4. Nisâ’ Sûresi

“B”İSMİLLÂHİR RAHMÂNİR RAHIYM

1-) Ya eyyühen Nasutteku Rabbekümülleziy halekaküm min nefsin vahıdetin ve haleka minha zevceha ve besse minhüma ricalen kesiyran ve nisaen, vettekullahelleziy tesaelune Bihi vel erham* innAllâhe kâne aleyküm Rakıyba;

Ey insanlar, sizi tek bir nefsten (benlikten) yaratan (bütün beyinlerde tek bir “BEN” kavramı vardır. Bu “BEN” daha sonra beynin açılımlarına göre çeşitlenen özelliklerle farklı “benlik”ler hâlini alır. Ki bu oluşmuş “benlik”tir. Ana “ben” ise tektir orijin “ben”dir. A.H.)ve ondan da kendi eşini (bedensel benlik) halkeden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın üretip (Dünya’ya) yayan Rabbinizden korunun! Korunun O Allâh’tan ki, siz O’nun hürmetine (kişinin hakikatinin Esmâ olması sebebiyle hakikatte Allâh’tan) ve de Rahıymlerin hatırına (Esmâ mertebesinin oluşturduğu insanî hakikat dolayısıyla) birbirinizden istersiniz. Çünkü Allâh, Esmâ’sıyla sizi her an kontrolünde tutandır (Rakıyb’dır).

2-) Ve atül yetama emvalehüm ve lâ tetebeddelül habiyse Bittayyibi ve lâ te’külu emvalehüm ila emvaliküm* innehu kâne huben kebiyra;

Yetimlere mallarını verin; (hakikatinizin) temizliğini (nefsaniyetin) pisliğine değiştirmeyin. Onların mallarını, mallarınıza karıştırarak yemeyin. Muhakkak ki o çok büyük suçtur.

3-) Ve in hıftüm ella tuksitu fiyl yetama fenkihu ma tabe leküm minen nisai mesna ve sülâse ve ruba’a, fein hıftüm ella ta’dilu feVahıdeten ev ma meleket eymanüküm* zâlike edna ella te’ulu;

Eğer yetimler (kadınlar) konusunda haklarını vermede korkunuz yoksa, o zaman sizin için temiz olan (şirk ehli olmayan)kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer (aralarında) adaletle davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir tane ile veya ellerinizin mâliki ile (yetinin)(Nikâhsız {evlilik anlaşmasız} birlikte yaşamayın.) Zulmetmemeniz için bu en ehven olanıdır.

4-) Ve atün nisae sadukatihinne nıhleten, fein tıbne leküm an şey’in minhu nefsen feküluhu heniy’en meriy’a;

Kadınlara mehrlerini (evlilik bağışı - hediyesi) severek bağışlayın. Şayet gönül hoşluğuyla bağışladığınızdan bir kısmını geri verirlerse, onu da içinize sinerek yeyin.

5-) Ve lâ tü’tüs süfehae emvalekümülletiy cealellahu leküm kıyâmen verzukuhüm fiyha veksuhüm ve kulu lehüm kavlen ma’rufa;

Allâh’ın size yönetme hakkı verdiği mallarınızı sefihlere (anlayışı sınırlı, fazla düşünmeden yaşayanlara) vermeyin, teslim etmeyin. Ancak o mallardan onları besleyin, giydirin ve onlara yararlı öğütler verin.

6-) Vebtelül yetama hatta izâ beleğun nikah* fein anestüm minhüm rüşden fedfe’u ileyhim emvalehüm* ve lâ te’küluha israfen ve bidaren en yekberu* ve men kâne ğaniyyen felyesta’fif* ve men kâne fakıyren felye’kül Bil ma’ruf* feizâ defa’tüm ileyhim emvalehüm feeşhidu aleyhim* ve kefa Billâhi Hasiyba;

Yetimleri nikâhlanabilecekleri yaşa gelene kadar gözetip deneyin. Şayet onların olgunlaştığını gözlerseniz, mallarını kendilerine teslim edin. Onlar büyüyünce mallarına sahip olacaklar diye, acele edip mallarını israf etmeyin. Zengin olan iffetli davransın (yetim malını yemekten uzak dursun). Yoksul olan ise, ondan örfte olan kadarıyla (haddi aşmadan) yararlansın. Mallarını kendilerine iade ederken de şahit bulundurun (yaptıklarınızın değerlendirilmesi için). Hakikatiniz olan Allâh Esmâ’sından Hasiyb isminin özelliği size yeterlidir.

7-) LirRicali nasıybün mimma terekel validani vel akrabune, ve linnisai nasıybün mimma terekel validani vel akrabune mimma kalle minhu ev kesür* nasıyben mefruda;

Ana-babanın veya akrabaların (ölümüyle) arkada bıraktıklarından, erkekler için bir pay vardır. Ana-baba ve akrabaların geride bıraktıklarından, kadınlar için de bir pay vardır, az veya çok, ki bu Allâh hükmü olan paydır.

8-) Ve izâ hadarel kısmete ulülkurba vel yetama vel mesakiynu ferzukuhum minhu ve kulu lehüm kavlen ma’rufa;

Mirasın paylaştırılması sırasında (miras hakkı bulunmayan) akrabalar, yetimler ve yoksullar da orada bulunuyorlarsa, onlara da az bir şey verip gönüllerini hoş edin.

9-) Velyahşelleziyne lev tereku min halfihim zürriyyeten dı’afen hafu aleyhim* felyettekullahe velyekulu kavlen sediyda;

Arkalarında, kendilerini koruyamayacak çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar için nasıl endişelenecek olurlarsa, öylece endişe duysunlar Allâh’tan. Allâh’tan korksunlar ve mertçe doğruyu konuşsunlar.

10-) İnnelleziyne ye’külune emvalel yetama zulmen innema ye’külune fiy butunihim nara* ve seyaslevne se’ıyra;

Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler var ya, onlar karınlarını ateşle doldurmuş olurlar! Alevli ateşe sokulacaklardır.

11-) Yusıykümullâhu fiy evladiküm lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn* fein künne nisaen fevkasneteyni felehünne sülüsâ ma tereke, ve in kânet vahıdeten felehen nısf* ve liebeveyhi likülli vahıdin minhümessüdüsü mimma tereke in kâne lehu veled* fein lem yekün lehu veledün ve verisehu ebevahü feliümmihissülüs* fein kâne lehu ıhvetün feli ümmihissüdüsü min ba’di vasıyyetin yusıy Biha ev deyn* abâüküm ve ebnâüküm* lâ tedrune eyyühüm akrabu leküm nef’a* feriydaten minellah* innAllâhe kâne Aliymen Hakiyma;

Allâh, evlatlarınız hakkında size (şöyle) vasiyet ediyor: Erkeğin payı, iki kadının payı kadardır... Eğer (çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, (o takdirde) onlar için (miras bırakan) ne terk etti ise, onun üçte ikisidir; eğer (mirasçı) bir tek (kadın) ise, mirasın yarısı onundur... Eğer miras bırakanın (ana-babası yanı sıra) çocuğu varsa, ana-babanın her birine mirasın altıda biri verilir; şayet hiç çocuğu yok, sadece ana-babası kendisine vâris olmuşsa, (bu takdirde) anasına mirasın üçte biri düşer (babasına da kalan üçte ikisi)... Eğer (miras bırakanın) kardeşleri varsa, anasının (miras payı), yaptığı vasiyetten ve borcundan sonra (kalanın) altıda biridir... Babalarınız ve oğullarınız (var)... Mirasınıza hangileri daha lâyıktır, siz bilemezsiniz. (İşte bu yüzden bunlar) Allâh’tan bir farîza... Muhakkak ki Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

12-) Ve leküm nısfü ma tereke ezvacüküm in lem yekün lehünne veledün, fein kâne lehünne veledün felekümür rubu’u mimma terekne min ba’di vasıyyetin yusıyne Biha ev deyn* ve lehünner rubu’u mimma terektüm in lem yekün leküm veledün, fein kâne leküm veledün felehünnes sümünü mimma terektüm min ba’di vasıyyetin tusune Biha ev deyn* ve in kâne recülün yuresü kelaleten evimraetün ve lehu ehun ev uhtün feli külli vahıdin minhümes südüs* fein kânu eksere min zâlike fehüm şürekaü fiys sülüsi min ba’di vasıyyetin yusa Biha ev deynin ğayra mudarr* vasıyyeten minellah* vAllâhu Aliym’un Haliym;

(Erkekler); eğer çocukları yoksa karılarınızdan kalanın (miraslarının) yarısı sizindir; şayet çocukları varsa, içlerinden gelen şekilde yaptıkları vasiyetten ve borçlarından sonra (kalanın) dörtte biri sizindir... (Erkekler); eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri eşlerinizindir; şayet çocuğunuz varsa, içinizden doğan vasiyetten (hadise göre 1/3’ü aşmamalıdır vasiyet; Buhari, Müslim)ve borcunuzdan sonra (kalanın) sekizde biri onlarındır... Eğer (kendisine) vâris olunulan erkek veya kadın KELALE (ana-baba ve evlat mirasçısı yok) ise ve onun bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, bu iki kardeşten her birine altıda birdir... (Kardeşler) bundan çok ise, (bu takdirde) onlar, içlerinden gelene göre yapılmış bulunan vasiyetten ve borçtan sonra (kalanın) üçte birinde ortaktırlar... (Bu taksim) zarar verici de olmamalıdır... Allâh’tan bir vasiyettir (bu)... Allâh Aliym’dir, Haliym’dir.

13-) Tilke hududullâh* ve men yutı’ıllahe ve RasûleHU yudhılhu cennatin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha* ve zâlikel fevzül Azıym;

Bunlar, Allâh’ın hükmü olan sınırlardır. Kim Allâh’a ve Rasûlüne tâbi olursa, onu altında ırmaklar akan cennetine sonsuza dek yaşamak üzere sokar. İşte bu azîm kurtuluştur.

14-) Ve men ya’sıllahe ve RasûleHU ve yeteadde hududeHU yudhılhu naren haliden fiyha* ve lehu azâbün mühiyn;

Kim de Allâh ve Rasûlüne isyan eder, haddi aşarsa, onu da sonsuza dek kalmak üzere ateşe sokar. Onun için alçaltıcı azap vardır.

15-) Vellatiy ye’tiynel fahışete min nisaiküm festeşhidu aleyhinne erbeaten minküm* fein şehidu fe emsikûhünne fiyl büyuti hatta yeteveffa hünnel mevtü ev yec’alellahu lehünne sebiyla;

Fuhuş yapan kadınları suçlamak için dört şahit getirin. Şayet (dört kişi) şahitlik ederlerse, ölene kadar ya da Allâh onlara başka bir kapı açana (tövbe edene) kadar evlerinde hapsedin.

16-) Vellezâni ye’tiyaniha minküm feazûhüma* fein taba ve asleha fea’ridu anhüma* innAllâhe kâne Tevvaben Rahıyma;

Onu sizden iki erkek yaparsa, onlara eziyet verin. Şayet tövbe edip düzelirlerse, artık onları kendi hâllerine bırakın. Çünkü Allâh Tevvab’dır, Rahıym’dir.

