-151-

Kozasındaki konuşuyordu kendi kendine...

Benim kozam güzeldir!.. Benim kozamın eşi yoktur!.. Benim kozam cennettir!.. Benim kozam dünyada bir tanedir”!

Büyüktü kozası; dünyası!.. O kadar büyüktü ki, içinde yiyor, içiyor, sevişiyor; çoluk-çocuk-torun-torba yaşıyorlardı! Üstelik kozasının dışında onu gözetip koruyan bir tanrısı(?) da vardı!.. Sıkıştığında yönelip yardım istediği!

Kozalımın dünyası bir dehşetti de... Dünyasındakilerin kralıydı! Hiç kimseyi beğenmezdi kendinden başka!.. Tüm kozalılar gibi!

Ölünce önce tanrısının yanına gidecekti, onunla konuşacak, yaptıklarını anlatıp hesap verecek; sonra da onun cennetine gidecekti!..

Çoban da mutlu bu arada, dere başında akan suyu seyredip, yüzen yaprakları sayarken... Tanrım sana çok şükür diyordu; beni cennette yaşattığın için!.. Aç değildi, açık değildi... Karnı tok, sırtı pekti... Üstelik sağlığı da yerinde! Kurt da yok etrafta koyunlarına saldıracak!

Veritabanının oluşturduğu kozası olan dünyasında; veritabanının oluşturduğu hayallerle avunup mutlu olan; kâh da korkan; korkusuyla, vehmiyle korktuğunu oluşturup, onu yaşayan; sonra da “korktuğum başıma geldi” diyen; yanan, üzülen, kıvranan kozalılar!

Misallerin, benzetmelerin, işaretlerin, neye yol gösterdiğini düşünme yeteneği körelmiş; garip, âciz, çaresiz, tutacak el arayan dünyalar!

Kiminin veritabanı, 5 metreküp kozasını oluşturuyor; kiminin ki 500 metreküp!.. Sonra kozalar birbiriyle savaşıp didişmeye koyuluyor!

“ALLÂH” her şeyden ve beşeri kavramdan münezzeh!.. Hiçbir şekilde kayıt kavramı düşünülemeyen, sınırlanmayan! Tüm beşer kavram ve değer yargılarından âri! Ne ana-babası var ne de çocuğu!

Kendi ellerinizle üretip, şekillendirip tapındığınız, sonra da afiyetle yanlışlarını eleştirdiğiniz tanrınızın ahlâkı ile mi ahlâklanacaksınız?

Beşerî düşünce, kavram ve değer yargılarından münezzeh, “Allâh” adıyla işaret edilenin ne olduğunu fark etmeye çalışıp, olabildiğince “O”nun ahlâkıyla mı ahlâklanacaksınız!!?

 

 -152-

Dünün gelişmemiş beyinlerine, dar kafalılarına, şeklin ötesini düşünemeyen mukallitlerine, bugün ne gözle bakıyorsunuz?

Mesela, “dünya tepsi gibi düzdür, kenarına gidersen boşluğa düşersin”, diyenlere; “Kurân’da yazıyor, Allâh’ın eli vardır” diyerek gökte büyük bir pençe el arayanlara... Kurân’ın temelinin benzetme ve işaretler üzerine kurulduğunu fark edemeyen gelişmemiş beyinlere...

Acaba, yarın da, nasıl bakılacak bugünün dar kafalılarına, gelişmemiş beyinlerine!..

Evrenin boyutsallığını ve algılama araçlarına göre farklı katmanlar ihtiva ettiğini fark edemeyenlere!

Farklı yaratık türlerinin algılama sistemlerine göre, farklı evrenlerin söz konusu olduğunu; evrenin başı sonu olmadığını; yalnızca sürekli dönüşümlerin süregittiğini her an yeni bir şanda olarak; gerçekte baş-son kavramlarının göresel olduğunu anlamayanlara!

İnsanın dünyasının, kendisiyle beraber sonsuza dek süreceğini; cehennem ve cennetini bu dünyasıyla yaşayacağını kavrayamayan beyinlere!

Lütfen bakmayın bize sakın, gökteki göksüzler, yerdeki yersizler! Değerlendirme yapmayın bizler hakkında!.. Değmeyiz!

Biz, kendi minik dünyamızda, küçük mutluluklarla ya da üzüntülerle yaşamımızı kâh cennet kâh da cehennem eden; evrendeki yerinden ruhunun bile haberi olmayan kozalarımızın imparatorlarıyız!!!

Tek yaptığımız, kendi cehalet karamızla önümüze gelene kara sürerek, onun seviyemize düştüğünü sanmaktır!

Kafamızda yarattığımız tanrımızla çok mutluyuz biz, zaman zaman onu beğenmesek, eleştirsek de!

