Soru

− Rasûlullâh Efendimiz’in tebliğ ettiği dini inkâr ettiği hâlde, bir birimin antiçekim dalgaları almış olması sebebiyle cennete girmesi mümkün müdür? Bana değildir gibi geliyor, yanılıyor muyum?

Üstad

− Doğru ve isâbetli düşünüyorsun!..

Soru

− Madde kuantum boyutuna indirgendiğinde yerçekimi kanunu ispatlanabilir mi?.. Çünkü kütle ve yük ortadan kalkar... Alain Aspect deneyinin sonucu çıkar: Mekânsız iletişim ve sonuç beş duyunun algılayamadığı DEHR mi?..

Üstad

− Kuantsal boyutta olayı değerlendirdiğin zaman zaten madde kavramı olmaz, dolayısıyla yerçekimi kalkar... O boyut itibarıyla... Kuantsal boyutumuz itibarıyla hepimiz varlığımızı yitiririz... Ama gene de DEHR boyutu değildir bu kanaatime göre…

Soru

− Üstadım, başımıza gelecek olanların ve yaşadıklarımızın iyisi de kötüsü de takdirdendir bana göre. Muhakkak her olayın bir nedeni vardır. Bu nedeni oluşturan kim?

Üstad

− Bunlar Allâh’ın ilim ve iradesinin zuhura çıkmasıdır. O’ndan gayrısı olmadığına göre, her olanın TAKDİRİ ve TEZAHÜRÜ, O’na aittir.

Soru

− Rasûlullâh Efendimiz (a.s.)’ın “Beni gören Hakk’ı görmüştür” açıklaması ışığında düşünerek Rasûlullâh Aleyhisselâm’ın Ruh-u Â’zâm’ın mânâlarından sadece bir mânânın yeryüzünde açığa çıktığı mahal olmasını nasıl düşünelim açabilir misiniz?..

Üstad

− Hz. Muhammed Aleyhisselâm, BENİ derken, aslında beden boyutunu kastetmiyor… Kendisinde açığa çıkan Esmâ boyutuna işaret ediyor..!

Soru

− Düşündüklerim biraz uzunca... yazabilir miyim?

Üstad

− Evet... bekliyorum..?

Soru

− Anlayabildiğim kadarıyla, bir belâ ile karşılaşıldığında, “Bu ilâhî takdirdir” veya “Bu yaptığımın karşılığıdır” düşünceleri arasında yapılacak seçim son derece önemli...

Hangi bakış açısını seçmeliyiz ki, bu, bizi hakikati müşahededen uzak düşürmesin?..

ALLÂH isminin işaret ettiği mânâ hakkında bilgisi olan herkes biliyor ki, ALLÂH’ın takdiri dışında hiçbir iş meydana gelmez. Ancak burada çok ince bir noktaya işaret var...

Cevabımı Kurân’dan bir misalle vermek istiyorum.

Öncelikle, karşılaştığımız bir olayı “belâ” olarak nitelendirmek, o noktai hakikati müşahede edememekten kaynaklanır. Hakikati müşahede edememenin verdiği zorluktur, aslında karşılaşılan...

Dolayısıyla hakikati görememe durumu, “nefse zulüm” diye anlatılan hâli ifade eder. Böyle bir durumda bize yol gösteren Kur’ân işâreti: “Zulmeden ALLÂH değildir, onlar kendi nefislerine zulmettiler”dir.

İblis ve Âdem, cennetten kovulma hâdisesi sonrasında, bu işledikleri hakkında iki farklı sonuca varırlar. Her ikisi de yaptıklarının Allâh takdiri olduğu bilgisine sahip olmalarına rağmen, Âdem “Nefsine zulmedenin kendisi olduğunu” (yani kendi yaptığının neticesine katlandığını) itiraf ederken; İblis, karşılaştığı olayı, “Beni azdıran Sensin” diyerek ilâhî takdire bağlar... 

62 / 101

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!