17-) İnnemettevbetü alAllâhi lilleziyne ya’melunessûe Bi cehaletin sümme yetubune min kariybin feülaike yetubullahu aleyhim* ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;

Allâh’ın kabul edeceği, cehalet nedeniyle yapılan kötülüğün fark edilmesi akabinde yapılan tövbedir. İşte Allâh, bunların tövbesini kabul eder. Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

18-) Ve leysetittevbetü lilleziyne ya’melunes seyyiat* hatta izâ hadara ehadehümül mevtü kale inniy tübtül ANe ve lelleziyne yemutune ve hüm küffar* ülaike a’tedna lehüm azâben eliyma;

Yoksa hayatı kötülük yapmakla geçip de, ölüm an’ı gelince “İşte şimdi tövbe ettim” diyenin tövbesi yoktur! Hakikati inkâr ederek yaşayıp, son nefeste tövbe edenlere de yoktur! İşte onlar için feci azap hazırlamışızdır.

19-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ yahıllu leküm en terisün nisae kerhen, ve lâ ta’duluhünne litezhebu Bi ba’dı ma ateytümuhünne illâ en ye’tiyne Bi fahışetin mübeyyinetin, ve aşiruhünne Bil ma’ruf* fein kerihtümuhünne fe ‘asa en tekrahu şey’en ve yec’alellahu fiyhi hayren kesiyra;

Ey iman edenler; kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal olmaz... Kendilerine vermiş olduklarınızın (mehr) bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın... Açık (şahitlerle ispatlanmış) bir fuhuş yapmaları durumu müstesna... Onlarla hakka uygun şekilde geçinin... Kendilerinde hoşlanmadığınız bir şey olsa bile, Allâh onda pek çok hayır takdir etmiş olabilir.

20-) Ve in eredtümüstibdale zevcin mekâne zevcin ve ateytüm ıhdahünne kıntaren fela te’huzû minhu şey’a* ete’huzûnehu bühtanen ve ismen mubiyna;

Eğer bir eşinizden ayrılıp yerine bir başkasını almak istiyorsanız, ona yüklerle (mehr) vermiş olsanız dahi (ayrıldığınızda) geri almayın. Ona bir suç yükleyerek veya iftira atarak bu yola başvurmak olmaz!

21-) Ve keyfe te’huzûnehu ve kad efda baduküm ila ba’din ve ehazne minküm miysakan ğaliyza;

Birbirinizle birleşip bütünleştikten sonra nasıl geri alırsınız ki; ayrıca (nikâhlanırken) sizin sözünüz vardı.

22-) Ve lâ tenkihu ma nekeha abâüküm minen nisai illâ ma kad selef* innehu kâne fahışeten ve makta* ve sâe sebiyla;

Babalarınızın nikâhlayıp ayrıldığı kadınlarla evlenmeyin. Geçen geçti (onlar müstesna). Şüphe yok ki bu çok çirkin ve yanlış bir uygulamadır. Ve dahi ne kötü bir âdettir!

23-) Hurrimet aleyküm ümmehatüküm ve benatüküm ve ehavatüküm ve ammatüküm ve halâtüküm ve benatül’ehı ve benatül’uhti ve ümmehatükümüllatiy erda’neküm ve ahavatüküm miner reda’ati ve ümmehatü nisaiküm ve rebaibükümüllatiy fiy hucuriküm min nisaikümüllatiy dehaltüm Bihinn* fe in lem tekûnu dehaltüm Bihinne fela cünaha aleyküm* ve halâilü ebnâikümülleziyne min aslabiküm, ve en tecme’u beynel uhteyni illâ ma kad selef* innAllâhe kâne Ğafûren Rahıyma;

Size (şunlarla evlenmek) haram edildi: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, eşlerinizin anneleri ve kendileri ile gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızdan (doğmuş) evlerinizde bulunan üvey kızlarınız... Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile birleşmemişseniz (onlarla evlenmenizde) sizin üzerinize bir sakınca yoktur... Ayrıca sizin sûlbünüzden gelen oğullarınızın karıları ile iki kız kardeşi birlikte almanız (da size haram edilmiştir)... Ancak geçmişte kalan müstesna... Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

24-) Vel muhsanatü minen nisai illâ ma meleket eymanüküm* kitabAllâhi aleyküm* ve ühılle leküm ma verae zâliküm en tebteğu Bi emvaliküm muhsıniyne ğayre müsafihıyn* femestemta’tüm Bihi minhünne featuhünne ücurehünne feriydaten, ve lâ cünaha aleyküm fiy ma teradaytüm Bihi min ba’dil feriydah* innAllâhe kâne Aliymen Hakiyma;

Mâlik olduğunuz (cariyeler) müstesna, evli kadınlar haram kılınmıştır. (Bunlar) üzerinize Allâh’ın yazısıdır (farzıdır)... Bütün bunların dışında kalanları, “sifah”tan (zinadan) kaçınarak namuslu yaşamanız için, mallarınızdan sarf ederek (nikâhlamanız) size helal kılındı. Nikâhlanarak beraber olduğunuz kadınlara mehrlerini tamamıyla verin. Bundan başkaca karşılıklı anlaşarak daha fazlasını vermenizde de sakınca yoktur. Muhakkak ki Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

25-) Ve men lem yestetı’ minküm tavlen en yenkihal muhsanatil mu’minati femin ma meleket eymanüküm min feteyatikümül mu’minat* vAllâhu a’lemü Bi iymaniküm* ba’duküm min ba’d* fenkihuhünne Bi izni ehlihinne ve atuhünne ücurehünne Bil ma’rufi muhsanatin ğayre müsafihatin ve lâ müttehızâti ahdan* feizâ uhsınne fein eteyne Bi fahışetin fealeyhinne nısfu ma alel muhsanati minel azâb* zâlike limen haşiyel ‘anete minküm* ve en tasbiru hayrun leküm* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;

Sizden, iman eden hür kadınlarla evlenme imkânına sahip olmayanlar, mâlik olduğunuz iman eden genç kızlarınızdan (nikâhlasın)... Allâh sizin imanınızı (hakikatinizde olarak) bilir... Birbirinizdensiniz... Onları, sahiplerinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak durarak, iffetli kadınlar olmaları hâlinde, örf üzere (mehrlerini) verin... Evliliğe geçtikten sonra eğer fuhuş yaparlarsa, (o takdirde) hür kadınlara tatbik edilen azabın yarısı onlara verilir... Bu (cariyeler ile evlenme yolu), sizden suç işlemekten korkan kimse içindir... Şartlara dayanmanız, sizin için daha hayırlıdır... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

26-) Yüriydullahu liyübeyyine leküm ve yehdiyeküm sünenelleziyne min kabliküm ve yetube aleyküm* vAllâhu Aliymun Hakiym;

Allâh bilmediklerinizi açıklamak, sizden öncekilerin doğru yaşam tarzlarına yöneltmek ve suçlarınızı bağışlamak ister. Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

27-) VAllâhu yuriydu en yetube aleyküm ve yuriydülleziyne yettebi’uneş şehevati en temiylu meylen azıyma;

Allâh, (yanlışlarınıza olan) tövbelerinizi kabul etmek ister. Şehvaniyete (bedensel dürtülere) tâbi olanlar ise, sizin büyük bir sapma ile (hakikatten) uzaklaşmanızı isterler.

28-) Yuriydullahu en yuhaffife ‘anküm* ve hulikal insanu da’ıyfa;

Allâh, üzerinizdeki yükü hafifletmeyi murat eder. İnsan zayıf yaratılmıştır.

29-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ te’külu emvaleküm beyneküm Bilbatıli illâ en tekûne ticareten an teradın minküm ve lâ taktülu enfüseküm* innAllâhe kâne Biküm Rahıyma;

Ey iman edenler, mallarınızı aranızda karşılıklı anlaşmaya dayanan ticaret yoluyla bile olsa bâtıl olarak (meşru olmayan gerekçelerle) yemeyin. Nefslerinizi (yanlış işler yaparak) katletmeyin. Muhakkak Allâh varlığınızı meydana getiren Esmâ’sıyla Rahıym’dir.

30-) Ve men yef’al zâlike udvanen ve zulmen fesevfe nusliyhi nara* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;

Kim haddini aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu ateşe yaslayacağız. Bu Allâh için çok kolaydır.

31-) İn tectenibu kebâira ma tünhevne anhü nükeffir anküm seyyiatiküm ve nüdhılküm müdhalen keriyma;

Kebairden (büyük suçlardan - şirk, insan öldürmek vs.) kaçınırsanız, küçük suçlarınızı örter, kerîm bir mekâna yerleştiririz.

32-) Ve lâ tetemennev ma faddalAllâhu Bihî ba’deküm alâ ba’d* lirRicali nasıybün mimmektesebu ve linnisai nasıybün mimmektesebne, ves’elullahe min fadliHİ, innAllâhe kâne Bikülli şey’in Aliyma;

Allâh’ın bazılarınızı, fazlından verdikleriyle diğerlerinden üstün kılmasına haset etmeyin. Erkeklere de kazandıklarının karşılığı bir nimet vardır. Kadınlara da kazandıklarının karşılığı bir nimet vardır. Allâh’tan fazlını niyaz edin. Kesinlikle Allâh her şeyin (Esmâ’sıyla hakikati olarak) Aliym’idir.

33-) Ve liküllin ce’alna mevaliye mimma terekel validani vel akrebun* velleziyne ‘akadet eymanüküm featuhüm nasıybehüm* innAllâhe kâne alâ külli şey’in Şehiyda;

Ana-baba ve akrabanın geride bıraktıklarına mirasçılar tayin ettik. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de hisselerini verin. Allâh her şeye şahittir.

34-) ErRicalu kavvamune alen nisai Bi ma faddalAllâhu ba’dahüm alâ ba’din ve Bi ma enfeku min emvalihim* fessalihatü kanitatün hafizatün lil ğaybi Bi ma hafızAllâh* vellatiy tehafune nüşüzehünne fe’ızuhünne vehcüruhünne filmedaci’ı vadribuhünne, fein eta’neküm fela tebğu aleyhinne sebiyla* innAllâhe kâne Aliyyen Kebiyra;

Erkekler, kadınlar üzerine kavvamdırlar (koruyup gözeten). Allâh’ın fazlıyla açığa çıkardığı bazı özellikler sebebiyle bazısı diğerinden üstündür, mallarından karşılıksız bağışlarlar. Sâliha kadınlar eşlerine saygılı ve söz dinlerler. Allâh’ın kendilerini korumasıyla gayblarını korurlar (yalnızken başka erkeklerle olmazlar). Serkeşlik yapmasından korktuğunuz (evlilik sorumluluğunu yerine getiremeyecek olmasından çekindiğiniz) eşlerinize öğüt verin (yanlışlarını fark ettirin)(anlamamakta ısrar ederlerse) yataklarında yalnız bırakın ve bu da yeterli olmazsa onları (rencide edecek kadarıyla) dövün. Size uyarlarsa artık üstlerine gitmeyin, incitmeyin. Muhakkak Allâh Alîy’dir, Kebiyr’dir.

