Bu mertebeye erdiğinde öyle bir hâl alırsın ki, bütün mevcudat yok olur, sadece Allâh kalır gözünde... Gerçeği müşahedeye başlarsın!.. Allâh kalmıştır, basîretinde yalnızca!..

Ne bir kimseyi suçlu bulabilirsin, ne de bir kimseyi kusurlu… Zira “yok”tan gelen her şey “yok” olup gitmiştir!.. Bu yüzden ne dünya ile ne de ukbâ ile alâkan kalır…

Görür gözün, işitir kulağın, tutar elin, yürür ayağın, söyleyen dilin hep “O” olur. Çünkü sen, kendi “varsaydığın” benliğinden sıyrılmış, O’nda erimişsindir!.. Çoktan razı olmuşsundur.

Burada dikkat et!.. Bu razı oluş, cebren boyun eğiş mânâsında değildir. Yani, burada sabıra yer yoktur!.. Çünkü sabır; insanın hoşlanmadığı bir hâl veya durumun zuhurunda, mecburen ona boyun eğerek, kabullenmesi, demektir. Sabır daha evvelki derecelerde vardı... Hâlbuki, artık burada hoşlanılmayan bir hâdise bahis mevzu olamaz!.. Mâdemki Rab dilemiş ve o olayı yaratmıştır, hepsi hoştur, hepsi güzeldir.

Zaten bir eser, sahibine diyebilir mi ki, niye beni böyle yaptın... İşte bundan dolayıdır, artık sabırla bile alâkan kalmamıştır!..

Bu mertebeye erince, artık kimseyi kınamazsın!.. Kimseye, şunu niye böyle yaptın veya böyle yapsaydın ya, demezsin!.. Tıpkı, Efendimiz gibi...

Efendimiz, on sene kendisine hizmet eden Hz. Enes’e; bir defa olsun, “of”; veya “Bunu niçin böyle yaptın”; veya “Şunu şöyle yapsaydın ya” dememiştir.

Çünkü O, kaderin ne olduğunu bilirdi!.. Ve sen de, burada biraz “kader” sırrına vâkıf olmaya başlarsın.

Gel, bu konakta biraz duraklayalım ve istersen şöyle bir an için etrafımıza bir nazar atalım...

Aynı toprakta yetişen iki ayrı tohumu düşün. Biri buğday, diğeri arpa. Bunları aynı zamanda, aynı yere ek... Sonra ikisinin de suyunu ver, bakımlarını yap aynı zamanlarda. Bir gün görürsün ki, başakların birisi buğday vermiş, diğeri arpa!..

Niye?.. Toprak aynı, su aynı, gübre aynı! Aynı topraktan yetişen iki tohumdan biri buğday, diğeri arpa. Aynı toprakta yetişen biberin biri tatlı, diğeri acı. Hâlbuki şartlar ve ortam hep aynı... İşte burada ortaya program çıkar! Onun fıtratı buğday olmak üzere idi, ötekinin arpa... Birinin tatlı olmak üzere idi, diğerinin acı...

Peki, gene bir soru çıktı ortaya: “Fıtrat” nedir?.. Oldukça önemli bir soru!..

“Fıtrat”; zuhura gelecek tecellilerin programlanışı ve yaratılışıdır. Bu tohum yaratılışından itibaren, kendine en uygun tecelliler ile beslenir, büyür yeşerir, tâ ki yaratılışındaki gayeye uygun hizmeti ede... O tecellilerin zuhuru ne zaman ki onda sona erer; bu an, tekâmülünün de zirvesidir, artık onun rızkı da sona ermiş olur ve tekrar aslına rücu eder.

 

15 / 30

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!