Sayfayı Yazdır

Bu Eser Hakkında Son Sözümüz

Muhyiddini Arabî; İslâm âleminde, İslâm’ın gerçeklerinden bazılarını açıkladığı için, o seviyeye gelememiş dar görüşlü ve basit yapılı kişiler tarafından “kâfir” diye nitelendirildi ve tâbiri câizse, “afaroz” edilmek istendi... Suçu; herkesin erişemeyeceği seviyedeki gerçekleri, insanlığa sunmaktı!..

Batıda da “Galileo” diye bir adam çıktı. Ve “Dünya dönüyor” dedi!.. Suç oldu bu!.. Hem de büyük suç!.. Bu yüzden engizisyon mahkemelerinde sürüklendi!.. Dinsiz, dendi; sapık, dendi; öldürülmek istendi!.. O da, devrinin dar kafalarının gazabına uğrayanlardan olmuştu; herkesin kolaylıkla erişemeyeceği bir gerçeği insanlığa sunmak istediği için...

Sebep her ikisinde de ortak... İdrâk edemediğini fark edemeyen insanın inkârı!.. Ve bu sebeple de erişemediği gerçekleri “yok” sayması...

Hemen her asırda, binlerce defa teşekkül eden bir hâdise bu...

Onlar, bir gerçeği açıklıyorlar; dinleyenler, kulak verenler ise hitabı kendi seviyelerince değerlendirmeye çalışıyorlar ve netice hep aynı oluyor... İnkâr!..

Ancak bir gerçek daha var... Zamanın, onların haklılığını ispat etmesi!..

Ama 10 sene, ama 50 sene, ama 100 sene!.. Er geç insanlık, onların dediklerini kabul ediyor ve gösterdikleri yoldan yürümek zorunda kalıyor... Çünkü onların gösterdiklerinden gayrı yollarda yürüyenler, daima çıkmaz sokak ile karşılaşıyorlar ve ister istemez geri dönüyorlar...

Dünya’da ilk defa bir şeyi ortaya atanlar, daima tenkit edilmiş, daima hor görülmüş ve hatta bu yüzden olmadık haraketlerle karşı karşıya kalmışlardır...

İnsanlığın Rasûlü’ne bile, dil uzatılmış; “deli”, “sihirbaz”, “büyücü” denilmiş, çeşitli iftiralar yapılmıştır.

Demek oluyor ki bu, insanlığa bir şeyler hediye eden her kişi, başlangıçta, onlar tarafından tepkiyle karşılanacaktır... Çünkü, onlara o güne kadar alışmadıkları, hatta hiç duymadıkları bir gerçek sunulmaktadır...

Evet, biz de, okuduğunuz bu eseri, oldukça uzun süren bir çalışma, araştırma ve görüşmeler neticesinde ortaya çıkartmış bulunuyoruz... Hem de birçok noktada, Dünya’da ilk defa, bazı yeni fikirleri ortaya koymak kaydıyla...

Bu kitap ile:

1. RUH’un özellikleri,

2. İNSAN’ın yapısı ve özellikleri,

3. CİN’in yapısı ve özellikleri,

4. SPİRİTİZM’in içyüzü...

Konularında bazı gerçekleri, Dünya’da ilk defa olarak, ortaya atmaktayız...

Bu fikirler dikkatle okunduğu zaman görülecektir ki, hiç de mantığa ve bilime aykırı değildir... Üstelik tek bir nokta dahi yoktur ki eserimizde dinin sunduğu hakikatlere ters düşsün...

Eser bittikten sonra gördük ki, ağırlık “Cin” bahsi üzerinde toplanmıştır...

Çünkü, bu sahada Dünya’da ilk defa olarak Kurân’ın iki âyetinin yorumunu bilim ışığında yapmaktayız...

Keza, günümüzde spiritizmanın ve Uzaylılar kavramının yayılması; âdeta yeni bir din hüviyetine bürünmek eğilimi göstermesi, sanıyoruz ki, bu konunun bu kadar detaylı bir şekilde yazılmasına yol açmıştır...

Zannımızca, “Cin” hakkında bu derece bilimsel ve geniş açıklamalı bir eser de ilk defa olarak yazılmaktadır... Buna gerekçe olarak, üstün insan olduğumuzu iddia edecek kadar saf bir kişi değiliz!..

