1. “KEVSER” ismi beynin hakikatini oluşturan Allâh esmâsına işaret eder. Rabbin de, bu adı KEVSER olan esmâ HAVUZUNDAKİ potansiyeldir. RABBİNE YÖNEL VE ONU TANIYARAK, ONU YAŞAMAK İÇİN BENLİĞİNİ KURBAN ET; der Kevser sûresi. Olayın kurban kesmekle ilgisi yoktur.

  2. İnsanlara yaşayamayacakları pâyeler vermek, gururlarını okşayarak onları mahvetmektir. Bu pâyelelerle kendilerinin benlik batağında boğulduklarını fark etmezler. İslâm’da krallık, sultanlık, imparatorluk pâyeleri yoktur. Hepimiz Allâh kuluyuz!

  3. Her İMAN edilenin bir getirisi olmalıdır! Getirisi olmayan İMAN, iman değil ezber veya kuru tekrardır! Çünkü, İMAN zaten o getirisinin gereğinin yaşanması için önerilir. “NEFİSLERİNİ İSRAF EDENLER” âyetinin çözümü, “BEYİNLERİNİ İSRAF EDENLER”dir. NEFS, BEYİNE İŞARETTİR.

  4. Beyin kapasitesini hakkıyla değerlendirmemek İSRAFTIR; BEYİNE ZULÜMDÜR. ZALİMLERDEN OLMAYIN, uyarısı ana işaretiyle beynin hakkıyla değerlendirilmemesine işarettir. BEYİN, ALLÂH’I TANIMAK İÇİN VERİLMİŞTİR, sözü, SENİN hakikatin olan Allâh özelliklerini FARK ETMEN içindir.

  5. RUTİNLERİNLE, BİLDİKLERİNLE, EZBERİNLE, KOMFORT ALANINDAKİLERLE BEYNİNİ SINIRLAMAN, ONU İSRAF ETMENDİR, ONA ZULÜMDÜR! Kendini aşmayı, yeni şeyleri keşfetmeyi, Seni sınırlayan kabulleri ve fikirleri aşıp; POTANSİYELİNDEKİLERİ DÜŞÜN. Cennet misalleri, yaratıcılığına işaret içindir.

  6. Dünya’dakiler çok farklı bir PANDEMİDE YANMADA! Hemen herkes zayıf veya kuvvetli şekilde bu PANDEMİDEN nasibini almış; yan tesirleri olarak YANMADA! “Niçin benim istediğim gibi olmuyor?” … “Niçin benim istediğim gibi yaşamıyor?” … “Niçin benim dediklerimi yapmıyor?” …

  7. İnsanları az veya çok YAKAN bu ateş, hem kendine hem de muhatabına zarar vermede. Bu düşünce şeklinin en hafif zararı karşındakiyle kavga; hem kendine hem ona hayatı zehir etmek. Bu düşünce içteki örtülü VAHŞİLİĞİ, HAYVANİLİĞİ de açığa çıkartıyor! Dayak, yaralama, cinayet!

  8. Kullanmakta olduğum iki ARACIM var. Biri 2010 model Audi A8, diğeri 1945 model Kova akrep/yay. Birincisi Kurân’da geçmez ama ikincisine Kurân’da “BEŞER” deniyor. Gerçek anlamıyla “İNSAN”, aracı kullanandır. Tasavvufta tabiat denen beden ve bedenden dolayı kabullenilenler, beşerdir.

  9. Araçların hepsi de dünyada kalır, parçalanır gider. Ne var ki, aracın yüzünden kabullendiklerinle ölümü geçtikten sonra devam edersin ve bu da SAHİPLENDİKLERİN YÜZÜNDEN sayısız yanmaları getirir. Dünyada seni yakan ne varsa ölüm ötesinde de aynen devam eder.

  10. “İNSAN” ise Kurân’da “HALİFE” olarak adlandırılmıştır. YARATILMAMIŞTIR (halkolmamıştır), oluşturulmuş, açığa çıkartılmıştır (ceale). ‘Yeryüzünde (bedende-beşerde) halife (esmâ özelliklerimle oluşmuş) varlık açığa çıkaracağım.’ Hissedişin ne? Halife gibi mi, beşer gibi mi hisediyorsun?

