Âmener Rasûlü


اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ

وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ

رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ* لَا يُكَلِّفُ اللهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا

مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِنْ نَسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا

إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهِ

وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنْتَ مَوْلاَنَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

Âmener Rasûlü Bi mâ ünzile ileyhi min Rabbihî vel mu’minûn * küllün âmene Billâhi ve MelâiketiHİ ve KütübiHİ ve RusuliHİ, lâ nuferriku beyne ehadin min RusuliHİ, ve kalû semi’nâ ve eta’nâ ğufrâneke Rabbenâ ve ileyKEl masıyr.

Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs’ahâ * lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet * Rabbenâ lâ tüahıznâ in nesiynâ ev ahta’nâ * Rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alelleziyne min kablinâ * Rabbenâ ve lâ tühammilnâ mâ lâ tâkate lenâ Bih * va’fü annâ, vağfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfiriyn. (2.Bakara: 285-286)

Anlamı:

 Er Rasûl (Hz. Muhammed a.s.) Rabbinden (varlığını oluşturan Allâh’ın Esmâ bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzâl olana (boyutsal bir geçiş yapan bilgiye) iman etmiştir. İman edenler de!.. Hepsi iman etti (“B” harfinin işaret ettiği anlayış doğrultusunda) nefslerini oluşturan hakikatlerinin Allâh Esmâ’sı olduğuna, meleklerine (nefslerinin aslı olan Esmâ kuvvelerine), Kitaplarına (inzâl olan bilgilerine), Rasûllerine... Onun Rasûlleri arasında (irsâl olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız... “Algıladık ve itaat ettik, mağfiretini isteriz Rabbimiz; dönüşümüz sanadır” dediler.

Allâh kimseyi kapasitesi dışındakinden mükellef tutmaz. (Yaptığı iyi işler sonucu) kazandığı da kendinedir, (zararlı işler sonucu) alacağı karşılık da kendinedir. Rabbimiz, unutursak veya hataya düşersek bizi bundan dolayı cezalandırma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklemiş olduğun ağır vecibeleri bize yükleme. Rabbimiz, takatimizin yetmeyeceği şeyleri de bize yükleme. Bizi affeyle, mağfiret eyle, rahmet et. Sen mevlâmızsın. Tüm hakikati örten seni inkâr edenlere (kâfirlere) karşı bizi zafere erdir.

Bilgi:

Hazreti Âli ve Hazreti Ömer’den gelen bir rivayette şöyle buyrulmuştur: “Akıllı bir insanın bu âyetleri okumadan uyuması asla mümkün olmaz.”

Müslim ve Tırmızî isimli hadis kitaplarında mevcuttur ki; Hazreti Rasûl AleyhisSelâm şöyle buyurmuştur:

“Allâhû Teâlâ, Sûre-i Bakara’yı iki âyetle sona erdirdi ki, bunları Arş’ın altındaki hazinesinden ihsan buyurdu... Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, çocuklarınıza öğretiniz... Hem Kurân’dır, hem namazda okunur, hem de duadır...”

Bu âyetler okunduktan sonra “amin” kelimesinin ilave edilmesi hakkında da bazı hadîs-î şerîf mevcuttur.

Diğer taraftan bir başka hadîs-î şerîf’te de bu âyetlerle ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır:

“Her kim Sûre-i Bakara’nın son iki âyetini okursa, bu ona, gecenin âfetlerinden, şeytanların şerrlerinden korunmak için yeterli olur!..”

Hiç değilse günde bir defa bu âyetleri okumak muhakkak ki, bize çok faydalı olacaktır.

 

شَهِدَ اللهُ أَنَّهُ لٓا إِلٰـهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلٓائِكَةُ وَأُولُوا الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لٓا إِلٰـهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

ŞehidAllâhu enneHÛ lâ ilâhe illâ HÛve, vel Melâiketü ve ulül ılmi kaimen Bil kıst * lâ ilâhe illâ HÛvel Aziyz’ül Hakiym. (3.Âl-u İmran: 18)

Anlamı:

Allâh şehâdet eder, kendisidir “HÛ”; tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Esmâ’sının kuvveleri olanlar (melâike) ve Ulül İlm de (ilim açığa çıkardığı mahaller) bu hakikatin Hak oluşuna şehâdet eder, Adl’i kaîm kılarlar. Tanrı yoktur, sadece “HÛ”; Aziyz, Hakiym’dir.

 

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ

مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ  

تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ

وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ 

Kulillâhumme mâlikel mülki tü’til mülke men teşâu ve tenziul mülke mimmen teşâ’ * ve tuızzü men teşâu ve tüzillü men teşâ’ * Bi yediKEl hayr * inneKE alâ külli şey’in Kadiyr. Tûlicül leyle fiynnehari ve tûlicün nehara fiyl leyl * ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy * ve terzüku men teşâu Bi ğayri hisab. (3.Âl-u İmran: 26-27)

Anlamı:

De ki: “Mülkün Mâlik’i olan Allâh’ım... Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini aziyz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Kesinlikle sen her şeye Kaadir’sin. Geceyi gündüze dönüştürürsün, gündüzü geceye dönüştürürsün. Diriyi ölüden çıkartırsın, ölüyü diriden çıkartırsın. Dilediğine hesapsız rızık (yaşam gıdası verirsin).

Bilgi:

Bu üç âyeti kerîmenin hassalarından birkaçı için şöyle der bazı evliyaullâh; “Beş vakit namazından sonra bir kimse Fâtiha, Âyet’el Kürsî, Âl-u İmran’ın on sekiz, yirmi altı ve yirmi yedinci âyetlerini okursa şu beş şeyden emin olur”:

1. Cenâb-ı Allâh o kimseyi sırat-ı müstakimden ayırmaz.

2. Her türlü kaza, belâ ve musîbetlerden muhafaza olur.

3. İmansız ölmez.

4. Rızık sıkıntısı çekmez.

5. Bulunduğu topluluklarda hatırı sayılır bir kişiliğe sahip olur.

26 / 85

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!