Çöle sosyal düzen kuralları getirdiğini sandığımız peygamber(?), ona gökten inen bir melek ve nihayet gökteki tanrımız ile geçinip gidiyoruz işte!

Ne genetiğin evrensel duygusuz hükümranlığından haberimiz var; ne de genetiğin evrensel boyutlardaki yapısını düzenlemiş olan evrensel tek şuurdan!

Kozamdaki ben, gökteki dev pençe eli olan tanrım; sahip olduklarım(!?), ve onları yitirmekten dolayı yangınlarım, cehennemim!.. Ha, bir de, tabiatıma uygun ele geçirdiklerimden dolayı hayalimde yaşadığım cennetim!

Sakın arkanıza dönüp bize bakmayın yarınlardakiler; gökteki göksüzler; yerdeki yersizler!.. Zamansız ve Mekânsızın ahlâkıyla ahlâklanmış olarak varlığı devam edenler! 

 

-153- 

Onlar, bıktılar yobaz din adamlarının mukalliti olmaktan!..

İsyan ettiler!

Artık, aydın(!) din adamı(?) MUKALLİTİ olmak istiyorlardı!

Onların, “düşünen insan” olmak, gibi bir sorunları yoktu ki!

 

-154- 

Bazen canı yazmak istemiyor insanın...

Çünkü, yazdıklarının belki de kendini tatminden öteye gitmediğini görüyor... Belki de, onların, yalnızca yazılması gerekli olduğu için yazılmış olduğunu müşahede ediyor...

Her toplum lâyık olduklarıyla yaşar ve kendi türünden birinin peşine takılır!.. Tilkiler, çıkar peşinde koşar dün olduğu gibi bugün de... Akbabalar, ölmüş aslan beklentisindedir!

Okunmayan kitabın önünde açık durması, kitaba eziyettir!

Tüm yaşamının bir rüya olduğunu fark etmeyip; yalnızca uyuduğunda gördüğünün rüya olduğu, sanısıyla yaşayan... Mutluluğun ve azabın, hep rüyalarla oluştuğunu; yani hayalden başka bir yerde olmadığını fark edemeyen...

Doğal işlevini yapan meleklerin, bu işlevlerinin, veritabanına göre kişiye her an çeşitli hayaller yaşattığını kavrayamayan, neylesin senin yazdığın yaşamın gerçeğini!

Varoluş amacının ne olduğunu, benzetmelerden yola çıkarak, tahayyülünde var kıldığı tanrısında, onun cennet ya da cehenneminde arayanları rahatsız etmeyin; yaradılış amaçlarındaki görevlerini yapıyorlar!

Gökteki göksüzler ve devamı yerdeki yersizler, İlliyn’den seyrediyorlar, âlâ refikleriyle... Kapasiteniz yeterli ise, katılın onlara zamansız ve mekânsız, beşerî değerlerden yargısız olarak!

Ya da, devam edin dedikodularınıza; her kendiniz gibi olmayana çamur atarak! Nefret, dedikodu ve gıybet gıdalarından meydana gelen irin ve zakkumla beslendiğiniz cehenneminizde!

 

 -155-

Bilincimdeki ben, ASLA değilim bir başkasının bilincindeki ben!

Bilincindeki sen, asla değilsin benim ya da bir başkasının bilincindeki sen!

Ben, veritabanına göre oluşmuş bir hayalden başka bir şey değilim senin bilincinde!.. Ve sen, veritabanına göre oluşturduğun kendi tasavvur ve hayaline demedesin, Ahmed Hulûsi!

Oysa, ebeden beni tanıman mümkün değil!

Sen de, benim için öyle!

Eğer anlarsan bu anlatmak istediğimi, fark edersin ki, her an daima yanlızca hayalindeki kişilerle berabersin; asla karşındakiyle değil! Bu dünya yaşamında da böyle, ötesinde de...

Herkes, veritabanına göre kendi hayal dünyasında yaşamada! Başkalarını da, tanıdığını sanarak, onlar hakkında budalaca yorumlarla yorulup, ömür tüketmede!

Oysa, o yorumlarının tümü, karşısındakine değil; kendi hayalinde yarattığı ve karşısınındakinin adını taktığı kendi hayalindeki yarattığına; yani kendine dönük!.. Asla karşısındakine ulaşmıyor!

Her birim, karşısındaki sûrete göre veritabanının oluşturduğu hayal dünyasındaki kişileri yorumlayıp; veritabanına GÖRE onları değerlendirerek, cehennem ya da cennetinde yaşamada!

Akıllı insan, şimdiden cenneti yaşar “ALLÂH”a teslim olarak... Ahmak da, her şeyin ille de kendi arzuladığı gibi olmasını istemede devam ederek cehennem eder yaşamını!

33 / 33

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!