Sayfayı Yazdır

Yeni Eviniz Nasıl Olsun?

Herkese yeni bir ev vadedilmiş!

“Hepiniz yaşamakta olduğunuz bu evlerinizi terk edeceksiniz, sonra da hepinize birer yeni ev verilecek” demişler...

“Eğer inanıyorsanız size yeni bir ev verileceğine, istediğiniz gibi tasarlayın, siz şekillendirin yeni evinizi” denmiş!..

Bu arada tek şart, yeni ev, içine girene kadar görülmeyecek!..

Buna inanmayanın ise elbette yeni ev konusunda hiçbir talebi yok!

Anadolu’nun ücra bir köyünün mezrasında yaşayana da soruluyormuş nasıl bir ev istediği; New York, Manhattan’da gökdeleninden Dünya’yı seyredene de...

Hiç haksızlık edilmeden, her inanana, nasıl bir ev tasarladığı soruluyor; hepsinin tüm istekleri onların yeni evlerine uygulanıyormuş!

Ara sıra gidebildiği yakınındaki, kerpiç duvarlı evlerle donanmış köyü, en gelişmiş muhteşem dünya olarak bilen; mezrada, tezek duvarlı tek göz odada, sarıkız adlı ineğiyle yaşayan kişi de tasarlıyormuş kendi için yeni bir ev; ufkuna, görgüsüne göre...

New York’ta, ya da Los Angeles’ta, uzaktan kumandalı, bilgisayar kontrollü, güneş enerjili evinden, Dünya’nın her köşesine istediği anda bağlanıp dostlarıyla online görüşebilen, yahut asistanlarına talimatlar yağdırarak işlerini yöneten; aynı gün içinde akşam yemeği için Tokyo’ya havalanan kişi de tasarlıyormuş kendi için yeni bir ev, edindiği görgüsüne, ufkuna göre!

Mezrada doğup büyüyen yeni evini istiyormuş düşünebildiği en gelişmiş hâliyle, edinmiş olduğu görgüsü ve ufkuna göre...

“Duvarları tezekten değil, köydeki gibi kerpiçten olsun evimin... Tavanı da topraktan değil, saglam tahtadan olsun... Damı da naylon kaplı olsun da yağmur girmesin, kar girmesin... Hemi de iki göz olsun da sarıkız benimle aynı odada kalmak yerine, bitişik gözde kalsın. Bana da sıcağı gelsin!!! Hemi de içersinde odun yakan yuvarlak gözel sobası olsun... Bu ot dolu yatak yerine, yün yatağım da olsun yeni evimde... Mum yerine gaz lambam da olsun!..”

Sıralıyormuş böylesine isteklerini mezrada doğup, lüks denen yaşamı göz ucuyla köyde gören kardeşimiz...

Günlük sorunları da malûm... Sarıkızın sağlığı, koyunun sütü, tavuğun yumurtası! Bir de mezraya çıkanlarla, köylünün dedikodusu...

New York’taki de sipariş veriyormuş yeni evi için...

Bıktım bu durağan manzaralı sâbit evden... Uçan, mobil bir evde yaşamak istiyorum artık... Bilgisayar komutuna bağımlı, yazılımından başka şekilde evi düzenleyemeyen sistemden nefret geldi!.. Beynimden geçirdiğim düşüncelerimi okuyup, anında uygulayacak zeki bir ev istiyorum!.. Özel sistem istiyorum evimde, normalde göremediklerimin hepsini istediğimde görebilmeliyim... Diğer canlı türleriyle görüşüp, konuşup, anlaşabilmemi sağlayacak sistemler istiyorum evimde!.. Onların zararlarından korunabilecek güvenlik sistemleri istiyorum!.. Uzayda sonsuzluklarda dolaşıp, o ortamların sonsuz yeniliklerini ve güzelliklerini değerlendirebileceğim; beni daima sağlıklı ve mutlu yaşatabilecek sistemler kurulu olsun yeni evimde! deyip, acayip isteklerde bulunuyormuş Yeni Kent’li de, o güne dek edinmiş olduğu görgüsüne, ufkuna göre!

