Dehr, ilmindeki AN’dır!..

Sonsuz an bize göredir... Ve o sonsuzluğu geçmişten geleceğe olarak değil, aynı zamanda özden dışa doğru olarak anlamaya çalışın demek istiyorum...

Bigbang’deki gibi mekânsal bir genişleme hayal etmeyin!..

Noktadaki âlem, sonsuz, sınırsızdır bize göre ve “Her an yeni bir şandadır” uyarısı ile değerlendirilmelidir!..

Bireysel fıtrat bizim anlayışımızdan doğmaktadır!.. Tek bir fıtrat söz konusudur!..

Resim içindeki, fırçanın kıllarından birinin darbe izidir Hulûsi!.. Resim, yapılmadan önce tahayyül edilmiştir ressam tarafından; ondan sonra dökülmüştür tuvale!..

Bendeki bu aşk, fıtratımdandır!.. Fıtrattandır!..

Ezel, mekânsal değil boyutsal ise, bunu nasıl anlayacağız?..

Ezel göresel mi? Mutlak mı?..

Aşk birime midir; birimdekine mi?..

Cevap

− Mecazî aşk birime, mutlak ve gerçek aşk birimdekinedir.

Üstad

− Birimdekine ise; birimdeki fıtratında olmasa, ona âşık olunur mu?..

Şirk birime aşktan mı doğar; birimdekine gâfil olmaktan mı?..

Âşık olduğun birimdeki ise böyle... Allâh’a âşık olmak nedir?..

Allâh’a âşığım diyen neye âşık olduğunun acaba farkında mıdır?..

Soyuta âşık olmak niyedir, nasıldır; sonucu nedir?..

“Allâh” somut obje olmadığına göre... O’na âşık olmak ne demektir?..

Birime ve bedene âşık olan, Allâh’a yüz çevirmiş mi olur?..

Bütün bunları ciddi olarak düşünmek ve tefekkür sistemimizde yerli yerine oturtmak zorundayız…

“TAKLİDÎ kabulün” ötesine geçmek istiyorsak... “Dediler, öyleyse öyledir”den, geçmek zorundayız; bilinçli bir kişi olmak istiyorsak...

Evet, bunları yeniden düşünüp tartışalım...

Soru

− Üstadım… Âyette geçen, (5:110) “Ey Meryem oğlu İsa seni Ruh-ül Kuds ile kuvvetlendirip...”, “Tevrat’ı ve İncil’i ÖĞRETTİĞİMDE...” diye bahsederken, Efendimiz için; “Sen ÜMMÎsin; bundan önce bir kitap okumuyordun, sağ elinle de onu yazmıyordun...” diye Efendimizin ÜMMÎliği ve daha önce bir kitabı okumadığı vurgulanırken; İSA (a.s.)’ın Tevrat ve İncil’i öğrenmesini ve ÜMMÎ vasfının diğer Nebilerde geçmemesini nasıl anlamalıyız?..

Üstad

− Efendimize kadar olan Nebiler, insanlara yaşam ve ölüm ötesine yönelinmesiyle ilgili hükümleri açıklamışlardır...

Efendimiz ise Hanîflikle başlayıp, sistemi okuduktan sonra Zâtını tanımanın getirdiği ilimle, insanlara sistemi ve kendini tanımayı öğretmiştir... Bu yüzden de ümmî kökenlidir, denmiştir... Daha önceden Tevrat ve İncil’i de okumamıştır. “Ümmî”liğin bir anlamı da bu kitapları okumamış olandır.

Teşekkürler ve hepinize iyi geceler... 

5 / 117

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!