35-) Ve in hıftüm şıkaka beynihima feb’asu hakemen min ehlihi ve hakemen min ehliha* in yürıyda ıslahan yuveffikıllahu beynehüma* innAllâhe kâne Aliymen Habiyra;

Eğer onların aralarının açılmasından korkarsanız bir hakem erkek ailesinden, bir hakem de kadın tarafından oluşturun. Arayı düzeltmek isterlerse Allâh da bunu başartır. Muhakkak Allâh Aliym’dir, Habiyr’dir.

36-) Va’budullahe ve lâ tüşrikû BiHİ şey’en ve Bil valideyni ıhsanen ve Bi zil kurba vel yetama vel mesakiyni velcari zil kurba vel caril cünübi ves sahıbi Bil cenbi vebnis sebiyli ve ma meleket eymanüküm* innAllâhe lâ yuhıbbu men kâne muhtalen fahura;

Allâh’a kulluk edin ve hakikatiniz olana hiçbir şeyi şirk koşmayın (hiçbir varlığa tanrılık pâyesi vermeyin)! Ana-babanıza, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara, yakın komşulara ve uzak komşulara, yol arkadaşınıza, yolda kalmışlara ve eliniz altındakilere ihsanda bulunun. Muhakkak Allâh kibirlenip övünenleri sevmez.

37-) Elleziyne yebhalune ve ye’murunen nase Bil buhli ve yektümune ma atahumullâhu min fadliHİ, ve a’tedna lil kafiriyne azâben mühiyna;

Onlar hem cimridirler hem de insanların cimrilik yapmalarını emrederler ve Allâh’ın fazlından onlara verdiklerini gizlerler. Hakikati inkâr edenler için aşağılatıcı azap hazırladık.

38-) Velleziyne yünfikune emvalehüm riâen nasi ve lâ yu’minune Billâhi ve lâ Bil yevmil ahıri, ve men yeküniş şeytanü lehu kariynen fesâe kariyna;

Hakikatlerini de Esmâ’sıyla vareden Allâh’a ve gelecekte yaşayacakları sürece iman etmedikleri hâlde, mallarını, insanlara gösteriş amaçlı harcarlar. Şeytan kimin yakını olursa, o ne kötü arkadaş sahibidir.

39-) Ve ma zâ aleyhim lev’amenû Billâhi vel yevmil ahıri ve enfeku mimma rezekahümullâhu, ve kânAllâhu Bihim Aliyma;

Hakikatlerini de Esmâ’sıyla vareden Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edip, Allâh’ın onları rızıklandırdığından, başkalarına da bağışlasalardı ne zarar ederlerdi ki? Allâh hakikatlarinde olarak Aliym’dir.

40-) İnnAllâhe lâ yazlimü miskale zerretin, ve in tekü haseneten yuda’ıfha ve yü’ti min ledünHU ecran azıyma;

Şüphesiz Allâh kimseye zerre ağırlığınca bile zulmetmez! Bir iyilik yapılmışsa onu kat kat arttırır ve ledünnünden azîm bir mükâfat verir.

41-) Fekeyfe izâ ci’na min külli ümmetin Bi şehiydin ve ci’na Bike alâ hâülâi şehiyda;

Her topluluktan, içlerinden bir şahit getirip, seni de onlara şahit tuttuğumuz zaman, nicedir hâlleri?

42-) Yevmeizin yeveddülleziyne keferu ve asavür Rasûle levtüsevva Bihimül Ard* ve lâ yektümunAllâhe hadiysa;

O süreçte hakikati inkâr edenler ve Rasûle âsi olanlar, yerin kendilerini yutarak yok etmesini isterler. Allâh’tan hiçbir şeyi gizleyemeyeceklerdir.

43-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ takrebusSalate ve entüm sükâra hatta ta’lemu ma tekulune ve lâ cünüben illâ ‘âbiriy sebiylin hatta tağtesilu* ve in küntüm merda ev alâ seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae felem tecidu maen feteyemmemu sa’ıyden tayyiben femsehu Bi vücuhiküm ve eydiyküm* innAllâhe kâne Afüvven Ğafûra;

Ey iman edenler, kendinizi bilmez bir hâldeyken (sarhoşken), ne dediğinizin bilincinde olacağınız zamana kadar ve bir de yolculukta olmanız hariç, cünüp iken, boy abdesti alıncaya kadar, salâta (namaza) yaklaşmayın. Eğer hasta olmuşsanız veya bir yolculuktaysanız veya sizden biri def’i hâcetten gelirse yahut cinsel ilişkide bulunmuşsanız, (boy abdesti alacak) su da bulamamışsanız, (o vakit) temiz toprağa teyemmüm edin... (Şöyle ki) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin... Muhakkak ki Allâh Afüvv’dür, Ğafûr’dur.

44-) Elem tera ilelleziyne ûtû nasıyben minel Kitabi yeşteruned dalalete ve yüriydune en tedıllüs sebiyl;

Kendilerine hakikat ilminden bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun, sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan (inancınızdan)sapmanızı arzuluyorlar.

45-) VAllâhu a’lemü Bi a’daiküm* ve kefa Billâhi Veliyyen ve kefa Billâhi nasıyra;

Size düşmanlık edenleri yaratmış olan Allâh, elbette onları bilir. Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh, Veliyy isminin özelliğiyle size yeter ve size hakikatinizden yardım eder!

46-) Minelleziyne hadu yüharrifunel Kelime an mevadı’ıhi ve yekulune semi’na ve asayna vesma’ ğayre müsmeın ve raına leyyen Bi elsinetihim ve ta’nen fid diyn* velev ennehüm kalu semi’na ve ata’na vesma’ venzurna lekâne hayren lehüm ve akveme, ve lâkin leanehümullâhu Bi küfrihim fela yu’minune illâ kaliyla;

Yahudi olanlardan öyleleri vardır ki, KELİMELERİ esas anlamlarından kaydırırlar (vahyin orijinalliğini korumazlar)... Telaffuzlarını eğip bükerler ve Din’de kötü kavramlar oluştururlar: “İşittik ve isyan ettik”, “Dinle, dinlemez olası” ve “Raina - anlayışı sınırlı” mânâsına gelecek şekilde vurgulama yaparlar. Eğer onlar, “İşittik ve itaat ettik”, “Dinle” ve “Unzurna - gözet bizi” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu... Fakat Allâh, içlerindeki hakikati inkâr yüzünden onları lânetlemiştir... Pek azı müstesna, iman etmezler.

47-) Ya eyyühelleziyne ûtül Kitabe aminu Bi ma nezzelna musaddikan lima maaküm min kabli en natmise vucuhen feneruddeha alâ edbariha ev nel’anehüm kema leanna ashabes sebt* ve kâne emrullahi mef’ula;

Ey kendilerine hakikat bilgisi verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (ilminizi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lânetlediğimiz gibi sizleri lânetlemeden önce, gelin iman edin size inzâl ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat ilmini tasdik edene (Kurân’a)... Allâh hükmü yerine gelmiştir.

48-) İnnAllâhe lâ yağfiru en yüşreke BiHİ ve yağfiru ma dune zâlike limen yeşa’* ve men yüşrik Billâhi fekadiftera ismen azıyma;

Muhakkak ki Allâh kendisine (âfakî - açık veya enfüsî - gizli) şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dûnundakileri (bundan daha küçük suçları) dilediklerine bağışlar. Kim Esmâ ül Hüsnâ’sı itibarıyla varlığının da hakikati olan Allâh’a (“B”illâhi) şirk koşarsa, gerçekten azîm bir suç olarak, iftira etmiş olur.

49-) Elem tera ilelleziyne yüzekkûne enfüsehüm* belillâhu yüzekkiy men yeşau ve lâ yuzlemune fetiyla;

Kendilerini temiz sayanları (şirk koştukları hâlde temiz olduklarını iddia eden Yahudi ve Hristiyanları) görmüyor musun? Hayır (olay onların dediği gibi değil), Allâh dilediğini arındırır ve hurma lifi kadar zulme uğratılmazlar.

50-) Unzur keyfe yefterune alellahil kezib* ve kefa BiHİ ismen mubiyna;

Bak nasıl yalanla Allâh’a iftira ediyorlar! Bundan daha açık suç olmaz!

51-) Elem tera ilelleziyne ûtû nasıyben minel Kitabi yu’minune Bil cibti vettağuti ve yekulune lilleziyne keferu hâülâi ehda minelleziyne amenû sebiyla;

Kendilerine hakikat bilgisinden bir nasip verilenleri görüyor musun? Cibt’e (kendisinde kuvvet vehmedilen put) ve Tağut’a (şeytanî güçler) iman ediyorlar ve hakikati inkâr edenlere, “Bunlar iman edenlerden daha doğru yolda” diyorlar.

52-) Ülaikelleziyne leanehümullah* ve men yel’anillâhu felen tecide lehu nasıyra;

İşte onlar Allâh’ın lânet ettiği (kendisinden uzaklaştırdığı) kimselerdir. Allâh kime lânet ederse ona yardım edecek kimse yoktur!

53-) Em lehüm nasıybün minel mülki feizen lâ yü’tunen nase nekıyra;

Yoksa onların mülkte (hükümranlıktan) bir hisseleri mi var? Eğer öyle olsaydı insanlara hurma çekirdeği kadar bile bir şey vermezlerdi.

54-) Em yahsüdunen Nase alâ ma atahumullâhu min fadliHİ, fekad ateyna ale İbrahiymel Kitabe vel Hıkmete ve ateynahüm mülken azıyma;

Yoksa o insanlara, Allâh’ın fazlından verdiklerini hazmedemeyip, haset mi ediyorlar? Gerçekten biz Âl-i İbrahim’e hakikat bilgisi ve Hikmet (Sünnetullâh ilmi) verdik. Hem de azîm bir mülk verdik.

55-) Feminhüm men amene Bihî ve minhüm men sadde anhu ve kefa Bi cehenneme se’ıyra;

Onlardan bazısı Onda olana iman etti ve onlardan bir kısmı da Ondan yüz çevirdi. Onlara cehennemdeki saîr (kendilerini içten ve dıştan yakacak ateş) yeterlidir.

56-) İnnelleziyne keferu Bi âyâtina sevfe nusliyhim nara* küllema nedıcet cüludühüm beddelnahüm cüluden ğayreha liyezûkul azâb* innAllâhe kâne Aziyzen Hakiyma;

Muhakkak ki (Esmâ’nın açığa çıkışı olan hakikatlerindeki) işaretlerimizi inkâr edenleri, ateşte yakacağız. Azabı daha fazla hissetmeleri için derileri (dışsal bağlılıkları dolayısıyla) yandıkça yerine yeni deriler (dışsallıklar) oluşturacağız. Muhakkak ki Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.