Eğer “Cin” hakkında bugüne kadar böyle bir eser yazılamamışsa, bunun sebebini, günümüze kadar yaşamış olan insanların gelişmemişliğinde değil; o zamanlardaki bilim seviyesinin yeterince gelişme göstermemiş olmasında aramak icap eder...

Şüphesiz ki, bu gerçekleri bizden önce de, bilen insanlar yaşamışlardır; ancak zamanlarının bilim seviyesi, bu gerçekleri açıklamak için yeterli olmadığından; onlar, bu gerçekleri açıklayamamışlardır... Biz de, o şekilde düşünen binlerce insandan sadece biriyiz işte...

İnsan konusunda ortaya attığımız fikirlere gelince... Bu sahada ortaya attığımız fikirler dahi dikkatle incelendiği ve üzerinde bir süre durulduğu zaman görülecektir ki, son derece makûldur... Bilim er geç bu söylediklerimizi teyit edecektir... Din ise, bizim söylediklerimizi zaten 1400 sene önce açıklamıştır... Söylediklerimiz, dinin bildirileri ile tam bir mutabakat hâlindedir....

“İnsan” bahsinde daha fazla durmadık, çünkü onun hakkında çok daha geniş bir şekilde, “İNSAN VE SIRLARI” adlı eserimizde fikirlerimizi açıkladık... Ancak “Ruh” ve “Cin”ler ile “spiritizma” konusundaki yakın ilgisi dolayısıyla, burada bir miktar “İnsan” konusuna değindik... Ve yine konuyla ilgisi dolayısıyla da “İnsan”ın maddeye dönük yapısı, “bedeni” üzerinde durduk...

“Ruh” konusuna gelince... “Ruh”u tümüyle bilmek olanaksızdır... Ancak bu da demek değildir ki, insanlık “Ruh” hakkında hiçbir şey bilemez!..

Biz de, büyük İslâm mutasavvıfı İsmail Hakkı Bursevî gibi, “Herkesin kapasitesi nispetinde “RUH” hakkında bir şeyler bilebileceğini kabul ediyor ve konuyla ilgili âyetin bu mânâya geldiğine inanıyoruz...

“Spiritizm”in ise, İslâm ülkelerinin çok eskilerden beri bildiği, hatta insanlığın “Musa Nebi” zamanından beri âşina olduğu “Cincilik” veya diğer bir deyimiyle “Hüddam İlmi”nden gayrı bir şey olmadığını rahatlıkla açıklayabiliyoruz... Çünkü, günümüz bilimi bizim yanımızdadır ve birtakım gerçekleri söylememize rahatlıkla yardımcı olabilmektedir...

Sanıyoruz ki, bu eserin çıkışından sonra, artık bütün müslümanlar, rahatlıkla “Cinlerin” varlığını kabul ve itiraf edebilecek, karşı görüşlüler tarafından “hurafeye inananlar” damgasını yemekten kurtulacaklardır...

Zira bundan sonra, cinlerin varlığını inkâr edenlerin; bilimi inkâr eden dar ve yüzeysel bakışlı, basit düşünceli insanlar olduğu gerçeği kesinlikle ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak deriz ki...

Biz DÜNYA’DA İLK DEFA OLARAK, birçok sahada yepyeni düşünceleri insanlığa sunduk!..

Ve insanlık er geç, bu fikirleri kabul ederek, gösterilen doğrultuda çalışmalara başlamak zorunluluğunu kabul edip, şimdiye kadar hayal bile edilmeyen neticelerine erişecektir...

Buna karşılık, bu düşünceleri kolay kolay benimseyemiyen, yahut da menfaatlerine dokunduğu için inkâr eden çeşitli kişiler de ortaya çıkacaktır!..

Biz, bütün bunları bugünden kabul ediyor; ve eriştiğimiz gerçekleri insanlığa sunmanın ve onlarla bu güzellikleri paylaşmanın zevk ve huzuruyla bu eseri takdim ediyoruz..

Şüphesiz ki, DÜNYA’DA İLK DEFA OLARAK AÇIKLADIĞIMIZ gerçekler, er geç lâyık oldukları şekilde değerlendirileceklerdir... Biz, göremeyecek olsak da!..

 

 

AHMED HULUSİ

21 Aralık 1971

Cerrahpaşa

İSTANBUL

49 / 69

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!