Sonlu olandan da sınırlı zekât vermesini istemektedir “zekât” adı altında!

İnsanda zekât, “Hakk’tan alıp, halka vermedir!”

Hakk’tan aldıklarından neyi verirsen, zekât olarak, karşılıksız olarak; Allâh’ın kurmuş olduğu düzen ve sistem gereği, o gelir sana, misli misli!

Bir yerde şu soruldu bana:

− Pek çok zengin, çok büyük rakamlarda zekât veriyorlar; para veriyorlar, giysi veriyorlar, yiyecek-içecek veriyorlar, binalar yaptırıyorlar… Fakat hiçbirisinde manevî ilimler gelişmiyor, irfan sahibi olmuyorlar, maneviyata geçemiyorlar! Bunun sebebi nedir?

Allâh İsmiyle İşaret Edilen’in Anayasasındaki “Sistem ve Düzen”, ne verirsen misli misli o gelir sana!.. şeklindedir…

Para dağıtırsan, misli misli para gelir; bina dağıtırsan, bina gelir; ilim dağıtırsan, ilim gelir; bâtın ilmi, maneviyat dağıtırsan o yoldan sana açılım olur!

Zenginler zekâtlarını neyle ve nereye veriyorlarsa o yoldan da karşılığını alıyorlar! Patlıcan tohumu ekip, gül yetişmesini bekleyemezsin!

Maddiyat verip, maneviyatta yer almak istiyorsan, en azından insanlara manevî bilgileri -sohbet, kitap ya da kaset olarak- zekât vermelisin ve o konuları onlara ulaştırmalısın ki, sana da maneviyatın kapısı açılsın!

Yani zekâtımızı para olarak vermeyip; ilim olarak sohbet olarak mı verelim?

− Hayır bunu demedim!.. Zekâtının paraya düşen miktarını, insanlara ebedî hayatı kazandıracak olan ilimleri oluşturacak kitap ve kasetler olarak dağıtıp, onların en kısa zamanda gerçekleri anlamasına vesile olurken; öte yandan da maneviyat ilmini öğrenip bunu onlara anlatmak suretiyle, zekâtın yani karşılıksız vermenin manevî tarafını edâ edesin!

Bu niçin böyle..?

Kısaca bunu da açıklamaya çalışayım;

Allâh’ın kurmuş olduğu sistem ve düzen gereği, insanda meydana gelen her şey beyin aracılığıyla ortaya çıkar, fark edilir hâle gelir!

Beyinde hangi konu ağırlık kazanırsa, o konu üzerinde beyindeki açılımlar genişler ve alışları artar!

Verme fiili, beyinde ilgili alandaki kapasitede genişleme oluşturur!.. Hangi fiiller kişiden açığa çıkarsa, o fiillerin kökeni olan hücre bloğunda büyüme, gelişme olur; o alanda faaliyet gösteren hücrelerin sayısı artar!

“Anlamasan da ibadet et” önerisinin ardındaki gerçek budur!

Fiiller, açılımları zorlar ve yeni kapasiteler meydana getirir…

Netice; zekâtını hangi yoldan neye dönük olarak verirsen, karşılığını da aynı yoldan, misli misli alırsın! Maddiyata dönükse, o yoldan; maneviyata dönükse, o yoldan!

“ALLÂH” bağışı olan varlığının en azıyla kırkta birini, ihtiyaç duyanlarla paylaşmak; işin bâtın yönüdür...

Zekât...

Hak için halktan, mülkten geçmektir!

Allâh’tan geleni halkla Hak için paylaşmaktır!

Varlıksızlıkta daim olmak için, varlığından geçmektir!

“ALLÂH” âlemlerden Ğaniyy’dir; esası üzere “Gınâ”dan hisse almaktır!

HALK’ta “HAKK”ı görüp, ondan esirgememektir!

Şeytan vasıflı cinin, Âdem’de Hakk’ı göremeyip; secde etmemesi ve bu yüzden lânetlenmesi benzeri olarak...

Zekât ve sadakadan kaçanlar, “İnsan”da “Hakk”ın varlığını göremeyip, onunla varlığını paylaşamayanlardır... Ki, gelecekleri ne olur, neye benzer bunu kavrayışınıza bırakırım!..

 

AHMED HULÛSİ
15.3.1997
LONDRA

57 / 57

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!