57-) Velleziyne amenû ve amilus salihati senüdhılühüm cennatin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ebeda* lehüm fiyha ezvacün mütahheretün, ve nüdhılühüm zıllen zaliyla;

İman edip, bu imanın gereği davranışlar ortaya koyanlara gelince; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere dâhil edeceğiz. Onlarda sonsuza dek yaşarlar. Orada onlara (şeytaniyetten) arınmış eşler vardır. Onları gölgenin gölgesine (her türlü yakıcı - rahatsız edici şartlardan uzak ortama) sokacağız.

58-) İnnAllâhe ye’muruküm en tüeddül emanati ila ehliha ve izâ hakemtüm beynenNasi en tahkümü Bil’adl* innAllâhe ni’ımma ye’ızuküm Bihi, innAllâhe kâne Semiy’an Basiyra;

Muhakkak ki Allâh emanetleri ehillerine vermenizi ve insanlar arasında âdil olarak (herkesin hakkını vererek) hükmetmenizi emreder. Muhakkak Allâh bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kesinlikle Allâh Semi’dir, Basıyr’dir.

59-) Ya eyyühelleziyne amenû etıy’ullahe ve etıy’urRasûle ve ülil emri minküm* fein tenaza’tüm fiy şey’in ferudduhu ilAllâhi verRasûli in küntüm tu’minune Billâhi vel yevmil ahır* zâlike hayrun ve ahsenü te’viyla;

Ey iman edenler! Allâh’a itaat edin, Rasûle itaat edin ve sizden Ulül Emr’e de (Hakikat ve Sünnetullâh bilgisine sahip olarak hüküm verme yetisine sahip olana)... Bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde -şayet Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sonsuz sürece iman ediyorsanız- onu Allâh’a ve Rasûlüne döndürün... Bu hem daha hayırlı ve hem de tevil olarak (işin aslına, uygunluğuna ulaşma bakımından) daha güzeldir.

60-) Elem tera ilelleziyne yez’umune ennehüm amenû Bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike yüriydune en yetehakemu ilettağuti ve kad ümiru en yekfüru Bihi, ve yüriydüşşeytanü en yudıllehüm dalalen be’ıyda;

Sana inzâl olunana ve senden önce inzâl olunana iman ettiklerini sananları görmüyor musun; inkâr etmeleri emredildiği hâlde Tağut’u aralarına hakem yapmak isterler... Şeytan da onları geri dönemeyecekleri kadar uzak bir sapıklığa (şirke) düşürmeyi diler.

61-) Ve izâ kıyle lehüm te’alev ila ma enzelAllâhu ve ilerRasûli raeytel münafikıyne yesuddune anke sududa;

Onlara: “Allâh’ın inzâl ettiğine ve Rasûlüne gelin” denildiğinde, münafıkların senden iyice yüz çevirip uzaklaştıklarını görürsün.

62-) Fekeyfe izâ esabethüm musıybetün Bi ma kaddemet eydiyhim sümme cauke yahlifune Billâhi in eredna illâ ıhsanen ve tevfiyka;

Nasıl da, elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine musîbet geldiğinde, hemen “Billâhi bizim iyilikten ve tevfikten başka amacımız yoktu” derler.

63-) Ülaikelleziyne ya’lemullâhu ma fiy kulubihim fe a’rıd anhüm ve ızhüm ve kul lehüm fiy enfüsihim kavlen beliyğa;

İşte onlar, Allâh’ın kalplerindekini bildiği kişilerdir. Onun için sen söylediklerine aldırma ve onlara öğüt ver ve nefsleri hakkında içlerine işleyecek açıklıkta söz söyle.

64-) Ve ma erselna min Rasûlin illâ li yüta’a Biiznillâh* ve lev ennehüm iz zalemu enfüsehüm cauke festağferullahe vestağfere lehümür Rasûlü levecedullahe Tevvaben Rahıyma;

Biz her Rasûlü, kendilerine Allâh’ın izniyle itaat edilmeleri için irsâl ettik. Eğer onlar nefslerine zulmettiklerinde sana gelselerdi de Allâh’tan bağışlanma niyaz etselerdi, Rasûl de onlar için istiğfar dileseydi, elbette Allâh’ı Tevvab ve Rahıym bulacaklardı.

65-) Fela ve Rabbike lâ yu’minune hatta yühakkimuke fiyma şecera beynehüm sümme lâ yecidu fiy enfüsihim haracen mimma kadayte ve yüsellimu tesliyma;

Öyle değil! Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı (itiraz) duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.

66-) Ve lev enna ketebna aleyhim enıktülu enfüseküm evıhrucu min diyariküm ma fealuhü illâ kaliylün minhüm* ve lev ennehüm fealu ma yuazune Bihi lekâne hayren lehüm ve eşedde tesbiyta;

Eğer onların üzerine “nefslerinizi öldürün” (Allâh uğruna ölümü göze alıp ölün) veya “yurtlarınızdan çıkın” diye yazsaydık, pek azı dışında, bunu yapamazlardı. Eğer onlar kendilerine yapılan bu nasihati uygulasalardı, elbette haklarında hayırlı ve en sağlıklı karar olurdu.

67-) Ve izen le ateynahüm min ledünNA ecren azıyma;

O takdirde onlara elbette ki ledünnümüzden çok büyük mükâfat verirdik.

68-) Ve lehedeynahüm sıratan müstekıyma;

Onları sırat-ı müstakime yöneltirdik.

69-) Ve men yutı’ıllahe verRasûle feülaike maalleziyne en’amAllâhu aleyhim minen Nebiyyiyne vasSıddıkıyne veşŞühedai vasSalihıyn* ve hasüne ülaike rafiyka;

Kim Allâh’a ve Rasûle itaat ederse, işte onlar Allâh’ın kendilerine in’amda bulunduğu Nebiler, Sıddîklar, Şehiydler ve Sâlihlerle beraber olurlar. Ne güzel arkadaşlardır onlar.

70-) Zâlikel fadlü minellahi, ve kefa Billâhi Aliyma;

Bu fazl Allâh’tandır. Yeterlidir onlara Esmâ’sıyla hakikatleri olan Aliym Allâh!

71-) Ya eyyühelleziyne amenû huzû hızreküm fenfiru sübatin evinfiru cemiy’a;

Ey iman edenler, ihtiyatlı olun, gruplar hâlinde ya da topluca savaşa girin.

72-) Ve inne minküm lemen leyübattıenn* fein esabetküm müsıybetün kale kad en’amAllâhu aleyye iz lem ekün meahüm şehiyda;

Muhakkak sizden öylesi vardır ki, ağırdan alır. Sizin başınıza kötü bir şey gelirse “Allâh’ın bana nimeti olarak onlarla beraber değildim” der.

73-) Ve lein esabeküm fadlün minAllâhi leyekulenne keen lem teküm beyneküm ve beynehu meveddetün ya leyteniy küntü meahüm feefuze fevzen azıyma;

Eğer size Allâh’tan bir lütuf (ile başarı) erişir ise, sanki sizinle arasında beraberliği getirecek yakınlık yokmuşçasına, “Keşke onlarla beraber olsaydım da o büyük başarıdan hisse alsaydım” der.

74-) Fel yükatil fiy sebiylillâhilleziyne yeşrunel hayated dünya Bil’ahıreti, ve men yükatil fiy sebiylillâhi feyuktel ev yağlib fe sevfe nü’tiyhi ecren azıyma;

Geleceklerindeki sonsuz yaşam sürecinin getirisi karşılığında dünya yaşamını feda etmeyi göze alanlar, Allâh yolunda savaşsınlar. Kim Allâh uğruna savaşır da öldürülür veya galip gelirse, kendisine büyük mükâfat vereceğiz.

75-) Ve ma leküm lâ tükatilune fiy sebiylillâhi vel müstad’afiyne minerRicali vennisai vel vildanilleziyne yekulune Rabbena ahricna min hazihil karyetiz zalimi ehlüha* vec’al lena min ledünKE Veliyyen vec’al lena min ledünKE Nasıyra;

Size ne oluyor da Allâh yolunda, “Rabbimiz, halkı zâlim olan şu yöreden bizi kurtar, ledünnünden bize bir velî meydana getir ve ledünnünden bir zafer oluştur” diye yakaran düşkün erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?

76-) Elleziyne amenû yükatilune fiy sebiylillâhi, velleziyne keferu yükatilune fiy sebiylit tağuti fakatilu evliyâeşşeytan* inne keydeşşeytani kâne da’ıyfa;

İman edenler Allâh uğruna savaşırlar. Hakikati inkâr edenlere gelince, (onlar da) şeytanın güçleri uğruna savaşırlar. O hâlde siz de şeytanın velîleriyle savaşın. Muhakkak ki şeytanın tuzağı zayıftır.

77-) Elem tera ilelleziyne kıyle lehüm küffu eydiyeküm ve ekıymusSalate ve atüzZekate, felemma kütibe aleyhimül kıtalü izâ feriykun minhüm yahşevnenNase kehaşyetillâhi ev eşedde haşyeten, ve kalu Rabbena lime ketebte aleynel kıtal* levla ahhartena ila ecelin kariyb* kul meta’uddünya kaliylün, vel ahıretü hayrun limenitteka ve lâ tuzlemune fetiyla;

Kendilerine, “(Kötülükten) ellerinizi çekin, salâtı (namazı) ikame edin ve zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Ne zaman ki üzerlerine savaş yazıldı, bir de ne göresin, onlardan bir kısmı, insanlardan, Allâh’tan haşyet edip ürperdikleri gibi, hatta daha şiddetli bir dehşetle korkuyorlar... “Rabbimiz, niçin üzerimize savaşı yazdın; bizi yakın bir sona kadar erteleseydin?” dediler... De ki: “Dünya zevki pek kısadır! Sonsuz gelecek ise korunanlar için daha hayırlıdır... Size kıl kadar zulmedilmez.”

78-) Eyne ma tekûnu yüdrikkümül mevtü velev küntüm fiy burucin müşeyyedeh* ve in tusıbhüm hasenetün yekulu hazihi min indillâhi, ve in tusıbhüm seyyietün yekulu hazihi min ındike, kul küllün min indillâh* femali hâülâil kavmi lâ yekâdune yefkahune hadiysa;

Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır. Sağlam ve yüksek kalelerde bulunsanız bile... Eğer onlara bir iyilik isâbet ederse “Bu Allâh indîndendir” derler. Eğer bir kötülük isâbet ederse “Bu senin indîndendir” derler. De ki: “Hepsi de Allâh indîndendir!” Bu insanlara ne oluyor ki hakikati anlamaya yanaşmıyorlar!

79-) Ma esabeke min hasenetin feminAllâhi, ve ma esabeke min seyyietin femin nefsike, ve erselnake lin Nasi Rasûla* ve kefa Billâhi şehiyda;

Sana iyilikten ne isâbet ederse, Allâh’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir (nefsinin arzusuna uymandan). Biz seni insanlara Rasûl olarak irsâl ettik. Şahit olarak Esmâ’sıyla hakikatin olan Allâh yeter.

