1. Nasibi olmayan üstüne alınmaz, başkalarına yansıtır gelen fikri. Nasibinde olan da her gelen fikri üstüne alınıp değerlendirir.

  2. İmanlı, eksiklerini tamamlamak için kendiyle meşgûlken; imansız da başkalarının dedikodusu ve gıybetiyle ömür tüketir. Akıllı, imansıza uymaz!

  3. Yakîn istemeyi tavsiye eden Rasûlullâh’ın duası: Sonu küfre ve inkâra varan yakınlıktan sana sığınırım. Sıdk üzere yakîn isterim.

  4. Şartların getirisinden ya da yakınlarınız yüzünden değil, yalnızca sevdiğiniz için beraber olduğunuz kaç kişiniz var?

  5. Uyuduğun her gecenin sabahı yeni bir güne başlarsın. Bundan ötesi ise kabullerin ile yarattığın ve tapındığın kavramlardır. Yeni yıl vs vs...

  6. Ya sistem (Sünnetullâh) gerçeklerine göre beynin değerlendirme yapıyordur an içinde ya da kabullerine göre. Birincisi realite, ikincisi hayal!

  7. Tasavvufla ilgilenenler için en büyük fitne, edindikleri ilmi “yaşamak” zannetmeleri, “yaşıyorum” hissine kapılmalarıdır.

  8. Şeriat platformu “dava” platformudur; tasavvuf platformu “ölmeden önce ölme” platformudur. Tasavvuf ehli, kavga/iddia ehli olmaz.

  9. Fark edilen tüm tasavvuf ehli fena/tevhid evresi kişilerdir. Bakâ ehli ise tanınmaz. “Kubbe altındaki velîlerdir” onlar.

  10. İnsanlar yalnızca insanları muhatap alır. Konuşmaları yalan, iftira ve hakaret olanlar hayvandan aşağı sınıftır; muhatap alınmaz.

  11. Nasibi olmayan, uyarıları değerlendirmez, sonucunu yaşar. Rabbin uyarıları dinlememenin sonucunu yaşatır. Yaşadıkların, dualarının sonucudur.

  12. Allâh kendisine yakîn isteyene arınmanın kolaylık yollarını açar; benliği ve egosuyla yaşamak isteyene de o hâli ve yollarını kolaylaştırır.

  13. “Bühl” tasavvufta, hakikati fark edip gereğini yaşayamayan anlamınadır. “B” sırrına ermemiş anlamınadır. Cennete imanı olan herkes girer.

  14. “B” sırrını duymak ayrıdır, bilmek ayrı, yaşamak ayrıdır. Herkes duyabilir, bazıları ona iman eder, enderi de gereken arınma sonrasında sonucunu yaşar.

  15. “Günahını bilmeden gufranı arzularsın” demiş Yunus. Yanlışını kavramadan onu düzeltemezsin; düzeltmeden de getirisini yaşayamazsın.

  16. Sistemde mazerete yer yoktur. Sistemde boşluğa yer yoktur. Boşalttığın yer mutlaka dolacaktır. Deme neden böyle oldu, çünkü istediğindi o!

  17. Ama ben öyle olsun istememiştim, böyle olacağını düşünememiştim” hiçbir şeyi geri getirmez. Önce düşün, sonra davran ya da sonucuna katlan!

  18. Yeryüzünde üç yaşam mertebesi vardır; “RUH”suz hayvanat; ölür. “RUH”lu insansı, ölümü tadar sonsuz yaşar. “RUH”lu insan, boyutu cennet olandır. “RUH” bir anlamıyla, ölümsüz benlik bilincidir. Esmâ-i ilâhi olan beyin kompleksinin gelişimiyle açığa çıkar. İki mertebesi vardır. “RUH”, dışardaki tanrı tarafından değil; beynin hakikati olan Esmâ-i ilâhi’nin kudretiyle yaratılır. Aşağı mertebesi insansı/şaki ruhudur. “RUH”un kâmil mertebesi ise insan/said “halife” mertebesidir. Bu mertebedekiler dahi iki seviyededir: Allâh’a iman edenler, Allâh’a yakînler.

  19. Karşındakileri orijinaliyle ne kadar tanıyabilirsin, onları kendin gibi sanırken. Tanıdığını sandığın kimseyi, bil ki asla tanımamışsındır.

  20. Polis tutuklamak istediği adamın evine esrar koyup sonrada tutuklarmış. İngiltere İslâm âleminin göbeğine Vahhabîliği koydu, İslâm=terör dedi.

  21. Nankörü dost edinirsen, yarın da nankörlükten başka bir şeyle karşılaşacağını ümit etme! Nankörlük, değişir huy değildir.

  22. El Kaide’nin de İşid’in de beslenip yetiştirildiği kaynak Vahhabî anlayışıdır. Vahhabîlik, İngilizler tarafından tahta oturtulmuştur.

  23. Osmanlı’da tasavvufî anlayışa dayalı İslâm ve bunun getirdiği birlik varken; gökteki tanrı anlayışıyla Vahhabîlikten, terör şiddet doğmuştur.

  24. “Yâr”inle beraberliğin sevgin kadarıyladır. Ne kadar sevgin varsa o kadar berabersindir. BİR’likteliğin kadar sevgin!

  25. Demiri ateşe sokmuşlar, kendini kor ateş sanmış! Garip, Güzel’i görmüş, kendini âşık sanmış; sonra dönmüş işine bakmış!

46 / 132

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!