  11. Rasûlullâh a.s.’ın “Cennete gireceklerin oranı nüfusa göre bin kişide bir kişidir” demesinin nedeni, genel anlamıyla insanların “beşer”in, hakikatlarinin “halife/insan” oluşuna iman etmemeleri nedeni yatar. Bizim 1978'de yazdığımız ‘Evrensel Sırlar’ kitabında söz ettiğimiz İNSANSI, Kurân’ın “Beşer” sözcüğünün karşılığıdır. “İNSAN” el esmâ bütünü olarak var olan, sûretsiz ŞUURDUR. İnsansı, beşer ise kendini beden ve bedenden kaynaklanan kabullerle oluşan bilinçtir. Bu kabulleri yüzünden de dünyasında sayısız yangınlar yaşar. İNSAN, HALİFE OLARAK SEYİRDEDİR.

  12. RASÛLULLÂH BUYURUYOR: “HİÇ KİMSE AMELİYLE (yaptığı işlerle, ibadetiyle) CENNETE GİREMEZ.” Cennet yaşamına ulaşmanın yolu İMANdır. ALLÂH ismiyle işaret edilen yanısıra TANRI kabul etmezse, her oluşumun fâilinin Allâh’tan gayrısı olmadığına şahitlik ederse, o cennete girer.

  13. Beyninizin boyutsal derinliğindeki YARATICI KUDRETTEN haberiniz var mı? O alan ALLÂH esmâSI olarak tanıtılmış alandır. Beyninizdeki sonsuz potansiyeli sınırlayan şey, beyine girmiş olan bedensel bilgiler ve orada yerleşmiş olan kabullerinizdir. “BEN” böyleyim, bu kadarım, kabulü en aktif intihar aracıdır. Esasen beyindeki kudret herkeste her an açığa çıkmaktadır ancak kabulleri doğrultusunda. Bedeni “BEN” diye kabullendiğiniz için, beyinden o yönde davranış açığa çıkmakta, kendini bedenmiş gibi hissetmekte. Oysa ölüm TADILDIĞINDA beden kalmayacak, ama bilgisi devam edecektir. Bu da öz kudretinizi kullanmanıza engel oluşturacaktır.

  14. Önemli bir noktaya işaret edeyim: RÜYALARINIZI düşünün! Kendinizi insan bedeni dışında farklı varlık türleri şeklinde görmüş olanlarınız çoktur. Bu durum beyninizin sınırsız derinliğindeki kudretin bürünebileceği değişik sûretlere işaret eder. Yani “ÖZ BEN” gerçekte sûretsiz varlıktır ve istediği sûreti yaratır! Şimdi ana noktaya gelelim. Cennet adıyla işaret edilen boyutta yaşayanların istedikleri sûrette veya sayıda bedenleri olabileceği söylenmiştir. İşte bu durum anlattığımız ÖZ BEN’in sahip olduğu yaratıcı kudretin kabuller ötesi sınırsız açığa çıkışıdır. Çok daha detayları var!

  15. Bir olayı yaşayanın yaşadığının hissiyatını, dinleyenin anlaması asla mümkün değildir. Biri hissediş, diğeri dedikodu hükmündedir. Dedikodu kuru bilgiden öteye geçmez.

  16. “EMANETİ EHLİNE VERİN” buyruluyor. Emanetin ehline verilmeyişini kıyametin alâmeti gösteriliyor. Bu dünyanın kıyameti değil, EMANETİ EHLİNE VERMEYENİN KIYAMETİDİR!

  17. İlle de benim dediğim gibi yaşayacaksın, diyenle berabersen, yaşıyorsan ESİRSİN! Özgür değilsin. Hem esareti yaşarsın hem de bunu hazmedemenin yanışlarını yaşarsın. Hiç kimse diğerinin esiri olarak yaşayamaz, çünkü fıtratı elvermez. BENLİK&BENCİLLİK, İKİ TARAF İÇİN DE YAKAN ATEŞTİR.

  18. Geçmişte DECCAL devrinin anlatımında, ‘AKLAR KARA, KARALAR AK; DOĞRULAR YANLIŞ, YANLIŞLAR DOĞRU OLARAK İNSANLARA SUNULUR. BUNLAR DECCALİN CENNETİDİR Kİ, GERÇEKTE CEHENNEMİDİR’ denmiştir. Bilemiyorum, DECCALİYET DEVRİNDE MİYİZ? Veya kimler DECCALİYETİN HİZMETİNDE!