80-) Men yutı’ırRasûle fekad etaAllâh* ve men tevella fema erselnake aleyhim hafiyza;

Kim Rasûle itaat ederse, gerçekte Allâh’a itaat etmiş olur! Kim de yüz çevirirse (kendi bilir)(seni) başlarına (bekçi) koruyucu olarak irsâl etmedik.

81-) Ve yekulune taatün, feizâ berezu min ındike beyyete taifetün minhüm ğayrelleziy tekulü, vAllâhu yektübü ma yübeyyitun* fea’rıd anhüm ve tevekkel alellahi, ve kefa Billâhi vekiyla;

“Başüstüne” derler, ama yanından ayrılınca, içlerinden bir grup, geceleyin dediklerinin zıddına kurgular yaparlar. Allâh da onların yaptıkları kurguları yazar! Artık onlardan yüz çevir ve Allâh’a güven, işini O’na havale et! Vekîl olarak, Allâh Esmâ’sının, hakikatinde de olan “Vekiyl” ismi özelliği yeter!

82-) Efela yetedebberunel Kur’ân* ve lev kâne min ındi ğayrillâhi levecedu fiyhıhtilafen kesiyra;

Kurân’ı derinliğine düşünmüyorlar mı? Eğer O, Allâh indînin gayrından olsa idi, elbette Onun içinde birçok çelişki olurdu!

83-) Ve izâ caehüm emrün minel emni evil havfi eza’u Bihi, ve lev redduhu ilerRasûli ve ila ülil emri minhüm lealimehülleziyne yestenbitunehu minhüm* ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU letteba’tümüş şeytane illâ kaliyla;

Kendilerine emniyetleriyle ilgili veya onları korkutacak bir haber geldiğinde onu hemen yayarlar. Oysa o haberi Rasûle veya yetkili birine (Ulül Emr) sorsalardı, onlardan işin içyüzünü öğrenebilirlerdi. Eğer üzerinizde Allâh’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana (bu işi yapana) tâbi olup gitmiştiniz.

84-) Fekatil fiy sebiylillâh* lâ tükellefü illâ nefseke ve harridıl mu’miniyn* ‘asellahu en yeküffe be’selleziyne keferu* vAllâhu eşeddü be’sen ve eşeddü tenkiyla;

Allâh uğruna savaş! Nefsinden başkasına sorumlu değilsin! İman edenleri de teşvik et. Umulur ki Allâh, hakikati inkâr edenlerin gücünü kırar. Allâh’ın gücü de daha şiddetlidir, yaptıklarının sonucunu yaşatması da daha şiddetlidir.

85-) Men yeşfa’ şefa’aten haseneten yekün lehu nasiybün minha* ve men yeşfa’ şefa’aten seyyieten yekün lehu kiflün minha* ve kânAllâhu alâ külli şey’in mukıyta;

Kim bir iyiliğin oluşması için vesile olursa, o iyilikten bir hissesi olur... Kim de kötü bir olaya vesile olursa, onda bir payı olur... Allâh her şeye Mukiyt’tir.

86-) Ve izâ huyyiytüm Bi tehıyyetin fehayyu Bi ahsene minha ev rudduha* innAllâhe kâne alâ külli şey’in Hasiyba;

Selâm ile size yönelene, siz de daha kapsamlı bir selâm ile karşılık verin yahut aynısıyla karşılayın. Muhakkak Allâh, her şeyde Hasiyb’dir (açığa çıkanın sonucunu yaşatandır).

87-) Allâhu lâ ilâhe illâ HU* leyecme’anneküm ila yevmil kıyameti lâ raybe fiyh* ve men asdeku minAllâhi hadiysâ;

Allâh O; tanrı ve tanrısallık yoktur sadece “HÛ”! Kendisinde şüphe olmayan kıyamet sürecinde sizi bir araya getirir. Kim Allâh’tan daha doğrusunu söyleyebilir!

88-) Fema leküm fiyl münafikıyne fieteyni vAllâhu erkesehüm Bi ma kesebu* etüriydune en tehdu men edallellah* ve men yudlilillâhu felen tecide lehu sebiyla;

Yaptıklarının sonucu olarak Allâh onları baş aşağı etmişken, size ne oluyor ki münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allâh’ın saptırdığını doğru yola sokacağınızı mı sanıyorsunuz? Allâh kimi saptırırsa, artık sen ona yol bulamazsın.

89-) Veddû lev tekfürune kema keferu fetekunune sevaen fela tettehızû minhüm evliyâe hatta yühaciru fiy sebiylillâh* fein tevellev fehuzûhüm vaktüluhüm haysü vecedtümuhüm* ve lâ tettehızû minhüm veliyyen ve lâ nasıyra;

Onlar, (kendileri) hakikati inkâr ettikleri gibi sizin de inkâr etmenizi ve (böylece onlarla) eşit olmanızı arzu ettiler... O hâlde (onlar)Allâh uğruna zulüm ve kötülük diyarını terk edinceye kadar onlardan kimseyi dostlar edinmeyin... Eğer dönerlerse (düşmanlık için), onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün... Onlardan velî ve nasîr (yardımcı) edinmeyin.

90-) İllelleziyne yesılune ila kavmin beyneküm ve beynehüm miysâkun ev câuküm hasıret suduruhüm en yukatiluküm ev yukatilu kavmehüm* ve lev şaAllâhu leselletahüm aleyküm felekateluküm* feinı’tezeluküm felem yukatiluküm ve elkav ileykümüs seleme, fema cealAllâhu leküm aleyhim sebiyla;

Ancak (şunlara dokunmayın)... Ya sizinle onlar arasında mîsak (anlaşma) olan bir kavme sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi kavimleri ile savaşmak istemediklerinden sadırları (içleri) sıkılarak size gelenler... Eğer Allâh dileseydi, elbette onları size musallat ederdi de (onlar da) sizinle savaşırlardı... Eğer (onlar) sizden uzaklaşırlar, sizinle savaşmazlar ve size barış beyan ederlerse, artık Allâh onlara zarar vermenize müsaade etmez.

91-) Setecidune ahariyne yüriydune en ye’menuküm ve ye’menu kavmehüm* küllema rüddu ilel fitneti ürkisu fiyha* fein lem ya’teziluküm ve yulku ileykümüsseleme ve yeküffu eydiyehüm fehuzûhüm vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm* ve ülaiküm ce’alna leküm aleyhim sultanen mubiyna;

Diğer taraftan bazılarını da göreceksiniz ki, hem sizden, hem de kendi kavimlerinden emin olmayı dilerler... Her sınav objesi olayla karşılaştırıldıklarında onda baş aşağı olurlar... Şayet sizden uzak durmazlar, sizle barışa yanaşmazlar ve sizden ellerini çekmezlerse; onları yakalayın ve ele geçirdiğiniz yerde öldürün... İşte bunlar var ya, onlara karşı size apaçık bir güç meydana getirdik.

92-) Ve ma kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataen, ve men katele mu’minen hataen fetahriyru rakabetin mu’minetin ve diyetün müsellemetün ila ehlihi illâ en yassaddeku* fein kâne min kavmin adüvvin leküm ve huve mu’minun fe tahriyru rekabetin mü’minetin, ve in kâne min kavmin beyneküm ve beynehüm miysâkun fediyetün müsellemetün ila ehlihi ve tahriyru rekabetin mu’minetin, femen lem yecid fesıyamu şehreyni mütetabi’ayni, tevbeten minAllâhi, ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;

Yanlışlık hariç, bir iman eden için, diğer bir iman edeni öldürmesi olacak şey değildir... Yanlışlıkla bir iman edeni öldürenin, iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması ve öldürülenin ailesine diyet ödemesi gerekir. (Vârislerin, diyeti katile) bağışlamaları müstesna... Eğer (öldürülen) iman eden olmakla beraber, size düşman olan bir kavimden ise, (o zaman katilin) iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması gerekir... Şayet (öldürülen) sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavimden ise, (o zaman katilin)öldürülenin ailesine bir diyet ödemesi ve iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması gerekir... Kim (diyet bedelini) bulamazsa, Allâh’tan bir tövbe olmak üzere, iki ay kesiksiz oruç tutmalıdır... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

93-) Ve men yaktül mu’minen müteammiden fecezauhu cehennemü haliyden fiyha ve ğadıbAllâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azıyma;

Kim bir iman edeni kasıtlı olarak öldürürse onun karşılığı, sonsuza dek kalmak üzere, cehennemdir. Allâh ona gazap etmiştir; lânetlemiştir ve feci bir azap hazırlamıştır.

94-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ darabtüm fiy sebiylillâhi fetebeyyenu ve lâ tekulu limen elka ileykümüs Selâme leste mu’minen, tebteğune ‘aradal hayatid dünya* fe ‘indAllâhi meğanimü kesiyratün, kezâlike küntüm min kablü femennAllâhu aleyküm fe tebeyyenu* innAllâhe kâne Bi ma ta’melune Habiyra;

Ey iman edenler... Allâh için sefere çıktığınızda iyice araştırın ve size selâm verene (anlaşmak isteyene), dünya hayatının geçici menfaatini arayarak, “Sen iman eden değilsin” demeyin... Allâh indînde çok ganimetler var... Daha önce siz de öyle idiniz de Allâh size lütufta bulundu... O hâlde iyice araştırın... Muhakkak ki Allâh yapmakta olduklarınızın yaratanı olarak Habiyr’dir.

95-) Lâ yestevil ka’ıdune minel mu’miniyne ğayru üliddarari vel mücahidune fiy sebiylillâhi Bi emvalihim ve enfüsihim* faddalellahul mücahidiyne Bi emvalihim ve enfüsihim alel kaıdiyne dereceten, ve küllen veadAllâhul Hüsna* ve faddalellahul mücahidiyne alel kaıdiyne ecren azıyma;

Mazeretsiz, evde oturup seferden kaçan iman edenler ile Allâh yolunda mallarıyla, nefsleriyle mücahede edenler, eş değerde olmazlar... Allâh, mallarıyla ve nefsleriyle mücahede edenleri, oturup kalanlardan derece olarak üstün kıldı... Hepsine Allâh en güzeli vadetmiştir... (Ancak) Allâh, mücahitleri, oturup kalanların üzerine büyük bir mükâfat ile üstün kılmıştır.

96-) Derecâtin minhü ve mağfireten ve rahmeten, ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;

Tarafından dereceler, mağfiret ve rahmet (bağışlamıştır). Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

97-) İnnelleziyne teveffahümül Melaiketü zalimiy enfüsihim kalu fiyme küntüm* kalu künna müstad’afiyne fiyl Ard* kalu elem tekün Ardullahi vasi’aten fe tühaciru fiyha* fe ülaike me’vahüm cehennem* ve saet mesıyra;

Muhakkak ki melekler, nefslerine zulmeder hâlde vefat ettirilen kimselere, “Ne işte idiniz (niye nefsinize zulüm olan şu şartlar içindesiniz)?” dediler... (Onlar da) dediler ki: “Biz Arz’da zayıf, çaresizdik”... (Melâike de) dedi ki: “Allâh Arz’ı geniş olmadı mı, orada hicret etseydiniz?”... İşte bunların ulaşacağı yer cehennemdir... O ne kötü sondur!

