Sayfayı Yazdır

Beyin-Ruh ilişkisi ve Ölüm

Şimdi tekrar beyin ve ruh ilişkisine dönelim...

Beyin, 120. günden itibaren üretmiş olduğu elektromanyetik ışınım ile holografik bedeni yani “insan ruhunu” meydana getiriyor. Biz buna kısaca “bir tür holografik ışınsal beden” veya bir diğer deyişle “lâtif beden” de diyebiliriz. Esas itibarıyla “bir tür holografik ışınsal beden” kullanmamız bir karışıklığa yol açmaması bakımından da daha yararlı olur. Çünkü daha evvel “Ruh”tan söz ettik...

Ruh-u Â’zâm diye bahsedilen “Ruh”tan, bütün varlık, bütün mevcudat meydana gelmiştir. Hangi isimle andığımız varlık olursa olsun, o varlığın mânâsı bu “Ruh”ta mevcuttur! “Ruh”ta mevcut olan bu mânâ, belli bir mânâ terkibi şeklinde yoğunlaştığı zaman, o nesnenin ismi altına girer. O nesne, kendisinde mevcut olan mânânın yoğunlaşması şeklinde var olmuştur... Bu yoğunlaşmasının neticesinde de başka bir nesneyi meydana getirir duruma gelmiştir.

Bu yeni nesneyi meydana getirmesi şeklinden bir tanesi de beyindir... Beyin, çeşitli radyasyonlar yayar.

Beyin yaydığı radyasyonlar itibarıyla pozitif ya da negatif mânâda iki tür radyasyon olarak, iki tür varlık yaratır!..

Beynin yaydığı radyasyonların birincisi; “bir tür holografik ışınsal beden” dediğimiz veya “lâtif beden” dediğimiz “kişinin ruhu”nu oluşturmasıdır. Aynı anda beyindeki tüm faaliyetlerin mânâsı da bu manyetik bedene yüklenir!..

Yani nasıl bir verici radyo istasyonu, elektrik dalgaları yayar ve bu elektrik dalgalarını biz, antenle alır, üstündeki sesi meydana getiren dalgaları çözümleyerek ses olarak algılarız; manyetik beden de, beynin tüm zihinsel faaliyetinin mânâsını, o andaki faaliyetinin neticesinde hâsıl olan mânâyı kendinde taşır.

İşte bu mânâyı taşıması itibarıyla “kişisel ruh”, akıl sahibidir... Bu “kişilik aklı”dır. Bu kişilik aklı ne zaman olgunlaşır?.. Kişilik aklı, birinci aşamada kişi olarak kendini kabul ettiği anda, ikinci olarak da eğer belli bir düzeydeki çalışmaları yapmışsa “hakiki mânâda” kendini tanıdığı anda oluşur...

Beyin ikinci bir özellik olarak, yaydığı radyasyonlar itibarıyla müspet ya da menfi mânâda iki tür radyasyon olarak, iki tür varlık yaratır!.. İnsana, tabiatına hoş ve sevimli gelecek varlıklar veya ters gelecek varlıklar!..

Kişinin arzu ve istekleri ne yönde ise, beynin o yönde yaydığı dalgalardan, onun seveceği varlıklar meydana gelir; ve gene aynı şekilde, kişinin genel yapısındaki korku ve endişeleri ne yönde ise, o yöndeki menfi dalgalardan birtakım yaratıklar meydana gelir!.. Beyin dalgalarının meydana getirdiği bu varlıklar, kişi öldüğü andan itibaren, kişinin ruh âlemi veya hayal âlemi dediğimiz âlemde, bu kişiden sâdır olan dalgalardan meydana gelmiş olduğu için bu kişiyi sarar; ve kişi bunlardan dolayı ya azap duyar, ya zevk duyar... Âlemi berzahta; kabir âlemi dediğimiz âlemde...

Beynin yaydığı birtakım dalgalar; o kişinin fikirlerinin, düşüncesinin, idrakının Dünya üzerinde yayılmasına yol açar...

Üçüncü olarak beynin yaydığı birtakım dalgalar; o kişinin fikirlerinin, düşüncesinin, idrakının Dünya üzerinde yayılmasına yol açar... Bu dalgalar, o göndericiye, o anlayışa uygun beyinler tarafından alınarak değerlendirilirler ve bu kişiler yeni birtakım şeyleri bulurlar!.. “Aklımıza geldi” derler! İşte beynin yaydığı bu tür dalgalar; üçüncü bir tür beyin faaliyetinin neticesinde oluşan dalgalardır!

Dördüncü olarak yönlendirilmiş dalgalar vardır. Bu yönlendirilen dalgalarla belli bir kişiye, belli bir mânânın aktarılması, iletilmesi ile o kişide belli hususların açılması sağlanır. Üçüncüde bahsettiğimiz dalgalar genel yayın dalgalarıdır. Burada ise yönlendirilmiş dalgalardan söz ediyoruz.

Evet, beyindeki akıl dediğimiz özellik, bellek dalgaları şeklinde ruha yansıtılır. Akıl gibi; fikir, hayal, şekillendirme, vehmî benlik gibi hususlar da gene beyin faaliyetinin neticesinde, ruha yüklenir.

Bu “ruh” dediğimiz yapı, varlığını beyinle güçlendirirken; aynı zamanda beyin, sinir sistemi dediğimiz en uçtaki, en uzak hücrelere kadar yayılan bir elektrikle, bedende muhafaza edilir!..

Ne zaman ki bedenin bu biyoelektrik faaliyeti bir anda, bir olayla durur, beyin çalışmasını yitirir; bu beyin çalışması yitirildiği anda da, bedenin en uzaktaki hücreye kadar uzanan elektriği kesildiği için; bedendeki “ruhu” kendinde muhafaza eden bir çeşit elektromıknatıs özelliği de kesilir...

Ve ruh adını verdiğimiz bir tür holografik yapılı ışınsal beden, biyolojik bedenden ayrılır!.. İşte ölüm!..

Beynin yolladığı biyoelektrik enerji, bedenin en uç noktasından beyne en yakın noktaya doğru bir kesilme gösterdiği için de, bu kişide, en uç noktasından yani ayaklarının ucundan ruh yukarı çekiliyormuş gibi bir mânâ şeklinde yorumlanır. Oysa hücrelerdeki elektriğin kesilmesi sırasında, başa doğru olan o bölümlerdeki hissizliği, kişi fark eder. Esasında, beyindeki biyoelektrik kesilmesi sonucunda bedende de çekicilik kalkar!.. Bedenden çekicilik kalktığı zaman, zaten otomatik olarak kişilik ruhu bedenden ayrılır!.. Bu olay bir anda olur!

AHMED HULÛSİ

1986

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Yazıyı İndirebilirsiniz!