Ders Almak

Etoburlar…

Otoburlar…

Otoburlar, “meee” dedi!

Etoburlar, “sus” dedi!

Otoburlar, sesini yükseltti…

Çoban, köpeklerini saldı!..

Otoburları bir gaile sardı…

Birleşelim, hepimizi de ısıramazlar ya dediler…

Çoban, baktı köpekler yetmiyor, çevrede dolaşan bir kurdu yakaladı, tasmaladı; sürdü koyunların üstüne!

Kurt, sahibinin sesi oldu, seslendi koyunlara:

“Koyunsun sen, koyun kal”!..

Koyunları koydular ağıla…

Sağdılar onları, bağırta bağırta!

Dedi çoban, “Daha ne istiyorsunuz ağılda özgürsünüz ya!”…

Koç, koyunları sattıktan sonra; çoban dilediğini niye yapmasın ki koyunlara!

Koyunlar, koyun!.. Niye oynanmasın ki onlara oyun!

Koyunların görevi, etini vermek; sütünü vermek; daha olmazsa postunu vermek!

Ağaların işi, eti yemek, sütü sağmak; postu ayaklar altına serip, üstüne basmak!..

Çoban, koyunlardan yana olacak değil ya!..

Elbette, ağaya yaranacak, yaltaklanacak; köpekleri salacak; kurda tasma takıp, koyunları korkutacak!

Koyunlar, koyun yaratılmış! Özgürlükleri, ağılda salınmak; eşini bulup, çiftleşip, kuzulamak; etiyle, kemiğiyle, derisiyle, kuzusuyla ağaya kulluk etmek!

Ağa, ağa yaratılmış!.. Elinde tüfengiyle at üstünde dolaşıp, çobanlara gözdağı verip; köpekleri ve kurduyla koyunları kontrol edip; onların etiyle sütüyle derisiyle beslenmek; gönlünden kopanla da çobanı ve köpekleri, kurdu beslemek!

Koyunlar bilmez “Diyet”i ki kesip versinler kollarını; kurtarsınlar başlarını!.. Köpekler terk etmez ki ekmek yediği kapıyı!.. Kurt tasmayı yiyip kul oldu mu ağa kapısına, boynundaki özgürlük simgesi dik tüyler iniverirmiş ne gam; ağaya hizmet şerefiyle yaşar ya artık! Yalnızca ara sıra anar eski özgürlük günlerini, gözleri yaşlı… Bağımsız bir şekilde dağda bayırda dolaşıp, istediği gibi bağırıp, özgürlük naraları attığı günleri!

Ağa, güçlü!..

Güçlü, haklı!..

Ağanın, tüfengi var!..

Tüfengin mermileri var!..

Mermilerin alacağı canlar var!..

İnsanlara, koyunlardan alınacak nice ibret var!..

“Bu kitapta her şeyi misallerle anlattık Biz size” diyor Kur’ân…

“Açıklanmadık hiçbir şey bırakmadık bu kitapta” diyor Kur’ân…

Biz ise, sadece bir cilt içindeki sayfalarda yazılı kelimeleri anlıyoruz “kitap” denince…

“OKU”nası “Kitap”ın yalnızca Kur’ân değil, içinde yaşamakta olduğumuz, ALLÂH yaratısı SİSTEM ve DÜZEN dahi olduğunu fark edemiyoruz…

Zor oyunu bozar!

Oyunu güçlü olan kazanır!

Güçlü olan oyunun kuralını koyar!

Namlu, “rest” dedi mi, hukuk “pes” der!

Ceylanın şansı aslana yakalanmamaktır!

Yel değirmenleri Don Kişot’lara daima galebe çalar!

Haddini bilmeyene, güçlü olan, dilediğince haddini bildirir!

Geçerli sistemi “oku”yamayan, elini dişlilere kaptırır! Yetmezse, boynunu da kaptırır!

Karanlıkta kendini aldatanın, sabahı hüsranla başlar!

38 / 67

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!