98-) İllel müstad’afiyne minerRicali ven nisai vel vildani lâ yestetıy’une hıyleten ve lâ yehtedune sebiyla;

Ancak hicrete imkânı olmayan güçsüz, çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar bundan müstesnadır.

99-) Feülaike ‘asAllâhu en ya’füve anhüm* ve kânAllâhu Afüvven Ğafûra;

İşte Allâh’ın onların suçlarını affetmesi beklenir. Allâh Afüvv’dür, Ğafûr’dur.

100-) Ve men yühacir fiy sebiylillâhi yecid fiyl Ardı mürağamen kesiyren veseaten, ve men yahruc min beytihi muhaciren ilAllâhi ve RasûliHİ sümme yüdrikhül mevtü fekad veka’a ecruhu alellah* ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;

Kim Allâh yolunda (zulüm gördüğü yerden, ya da {‘Allâh’a firar edin’, âyetince} özüne doğru) hicret ederse, arzda pek çok gidilecek genişlik bulur... Kim Allâh’a ve O’nun Rasûlüne (irsâl olanın açıkladığı hakikate) muhacir olarak evinden çıkar, sonra da ona ölüm yetişirse, artık onun mükâfatı Allâh üzerinedir... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir. (Burada zâhir yanı sıra bir iç anlama da dikkat çekmeye çalıştık. A.H.)

101-) Ve izâ darebtüm fiyl Ardı feleyse aleyküm cünahun en taksuru mines Salati, in hıftüm en yeftinekümülleziyne keferu* innel kafiriyne kânu leküm adüvven mubiyna;

Yeryüzünde seferdeyken, hakikati inkâr edenlerin size bir zarar vermesinden korkarsanız, salâttan (namaz) kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Muhakkak ki o hakikati inkâr edenler veya örtenler, sizin için apaçık düşmandır.

102-) Ve izâ künte fiyhim feekamte lehümüs Salate feltekum taifetün minhüm meake vel ye’huzü eslihatehüm* feizâ secedu felyekûnu min veraiküm* velte’ti taifetün uhra lem yusallu fel yusallu meake velye’huzü hızrehüm ve eslihatehüm* veddelleziyne keferu lev tağfülune an eslihatiküm ve emti’atiküm feyemiylune aleyküm meyleten vahıdeten, ve lâ cünaha aleyküm in kâne Bi küm ezen min metarin ev küntüm merda en teda’u eslihateküm* ve huzû hızraküm* innAllâhe e’adde lil kafiriyne azâben mühiyna;

(Rasûlüm, korkulu bir durumdayken) onların içlerinde olup da onlara salâtı ikame ettirdiğinde, onlardan bir grup seninle beraber silahları da yanlarında olarak namaza dursun... Secde ettiklerinde (diğerleri) sizin arkanızda (koruyucu) olsunlar... (Sonra) salâtı edâ etmemiş diğer grup gelsin, seninle birlikte salâtı ikame etsin... (Onlar da) tedbirlerini ve silahlarını alsınlar... O hakikat inkârcıları arzu ederler ki, keşke siz silahlarınızdan ve eşyalarınızdan gâfil olsanız da, ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan dolayı bir sıkıntı varsa yahut hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda bir mahzur yoktur... (Bununla beraber) tedbirinizi alın... Muhakkak ki Allâh, hakikati inkâr edenler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

103-) Feizâ kadaytümüs Salate fezkürullahe kıyamen ve ku’uden ve alâ cünubiküm* feizetme’nentüm feekıymus Salate, innesSalate kânet alel mu’miniyne kitaben mevkuta;

(Endişeli ortamda) salâtın edâsından sonra, ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere uzanmışken (sürekli) Allâh’ı zikredin. Zikrettiğinizle doyuma ulaştığınızda salâtı ikame edin (yaşayın - yönelişin tam hakkını verin, zikirle girmiş olduğunuz hissediş ile). Kesinlikle salâtın, belli vakitlerde yaşanması, iman edenlere yazılmıştır.

104-) Ve lâ tehinu fibtiğail kavm* in tekûnu te’lemune feinnehüm ye’lemune kema te’lemun* ve tercune minAllâhi ma lâ yercun* ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;

(Düşman) topluluğunu takip etmekte gevşeklik göstermeyin... Şayet siz acı duyuyorsanız, onlar da tıpkı sizin gibi acı duyuyorlar... (Üstelik siz) Allâh’tan onların umamayacağı şeyleri umuyorsunuz... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

105-) İnna enzelna ileykel Kitabe Bil Hakkı li tahküme beynenNasi Bi ma erakellah* ve lâ tekün lil hainiyne hasıyma;

Kesinlikle biz inzâl ettik sana hakikat bilgisini, Hak olarak insanlar arasında Allâh’ın gösterdiği ile hüküm vermen için. Hainleri savunma!

106-) Vestağfirillâh* innAllâhe kâne Ğafûren Rahıyma;

Allâh’tan mağfiret dile. Muhakkak Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

107-) Ve lâ tücadil anilleziyne yahtanune enfüsehüm* innAllâhe lâ yuhıbbu men kâne havvanen esiyma;

Nefslerine ihanet edenleri savunma! Muhakkak ki Allâh nefsine ihanet suçuna ısrarla devam edeni sevmez.

108-) Yestahfune minen Nasi ve lâ yestahfune minAllâhi ve HUve meahüm iz yübeyyitune ma lâ yerda minel kavl* ve kânAllâhu Bi ma ya’melune muhıyta;

(Münafıklar - ikiyüzlüler) insanlardan gizleyebilirler ama Allâh’tan asla! Oysa O beraberdi (tasavvufî anlayışla mâiyet sırrı - Allâh’ın, kulun her zerresini Esmâ’sıyla varetmesi hakikati) onlarla gece boyu, Allâh’ın hoşlanmadığı şeyleri kurgularlarken. Allâh yapmakta olduklarına Muhiyt’tir!

109-) Hâ entüm haülai cadeltüm anhüm fiyl hayatid dünya femen yücadilullahe anhüm yevmel kıyameti emmen yekûnü aleyhim vekiyla;

Hadi siz dünya yaşamında onları savundunuz; ya kıyamet sürecinde kim savunacak onları veya vekîlleri kim olacak!

110-) Ve men ya’mel suen ev yazlim nefsehu sümme yestağfirillâhe yecidillâhe Ğafûren Rahıyma;

Kim bir suç işler ya da nefsine zulmederse (benliği yüzünden - benliğini Allâh’a şirk koşarsa); sonra (suçunu idrak edip) Allâh’a istiğfar ederse, Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir (bağışlayıcıdır ve rahmetinden kaynaklanan güzellikleri yaşatandır)...

111-) Ve men yeksib ismen feinnema yeksibuhu alâ nefsih* ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;

Kim bir suç işlerse, bunun getirisi kendinedir (başkasına değil)! Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

112-) Ve men yeksib hatıy’eten ev ismen sümme yermi Bihi beriy’en fekadıhtemele bühtanen ve ismen mubiyna;

Kim bir kabahat veya suç işler de onu mâsum birinin üstüne atarsa, gerçekten açık bir iftira ile büyük bir suç yüklenmiş olur.

113-) Ve levla fadlullahi aleyke ve rahmetuHU lehemmet taifetün minhüm en yudılluke, ve ma yudıllune illâ enfüsehüm ve ma yedurruneke min şey’in, ve enzellAllâhu ‘aleykel Kitâbe vel Hıkmete ve ‘allemeke mâ lem tekün ta’lem* ve kâne fadlullâhi aleyke azıyma;

Eğer senin üzerinde Allâh fazlı ve “HÛ”viyetinin rahmeti olmasaydı, onlardan bir taife seni saptırmaya elbette yeltenirdi... (Oysa)onlar ancak kendilerini saptırırlar! Sana hiçbir zarar veremezler! Allâh sana Kitabı (Hakikat bilgisini) ve Hikmeti (Din ilmini, Sünnetullâh marifetini) inzâl etmiş (Esmâ boyutundan bilincine ulaştırmış) ve bilmediğini sana öğretmiştir... Allâh’ın sana lütfu Aziym’dir.

114-) Lâ hayre fiy kesiyrin min necvahüm illâ men emera Bi sadakatin ev ma’rufin ev ıslahın beynen Nas* ve men yaf’al zâlikebtiğae merdatillâhi fesevfe nü’tiyhi ecren azıyma;

Onların gizli toplanma ve görüşmelerinin çoğunda hayır yoktur! Ancak bir yardımlaşma veya hayır gereği veya ara düzeltmeyi öngören (bu tür hayırlı bir aradalıklar) müstesna. Kim Allâh rızasını isteyerek bunları yaparsa, biz ona büyük mükâfat vereceğiz.

115-) Ve men yuşakıkırRasûle min ba’di ma tebeyyene lehül hüda ve yettebı’ ğayre sebiylil mu’miniyne nüvellihi ma tevella ve nuslihi cehennem* ve saet mesıyra;

Kim hakikat apaçık belli olduktan sonra Rasûle karşı gelir, iman edenlerin yolundan gayrına saparsa, gittiği yola terk eder sonunda da cehennemi boylatırız! Ne kötü bir yaşama dönüştür o!

116-) İnnAllâhe lâ yağfiru en yüşreke Bihi ve yağfiru ma dune zâlike li men yeşaü, ve men yüşrik Billâhi fekad dalle dalalen be’ıyda;

Kesinlikle Allâh kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz! Bunun dûnundakileri (derece olarak bunun altındaki suçları) dilediğine bağışlar! Kim âlemlerdeki her şeyi Esmâ’sıyla yaratan Allâh’a (“B”illâhi) şirk koşarsa (O’ndan bağımsız bir benlik düşünür, kabul ederse), gerçekten (hakikatten çok uzak) sapık bir inanca sapmıştır!

117-) İn yed’une min dûniHİ illâ inasen, ve in yed’une illâ şeytanen meriyda;

O’nun dûnundakilere yönelenler, sadece cansız dişi putlara tapınmaktalar ve böylece de inatçı, hayırsız şeytana yöneliyorlar!

118-) Leanehullah* ve kale leettehızenne min ıbadike nesıyben mefruda;

(Oysa İblis - bedensel dürtüler) Allâh’ın lânetine uğramıştır... İblis:  “Senin kullarından bir mukadder pay alacağım”...

119-) Ve leüdıllennehüm ve le ümenniyennehüm ve le amürrennehüm fele yübettikünne azânelen’ami ve leamürennehüm fele yüğayyirunne halkAllâh* ve men yettehıziş şeytane veliyyen min dûnillâhi fekad hasira husranen mubiyna;

“Elbette onları saptıracağım, onları boş heveslerde (bedensellikte) boğacağım; onlara emredeceğim de en’amın (kendilerinden kurban olan davarların) kulaklarını kesecekler ve dahi onlara emredeceğim, Allâh’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allâh’ı bırakır da şeytanı (egosunu-bedensel dürtülerini) yönetici edinirse, gerçekten o apaçık bir hüsrana uğramıştır.

