Sayfayı Yazdır

Kur’ân Sırlarının Derinliğine

Neyleyim, daha nasıl edeyim? Daha nasıl anlatayım?

Anlamıyorlar!..

An-la-ya-mı-yor-lar!..

Bilim anladı varlığın ne olduğunu! Ne var ki, bugün bulduklarını, yüzlerce yıl önce evliyaullâhın keşfen tespit ettiğini bilmiyorlar…

Bir kısım Müslümanlar ise anlayamadı, yetmiş-seksen yıl öncesinden bu yıllara gelemedikleri için! Mecaz ve benzetmelerle anlatılanları deşifre etmeye çalışmadıkları için!

O yılların bilgilerinden öteye geçemeyip, yüzlerce yıllık veritabanlarını yenileyemedikleri, güncelleştiremedikleri için!

Hâlâ, O’mu, O’ndan mı; “var”dan mı, “yok”tan mı; hayal mi, madde mi; toprak bedenle mi, ruh bedenle mi; âlemlerin aslı hayal mi, gerçek mi türünden tartışmaları yaparak ömür tüketiyoruz! Allâh rahmet eylesin Filibeli Ahmed Hilmi... “A’MÂK-I HAYÂL” yazarı…

Varlıkta asla iki ayrı yapı olmadığını an-la-ya-ma-dık-la-rın-dan, bilimsel bulgulardan ve çağdaş verilerden öcüden kaçar gibi kaçtıklarından, anlaşılmaz dillerdeki anlatımların deşifresini bilemediklerinden, hâlâ her yapıyı madde ve mânâ diye ayırarak görüyorlar…

Birinin ötekinin bir alt boyutu olduğunu, birbirine GÖRE isimlendiğini ve değerlendirildiğini kavrayamıyorlar!

Rüyalarında madde olmayan bedenleriyle azap çekip kâbus gördükleri hâlde, toprak beden olmazsa azap olmaz, illâ topraktan beden şarttır deyip duruyorlar.

Beyinlerindeki görüntünün topraktan meydana gelmemiş olduğunun bile bilincinde değiller!

Tanrı, Dünya yok olduktan sonra Güneş’in içinde yeniden toprak yaratacakmış! İnsanların ruhlarını da o toprak bedenlerin içine sokacakmış bugün soktuğu gibi!!! (Hadi şimdi bu cümleden de, sen mahşeri, yeniden dirilmeyi inkâr mı ediyorsun anlamı çıkarıp, öyle yaftalayın bakalım!!!) FesubhanAllâh!

“Rasûlullâh (aleyhisselâm)’a vahiy, gökteki tanrının yanından kanatlı ya da uzay gemili melekler tarafından getirilmedi; hakikati olan “ALLÂH” ismiyle işaret edilenden inzâl (inzâli) oldu boyutsal olarak” diyorsun; sen peygamber kendi yazdı Kurân’ı diyorsun diye anlıyorlar!

Bu ne kilitlenmişliktir yâ Rabb-ül âlemîn!

Böyle bir topluma neler anlatmaya çalışıyoruz! Kelimelerle değil, kavramlarla düşünme aşamasına geçemediğimiz, kelimeleri yalnızca bir kapı ya da bir işaret levhası gibi değerlendirip gösterdiği istikamettekini göremediğimiz sürece kilitlenmişlikten kurtulmamız çok zordur!

Kelimelerin, geçmişte beynimizde oluşturduğu anlamları aşarak, işaret edebilecekleri yeni kavramlarda dolaşabilmek!.. (Kelimeler, “esfeli sâfîliyn”dir! Ne çare ki, “esfeli sâfîliyn”de olanların da, mânâların yüceliklerine erişebilmeleri için, kelimelerden başka basamakları yoktur!)

Beynin işleyiş sisteminde bildiğimiz madde algılaması olmadığını fark edebilmek…

Kur’ân isimli, tek defada nâzil olmuş –inmemiş– vahye dayalı zamanüstü bilgi kaynağının, algılayabilecek istidat ve kabiliyette olana neyi kavratmak istediğini tefekkür etmek…

Kıyamet alâmeti olarak bildirilen “Mehdi”yet, “Deccal”iyet ve “İsevîyet” olayının, kişinin kıyameti ile ilgili iç (bâtın) anlamları…

51 / 109

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!