  19. Halüsinasyon konusuna gelince. Beyin, halüsinasyonu kişinin veritabanına göre yaratır. Hologram dünyandaki görüntüleri beynin yaratışı iki kaynağa göredir. Birincisi veritabanındaki önceden oluşmuş girdiler. İkincisi an içinde kendisine göz yoluyla ulaşan bilgi dalgalarına göre oluşan görüntülerdir. Birincisine örnek rüyalar ve halüsinasyonlar; ikincisine örnek yaşadığın an içinde dünyaNda oluşan, görüyorum dediklerindir. Birincisinde çalışan sistem, oluşan görüntülerin benzerlerinin mutlaka kişinin geçmişinden giren bir bilgiye dayanmasıdır. İlham ve vahiylerin oluşturduğu görüntüler ise beyine dışarıdan gelen bilgi dalgalarıyla değil, beynin derinliklerinden gelen özel bilgi ile senkronize olmasından kaynaklanır, ki buna dinî terminolojide "inzâl" denir. İlham ve vahiy, beynin kendi işleyiş algoritmasına göre yarattığı kurgu değildir. Bilinen sistem dışı bilgiler ihtiva ederler. Rüya ve halüsinasyon ise, beynin kendi veritabanına göre kurgusudur. Rüya ve ölüm esnasında görülen kişiler ve yerler, hep halüsinasyondur. Geçmişteki kişilerin kendisini karşılamaya geldiklerini sanmalar, hep, beynin ilgi alanındakilere göre yaptığı kurgulardır. Ölümü tatmış olan her beyin "kabir" âlemi denen kendi veritabanı dünyası içinde döner durur, zaman zaman da Güneş içindeki yaşam boyutunu seyreder. Dünyadakilerle hiç teması olmaz, mahşer denilen sürece kadar. Mahşer süreci ve Güneş geçiş aşamasına kadar kişi bedenini, beyninin bedeniyle ilgili son girdisine göre hisseder ve hologram dünyasında oluşturur. Ki bu Allâh'ın yaratış sistemidir. Cennet ismiyle anlatılan yaşamda ise beyin (kuantum beyin) sûret sınırlamasından arınmış olarak dilediği sûreti Allâh’ın kudretiyle yaratarak, dilediği gibi yaşar. Veliler konusuna gelince… Bunu veliler bilir, bir düşünür olarak bu alana girmem. Doğrusunu Allâh bilir, bizde açığa çıkan bu!

  20. Bir konuda insanlara bir gerekçe ile aşırı baskı uygulanıyorsa, çok muhtemeldir ki, gerçekte bambaşka bir gerekçe vardır. Öne sürülen gerekçe yalnızca gerçek gerekçeye örtüdür. Sorgulayan beyinler kurtuluşa erecektir!

  21. “La ikrahe FİYD DÎN - Din içinde ZORLAMA YOKTUR.” Rasûlullâh’a Kurân’daki hitap; “SEN ONLARA ZORLAYICI DEĞİLSİN” (Gaşie-Kaf). ZORLAMA ETKİSİ MİSLİYLE KARŞI TEPKİYİ DOĞURUR. İNSAN BEYNİ YAY GİBİDİR, bastırınca sıkışır ama imkân bulduğunda patlar! ZORLAMA ALLÂH SİSTEMİNE TERSTİR!

  22. “DUA” kelimesine takılmayın! Beyninizden geçen her talep, istek, beyninizin hakikatini oluşturan Allâh esmâsı özellikleri olan potansiyel tarafından “dua” olarak algılanır. Dersiniz ya, şöyle olmasını istemiştim, Allâh gönlüme göre verdi, diye! Duanın kabulü, SENDEN sanadır!

  23. Hemen herkes zaman zaman İLHAM alır. İLHAM, beynin düşünce sistemi sonucu olmayan fakat derûnî potansiyeline dayanan, veritabanına dayalı fikir açığa çıkışıdır. Temelde iki türlüdür. Nefsanî ve ilâhi. İlâhi ilham, kişinin kendi hakikatine, TEKLİĞE dönük olur. Nefsanî ilham ise kişinin dünyasındaki yaşamına ve beklentilerine dönük olur. Her hâlükârda İLHAM, beynin potansiyel kuvvelerinin (esmâ özelliklerinden kaynaklanan), kişinin yaşam akışına yön veren fikir/bilgi serpintileridir. Değerlendiren yararlanır.

  24. İNSANSI, “İNSAN-HALİFE-SULTANÎ RUH” olduğuna iman etmeyen ve kendini yalnızca bedensellikten gelen verilerle tanımlayandır. Beşeriyetiyle sınırlıdır. Korkuları ve beklentileri dünyasında yaşar. Ölümsüzdür ama farkında değildir. İNSAN, HAKİKATİNİN ALLÂH olduğu gerçeğiyle yaşar.

  25. Birçok astrolog felaket haberi veriyor yarın olacakmışçasına! Kimisi cinnî bağlantılarla kesin tarih veriyor. Tahmine esas alınan planetler Ay-Mars arasındaysa bir miktar yakın tarih gösterebilir. Ne var ki Saturn-Uranüs-Pluto açılarının etkileri aylar hatta yıllar alır. Korkmayın!

20 / 29

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!