120-) Ye’ıduhüm ve yümenniyhim* ve ma ye’ıduhümüş şeytanü illâ ğurura;

Onlara vaatlerde bulunur ve onlara umut verip sonu hüsrana çıkacak arzular peşinde koşturur. (Oysa) şeytan, aldanıştan başka bir şey vadetmemektedir.

121-) Ülaike me’vahüm cehennemü ve lâ yecidune anha mehıysa;

Böylelerinin varacakları yer cehennemdir (yanma ortamı)! Ondan kurtuluş için hiçbir çareleri de yoktur.

122-) Velleziyne amenû ve amilus salihati senudhılühüm cennatin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ebeda* va’dAllâhi hakka* ve men asdaku minAllâhi kıyla;

İman edip imanının gereği davranışlarla (sâlih amel) yaşayanlara gelince, onları altlarından nehirler akan cennetlere dâhil edeceğiz... Orada sonsuza dek kalırlar (kendilerinde açığa çıkan Allâh Esmâ’sı sonucu)... Allâh’ın Hak olan vaadidir! Allâh’tan daha doğru sözlü var mıdır?

123-) Leyse Bi emaniyyiküm ve lâ emaniyyi ehlil Kitab* men ya’mel suen yücze Bihi ve lâ yecid lehu min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasıyra;

(Sünnetullâh - Allâh sistem ve düzeni) ne sizin kuruntularınıza ne de kendilerine daha önce hakikat bilgisi verilmiş (de onu değerlendirememiş) olanların kuruntularına göre değildir! Kim bir kötülük yaparsa onun sonuçlarını yaşar! (Artık bundan sonra da)Allâh dûnunda olan ne bir hâmi ne de bir yardımcı bulabilir!

124-) Ve men ya’mel mines salihati min zekerin ev ünsâ ve huve mu’minun feülaike yedhulunel cennete ve lâ yuzlemune nekıyra;

İman etmiş olarak erkek veya kadın, kimler hayırlı bir iş yaparlarsa, onlar cennete girerler, zerrece hakları kaybolmaz.

125-) Ve men ahsenü diynen mimmen esleme vechehu Lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete İbrahiyme haniyfa* vettehazAllâhu İbrahiyme haliyla;

Muhsin olarak (varlığının Allâh Esmâ’sının açığa çıkışıyla yaratıldığının idrakı içinde), vechinin Allâh için olduğunun teslimiyetinde olan ve hanîf olarak (tanrı kavramı olmayan - yalnızca Allâh’a kulluk edilmekte olduğunun bilincinde) İbrahim milletine tâbi olanın din anlayışından daha güzeli ne olabilir ki! Allâh, İbrahim’i Haliyl edindi. (Ona “Hullet makâmı” yaşamı ihsan etti. Bu konuda ek bilgi: El İnsan-ı Kâmil, Abdülkerîm el Ciylî, Abdülaziz Mecdi Tolun çevirisi. A.H.)

126-) Ve Lillâhi ma fiys Semavati ve ma fiyl Ard* ve kânAllâhu Bikülli şey’in muhıyta;

Semâlar ve arzda olan ne varsa Allâh içindir (Esmâ ül Hüsnâ’sının işaret ettiği mânâların açığa çıkması için). Allâh, şeyleri Esmâ’sından yaratmış olması sonucu Muhiyt’tir.

127-) Ve yesteftuneke fiyn nisa’* kulillâhu yüftiyküm fiyhinne, ve ma yütla aleyküm fiyl Kitabi fiy yetamen nisaillatiy lâ tü’tunehünne ma kütibe lehünne ve terğabune en tenkihuhünne vel müstad’afiyne minel vildani ve en tekumu lil yetama Bil kıst* ve ma tef’alu min hayrin feinnAllâhe kâne Bihi Aliyma;

Kadınlar hakkında senden, haklara dair açıklama istiyorlar... De ki: “Onlarla ilgili hükümler hakkında açıklamayı size Allâh veriyor!” Onlar için yazılmış hakları kendilerine vermediğiniz ve (üstelik) kendileriyle nikâhlamaya (evlenmeye) rağbet ettiğiniz yetim kızlar ile zor durumdaki çocuklara ve bir de yetimlere adaleti ikame etmeniz hakkında bilgiler yüzünüze okunuyor... Ne hayır yaparsanız, muhakkak ki Allâh onu Aliym’dir (çünkü yaptığınız hayrın yaratanı O’dur).

128-) Ve inimraetün hafet min ba’liha nüşuzen ev ı’radan fela cünaha aleyhima en yusliha beynehüma sulha* ves sulhu hayr* ve uhdıretil enfüsüş şuhha, ve in tuhsinu ve tetteku fe innAllâhe kâne Bi ma ta’melune Habiyra;

Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden veya yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, aralarını düzeltmelerinde kendileri üzerine bir mahzur yoktur... Anlaşıp barışma hayırlıdır; benliklerde hırsa meyil vardır... Eğer ihsan üzere olur ve korunarak yaşarsanız, muhakkak ki Allâh yapmakta olduklarınızı (yaratanı olarak) Habiyr’dir.

129-) Ve len testetıy’u en ta’dilu beynen nisai ve lev harastüm fela temiylu küllelmeyli fetezeruha kelmuallekah* ve in tuslihu ve tetteku feinnAllâhe kâne Ğafûren Rahıyma;

Ne kadar isterseniz isteyin eşleriniz arasında adaletli davranamazsınız! (Hiç olmazsa) birine aşırı ilgi gösterirken diğerlerini boşlukta bırakmayın! Eğer aralarında adaletle davranır ve de korunursanız, muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

130-) Ve in yeteferreka yuğnillâhu küllen min seatiHİ, ve kânAllâhu Vasi’an Hakiyma;

Eğer (karı-koca) ayrılırlarsa, Allâh kendi zenginliğinden onların her birini geçindirir, birbirine muhtaç bırakmaz. Allâh Vasi’dir, Hakiym’dir.

131-) Ve Lillâhi ma fiys Semavati ve ma fiyl Ard* ve lekad vasseynelleziyne utül Kitabe min kabliküm ve iyyaküm enittekullah* ve in tekfüru feinne Lillâhi ma fiys Semavati ve ma fiyl Ard* ve kânAllâhu Ğaniyyen Hamiyda;

Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ’sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için)! Sizden önce kendilerine hakikat bilgisi verilenlere ve size, “Allâh’tan korunun” diye tavsiye ettik... Eğer hakikati inkâr ederseniz, (bilmiş olunuz ki)kesinlikle semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir! Allâh Ğaniyy’dir, Hamiyd’dir.

132-) Ve Lillâhi ma fiysSemavati ve ma fiyl’ Ard* ve kefa Billâhi Vekiyla;

Semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ’sının işaret ettiği mânâların seyri için)! Vekîl olarak, El Esmâ’sıyla seni yaratan Allâh yeterlidir.

133-) İn yeşe’ yüzhibküm eyyühenNasü ve ye’ti Bi ahariyn* ve kânAllâhu alâ zâlike Kadiyra;

Ey insanlar, eğer dilerse sizi ortadan kaldırıp, başkalarını açığa çıkarır! Allâh bunu yapmaya muktedirdir!

134-) Men kâne yüriydü sevabed dünya fe ‘indAllâhi sevabüd dünya vel ahireti, ve kânAllâhu Semiy’an Basıyra;

Kim dünya nimetlerini isterse, bilsin ki dünyanın da, sonsuz gelecek sürecinin de nimetleri Allâh indîndendir. Allâh Semi’dir, Basıyr’dir.

135-) Ya eyyühelleziyne amenû kûnu kavvamiyne Bil kıstı şühedae Lillâhi ve lev alâ enfüsiküm evil valideyni vel akrabiyn* in yekün ğaniyyen ev fakıyren fAllâhu evla Bihima fela tettebiul heva en ta’dilu* ve in telvu ev tu’ridu fe innAllâhe kâne Bi ma ta’melune Habiyra;

Ey iman edenler, adaleti uygulamaya azimli olun! Ana-baba veya akrabanız aleyhine de olsa, zengin veya fakir fark etmeksizin Allâh için şahitlik edin; zira Allâh hakkı, ikisinin de önündedir! O hâlde adaleti sağlamada geçersiz kabullerinize tâbi olmayın! Eğer gerçeği çarpıtırsanız, muhakkak Allâh yaptıklarınızın yaratanı olarak Habiyr’dir.

136-) Ya eyyühelleziyne amenû Aminu Billâhi ve RasûliHİ vel Kitabilleziy nezzele alâ RasûliHİ vel Kitabilleziy enzele min kabl* ve men yekfür Billâhi ve MelaiketiHİ ve KütübiHİ ve RusuliHİ vel yevmil ahıri fekad dalle dalâlen be’ıyda;

Ey iman edenler, “B” harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh’a, O’nun Rasûlüne, Rasûlüne inzâl ettiği (El Esmâ mertebesinden bilincine) gibi daha öncekilere de inzâl etmiş olduğu hakikat bilgisine... Kim Esmâ’sıyla her şeyi yaratmış olan Allâh’a, O’nun melâikesine (Esmâ’nın işaret ettiği mânâların açığa çıkan kuvvelerine), O’nun Kitaplarına (inzâl etmiş olduğu hakikat bilgisine), O’nun Rasûllerine ve gelecekteki sonsuz yaşam sürecine kâfirlik ederse (inkâr ederse), gerçekten çok uzak bir inanç bozukluğuna sapmıştır.

137-) İnnelleziyne amenû sümme keferu sümme amenû sümme keferu sümmezdadu küfren lem yekünillâhu li yağfire lehüm ve lâ liyehdiyehüm sebiyla;

Muhakkak ki, (önce) iman edip de sonra inkâr eden, sonra tekrar (geçici olarak) iman edip, sonra (yine) inkârcı olan, (nihayet) küfrü arttıranlara gelince; Allâh onları ne mağfiret eder ve ne de onları bir yola hidâyet eder.

138-) Beşşiril münafikıyne Bi enne lehüm azâben eliyma;

İkiyüzlüleri (münafıkları) müjdele, yaşayacakları feci bir azap ile!

139-) Elleziyne yettehızunel kafiriyne evliyâe min dunil mu’miniyn* eyebteğune ‘ındehümül ızzete feinnel ızzete Lillâhi cemiy’a;

İman edenleri bırakıp, hakikati inkâr edenleri dost tutanlar, onların yanında şerefli olacaklarını mı umuyorlar! Ne var ki izzet tümüyle Allâh’ındır.

