenlerden olduklarına şahitlik ettiler!” (6.En’am: 130)

Bu âyet meâli de cinlerin ve insanların hesap günündeki durumlarından bahsetmektedir... 

22 / 69

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!