Hiç derdi değilmiş Yeni Kent’linin, kabile halkının sorunları!.. Onların dedikoduları, yalanları, iftiraları, çıkar kavgaları vs. vs... Gün dolsun da gideyim şu hazırlanmakta olan yeni evime beklentisindeymiş sadece!

Hikâye bu ya... Gerçekten de günü gelmiş, terk etmişler her ikisi de yaşadıkları evlerini, herkes gibi. Bırakmışlar geride eski hane halkını, yaşadıkları ortamlarını, toplumlarını ve açmışlar gözlerini yeni evlerinde!

Gözlerini açmışlar ikisi de, görgülerinin, bilgilerinin ve ufuklarının karşılığı olan yeni evlerinde çok mutlu bir şekilde; birbirlerinden habersiz yaşam şartlarında!..

Tezek içinde yaşamaktan kurtulmuş olmanın rahatlığı içinde, hayal edebildiği en gelişmiş kerpiç evde, yanıbaşında sarıkızıyla en mutlu bir şekilde yaşarken bizim mezralı; Yeni Kent’li de uzayın bilinmedik boyutlarında yeni eviyle tur atıp, düşünceleriyle çevresini kontrol ederek keyif çatıyormuş!

Neyse... Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine...

Bu hikâyeden, “önemli olanın geride bırakacağımız evin nasıl olacağı değil, gelecekte gideceğimiz evin nasıl olacağıdır” sonucunu çıkarmış olabilir bazılarımız.

Evi ahşap veya beton olarak da algılayan olabilir; kişinin bilinç bedeni olarak da değerlendiren çıkabilir!

Ancak, bir gerçek daha var ki, o da, sadece yeni bir eve gideceğini kabul etmekle veya sadece âhirete iman ettim” demekle, hatta ve hatta, eskinin değil, yeni evin daha önemli olduğunu kabul etmekle, iş bitmiyor! Çünkü, sonsuza kadar yetineceğiniz o evi, kendinizde keşfedebildiğiniz ve kullanabildiğiniz kuvve ve özelliklerle; kendi ellerinizle; El Ân ve “B”izZât kendiniz imar etmektesiniz!

Eğer, bugüne kadar öğrenebildikleriniz, fark edip kavrayabildikleriniz, kendinizi nasıl ve hangi özelliklerle tanıyabildiğiniz size yetiyorsa, “bundan sonra yeni şeyler öğrenmeme ve yeni kavrayışlara ihtiyacım yok, elimden gelen budur” diyorsanız; buyrun yaşam sizin! Seçim de, karşılaşacağınız sonuçları da size ait!

Yok eğer, kozanızla yetinemiyorsanız ve daha iyiye ulaşma arzusu varsa içinizde; bunun da ötesinde, sadece, bu Dünya yaşamınız sürerken, değerlendirebileceğiniz varlığınızdaki ilâhî kuvvelerle ebedî yaşam evinizi imar edeceğinizin bilincine ermişseniz; o takdirde, her şeyin aslını sorgulamak, araştırmak, öğrenmek; gerekenleri de uygulamak zorundasınız! Sürekli yeni ufuklara açılmak, sürekli yeni bir şeyler görüp öğrenmek, sürekli yeniye kendinizi adapte etmek zorundasınız! Çünkü “Allâh her an yeni bir şandadır”; sürekli yeni yaratmaktadır. Oysa siz, yenilere açılıp, yenilere adapte olmadığınız takdirde, “dün”de kalmış olacaksınız; yeni ve yeniliklerden ebeden mahrum kalmak üzere...

Bunun için de yaşam kılavuzumuz olan Kurân’ı OKUmak tek çaredir... Kurân’ı OKUyabilmek için de “B” sırrı ile bakışa “Bi-zâti-hi” ermek, ve de bu kavrayışın gereğini ve sonuçlarını bilmek değil, “B-il-fiil” yaşamak zorunludur!

 

60 / 88

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!