Âdem, yaptığı hatayı kendine mâl eder: “Ben bu hâlde kendi nefsime zulmettim” der, ve bu değerlendirmesinden dolayı mağfiret bulur. İblis’in ifadesi ise, “Beni azdıran sendin.” Fakat bu değerlendirme onun helâkına sebep olur.

Kendinden istenenin zıddını yapmasıyla İblis’in helâkine sebep, işte bu sorunuzun cevabında gizli. O hâlde, karşılaştığı şeyden sıkılan, belâ algılayan demelidir ki:

“ALLÂH’ım, şu hâlde Sen, benim değerlendirmemden Subhansın; kendi nefsimin hakikatini görememekle bu duruma maruz kalarak nefsime zulmeden ise benim...”

Takdir, düşüncede bilinmeli, ancak belâyla karşılaşıldığında böyle diyebilmeli ve böylelikle “SEN”e değil “ÖZ”e dönmelidir... Hepinize sabrınız için teşekkür ederim...

Üstad

− Teşekkürler... Sanırım bana şunu anlatmak istedin;

İblis’in lânet almasına sebep, Allâh’ı enfüste seyredip âfakî seyrini tamamlamamış olması sebebiyle karşısındakinde göremeyişi ve karşısındakini inkâr edişi “şeytan” vasfını almaya sebep oldu!..

Bilmesine rağmen, bildiğini yaşayamaması yüzünden; yaptığının müsebbini ÖTEYE ATTI!.. Öteye atmakta ŞEYTANÎ VASIF olduğu için, LÂNETİ=UZAKLIĞI yaşamak durumunda kaldı...

Buna karşın Âdem ise, yeryüzünde halife olarak zâhire çıkarıldığı için, hilâfetinin bilinci içinde, yaptığını ÖTEDEKİNE mâl etmedi; fâili hakiki olarak kendindekini gördü... Ve yaptığını nefsininin hakikatine bağlıyarak; yaptığı gerçeği örtme işi dolayısıyla; nefsinin hakkını yemiş olarak, kendisine zulümde bulunduğunu idrak etti...

Bu idrak edişin anlatımı, içinde bulunulan idrak da; “Ben nefsime zulmettim” kelimeleriyle bizim anlayışımıza nakledildi...

Yani kalıp kelime olarak biz bu cümleyi tekrarladığımız zaman, ne tespih etmiş oluruz; ne de dua!..

O idrakın bize açılması, hissedilmesi ve yaşantımızda yer alması ise, Âdem’in istiğfarının bizim tarafımızdan paylaşılması demek olur; kanaatime göre...

Soru

− Bir olayla ilgili olarak Mars-Satürn vs. kavuşumlarından söz edilmesi, konunun Sistemin işleyişi açısından ele alındığına işaret eder. Yalnız sistemin ne olduğunun bilinmesi veya bilinmeden konuşulması mânâyı değiştirir. Olaya ezeldeki takdirin sonu diye bakmak şirke işaret eder. Allâh için ezel, ebed… gibi vasıflar kullanlmaz. Ayrca Allâh’ın tecellisi de yoktur. Konu Tek’lik açısından ele alınır ise, çoklukta teklik ifadesi olarak “BİZ” anlamında deriz ki; yaptıklarMIZın sonucudur. Yapılan ise ilim boyutunda Esmâların seyridir... Falanca şunu yaptı da bana şu geldi, böylece cezasını buldu... denmesi, söyleyen vahdeti yaşamıyorsa ötede bir Allâh yani tanrı inancı boyutuna işaret eder.

Üstad

Bakın tahmin ederim bu oturumda aldığınızı hiçbir kitap veya kasetten alamazsınız.

Nedenini anlatmaya çalışayım...

Ortada A.H. yok!..

Bütün dikkatinizi okuduklarınızı anlamaya veriyorsunuz...

Bu arada beyniniz de tamamıyla yazana yönlenmiş telepatik iletişime açık bir hâlde... Tüm duyularınız ilme açık...

İşte bu sebepler dolayısıyla, bu chatten hayli yorgun ve dolu bir kafayla ayrılmanız muhtemeldir...

Bu sebeple başka sorusu olan yoksa oturuma ara verelim...

Soru

− İlim mi yoksa AŞK mı bu yolda (tasavvuf yolunda) kısa zamanda uzun mesafeler aldırır insana?..

Üstad

− Aşk ilme daha kolay erdirir... 

63 / 101

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!