140-) Ve kad nezzele aleyküm fiyl Kitabi en izâ semi’tüm âyâtillâhi yükferu Biha ve yüstehzeü Biha fela tak’udu maahüm hatta yehudu fiy hadiysin ğayrih* inneküm izen mislühüm* innAllâhe cami’ul münafikıyne vel kafiriyne fiy cehenneme cemiy’a;

Size inzâl olan bilgide şu vardır: Allâh işaretlerinin inkâr edildiği ve onlar hakkında uygunsuz konuşulduğu ortamda oturmayın; başka bir konuya dönülmedikçe! Aksi hâlde kesinlikle siz onların misli (benzeri) olursunuz. (Bu uyarıyı “ayna nöronlar” bilimsel bulgusuyla bütünleştirelim. Bu âyet aslında bir MUCİZE’dir, ancak günümüz bilimsel çalışmalarıyla tespit edilen bir gerçeği, 1400 küsur yıl önce vurgulaması nedeniyle. A.H.) Allâh ikiyüzlüler (münafıklar)ile hakikati inkâr edenleri cehennemde bir araya getirecektir...

141-) Elleziyne yeterebbesune Biküm* fen kâne leküm fethun minAllâhi kalu elem nekün maaküm ve in kâne lil kafiriyne nesıybün kalu elem nestahviz aleyküm ve nemna’küm minel mu’miniyn* fAllâhu yahkümü beyneküm yevmel kıyameti, ve len yec’alellahu lil kafiriyne alel mu’miniyne sebiyla;

Onlar başınıza gelecekleri izliyorlar... Eğer size Allâh’tan zafer ulaşırsa “Biz de sizinle değil miydik?” derler. Hakikati inkâr eden güruha bir başarı nasip olursa da bu defa “Biz sizden üstün gelmedik mi, iman edenlere karşı sizi korumadık mı?” derler. Allâh kıyamet sürecinde aranızda hükmeder. Allâh iman edenler aleyhine fırsat vermeyecektir, hakikati inkâr edenlere!

142-) İnnel münafikıyne yuhadi’unAllâhe ve HUve hadi’uhüm* ve izâ kamu iles Salati kamu küsala yüraunen Nase ve lâ yezkürunAllâhe illâ kaliyla;

İkiyüzlüler Allâh’ı aldatmaya kalkarlar, (oysa) Allâh, hilelerinin sonucunu kendi aleyhlerine oluşturur! Salâta kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş olsun diye; Allâh’ı da çok az hatıra getirirler.

143-) Müzebzebiyne beyne zâlike, lâ ila haülai ve lâ ila haüla’* ve men yudlilillâhu fe len tecide lehu sebiyla;

(İkiyüzlüler) iki arada yalpalayıp dururlar! Ne bunlara (iman ehli) ne de onlara (inkârcılar)! Allâh’ın (bozuk inanca) saptırdıkları için çıkış yolu bulamazsın!

144-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızül kafiriyne evliyâe min dunil mu’miniyn* etüriydune en tec’alu Lillâhi aleyküm sultanen mubiyna;

Ey iman edenler, iman edenleri bir yana bırakıp hakikati inkâr edenleri dost edinmeyin! (Bu davranışınızla) aleyhinize güçlü bir delil mi oluşturmak istersiniz Allâh indînde!

145-) İnnel münafikıyne fidderkil’ esfeli minennar* ve len tecide lehüm nasıyra;

Muhakkak ikiyüzlüler (münafıklar) ateşin en dibindedirler! Onlar için bir yardımcı da asla bulunmaz!

146-) İllelleziyne tabu ve aslehu va’tesamu Billâhi va ahlesu diynehüm Lillâhi fe ülaike me’al mu’miniyn* ve sevfe yü’tillâhul mu’miniyne ecren azıyma;

Ancak (yanlışını idrak ederek) tövbe edenler, tutumlarını doğrultanlar, hakikatleriyle Allâh’a sarılanlar, din anlayışlarını Allâh için saflaştıranlar müstesna... Onlar iman ehli ile beraberdirler. Allâh iman ehline azîm mükâfat verecektir.

147-) Ma yef’alullahu Bi azâbiküm in şekertüm ve amentüm* ve kânAllâhu Şakiyren Aliyma;

Eğer şükrederseniz ve iman ederseniz Allâh size niye azap etsin! Allâh Şakir’dir, Aliym’dir.

148-) Lâ yuhıbbullahul cehre Bissui minel kavli illâ men zulim* ve kânAllâhu Semiy’an Aliyma;

Zulme uğrayan dışında, kötü sözün açıktan konuşulmasını sevmez Allâh! Allâh Semi’dir, Aliym’dir.

149-) İn tübdu hayren ev tuhfuhu ev ta’fu an suin feinnAllâhe kâne Afüvven Kadiyra;

Bir hayrı açıklar ya da gizlerseniz yahut bir kötülüğü affederseniz; Allâh Afüvv’dür, Kaadir’dir.

150-) İnnelleziyne yekfürune Billâhi ve RusuliHİ ve yüriydune en yüferriku beynAllâhi ve RusuliHİ ve yekulune nu’minu Bi ba’din ve nekfürü Bi ba’din ve yüriydune en yettehızu beyne zâlike sebiyla;

Allâh ve Rasûllerini inkâr edenler, Allâh ile Rasûllerinin arasını ayırmak isterler. “Bazısına iman edip bazısını inkâr ederiz” derler. Arada bir yol edinmek isterler. (Ayrıca şöyle de değerlendirilebilir: Allâh Esmâ’sının açığa çıkması anlamındaki ‘İrsâliyet’ hakikat ve kavramından uzaklaşıp; gökteki tanrı ile yerden seçtiği peygamber anlayışını yaymak isterler.)

151-) Ülaike hümül kafirune hakka* ve a’tedna lil kafiriyne azâben mühiyna;

İşte onlar gerçeği tümüyle inkâr edenlerin ta kendileridir. Hakikati inkâr edenler için aşağılayıcı bir azap hazırladık.

152-) Velleziyne amenû Billâhi ve RusuliHİ ve lem yüferriku beyne ehadin minhüm ülaike sevfe yü’tiyhim ücurehüm* ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;

Bütün yaratılmışların hakikatinin Allâh Esmâ’sı olduğuna ve (irsâl ettiği) Rasûllerine iman edip, (irsâl olmaları yönünden) hiçbirini diğerinden ayırmayanlara gelince, Allâh onların mükâfatını verecektir. Zaten Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

153-) Yes’elüke ehlül Kitabi en tünezzile aleyhim Kitaben mines Semai fekad seelü Musa ekbere min zâlike fekalu erinAllâhe cehreten feehazethümüs sa’ıkatü Bi zulmihim* sümmettehazül ıcle min ba’di ma caethümül beyyinatu fe ‘afevna an zâlik* ve ateyna Musa sultanen mubiyna;

Ehl-i kitap (Yahudiler) senden, kendilerine “Gökten yazılı Kitap” indirmeni istiyorlar... Gerçekten (onlar) bundan daha büyüğünü Musa’dan istediler... “Allâh’ı açıktan bize göster” demişlerdi de, zulümleri yüzünden onları yıldırım çarptı... Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra tutup buzağıya tapınmaya başladılar... Bunu da affettik ve Musa’ya apaçık bir kudret verdik.

154-) Ve refa’na fevkahümütTure Bi miysâkıhim ve kulna lehümüdhulül babe sücceden ve kulna lehüm lâ ta’du fiys sebti ve ahazna minhüm miysâkan ğaliyza;

Verdikleri söze bağlanmaları için Tur’u üzerlerine kaldırmıştık da onlara “Secde ederek o kapıdan girin” demiştik. Hem de “Cumartesi günü hürmetini ihlâl etmeyin” dedik de, onlardan kesin ahd aldık.

155-) Fe Bi ma nakdıhim miysakahüm ve küfrihim Bi âyâtillâhi ve katlihimül Enbiyae Bi ğayri Hakkın ve kavlihim kulubüna ğulf* bel tabeAllâhu aleyha Bi küfrihim fela yu’minune illâ kaliyla;

Ahdlerinden dönmeleri, Allâh’ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ’sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr etmeleri, Hakk’ın muradına karşı Nebileri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflıdır” (şuurlarımız koza içindedir) demeleri yüzünden, yaptıklarının karşılığını verdik. Bilakis inkârları yüzünden anlayışlarını kilitledik! Artık pek azı hariç, iman etmezler!

156-) Ve Bi küfrihim ve kavlihim alâ Meryeme bühtanen azıyma;

Hakikati inkâr etmeleri ve Meryem’e çok büyük iftira atmaları yüzünden!

157-) Ve kavlihim inna katelnel Mesiyha ‘Iysebne Meryeme RasûlAllâh* ve ma kateluhu ve ma salebuhu ve lâkin şübbihe lehüm* ve innelleziynahtelefu fiyhi lefiy şekkin minhu, ma lehüm Bihi min ılmin illettiba’az zann* ve ma kateluhu yakıyna;

“Biz, Allâh Rasûlü Mesih, Meryemoğlu İsa’yı katlettik” sözleri yüzünden... Gerçekte Onu ne katlettiler ne de haça astılar; sadece onlara öyle benzetildi (asılan). Onun hakkında tartışanlar bu konuda tam bir şüphe içindedirler; bu konuda kesin bilgileri yoktur, zanlarına göre konuşurlar. Kesin olan, İsa’nın katledilmediğidir!

158-) Bel rafeahullahu ileyHİ, ve kânAllâhu Aziyzen Hakiyma;

Bilakis Allâh Onu kendine yüceltti! Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.

159-) Ve in min ehlil Kitabi illâ le yu’minenne Bihi kable mevtihi, ve yevmel kıyameti yekûnu aleyhim şehiyda;

Nitekim (geçmişteki) hakikat bilgisine uyanlardan hiçbiri yoktur ki, ölümü anında Ona (bildirdiğine) iman etmiş olmasın! Kıyamet sürecinde aleyhlerinde şahitlik yapacaktır.

160-) Fe Bi zulmin minelleziyne hadu harremna aleyhim tayyibatin uhıllet lehüm ve Bi saddihim an sebiylillâhi kesiyra;

Zulümleri ve hidâyete engel olmaları nedeniyle helal olan pek çok temiz nimeti onlara (Yahudilere) haram kıldık!

161-) Ve ahzihimür riba ve kad nühu anhu ve eklihim emvalenNasi Bil ba’tıl* ve a’tedna lil kafiriyne minhüm azâben eliyma;

Yasaklandığı hâlde riba almaları ve insanların mallarını haksız olarak yemeleri dolayısıyla idi (bu haram). Hakikati inkârı sürdürenler için feci azap hazırladık!

162-) LakinirRasihune fiyl ılmi minhüm vel mu’minune yu’minune Bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike vel mukıymiynes Salate vel mü’tunez Zekate vel mu’minune Billâhi vel yevmil ahır* ülaike senü’tiyhim ecren azıyma;

İçlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ile iman edenler, senden önce inzâl olanla birlikte sana inzâl olana da iman ederler. Salâtı ikame eden ve zekâtı veren; “B” harfindeki anlam kapsamınca Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenlere gelince... Onlara azîm bir mükâfat vereceğiz.

163-) İnna evhayna ileyke kema evhayna ila Nuhın ven Nebiyyiyne min ba’dih* ve evhayna ila İbrahiyme ve İsma’ıyle ve İshaka ve Ya’kube vel Esbatı ve ‘Iysa ve Eyyube ve Yunuse ve Harune ve Süleyman* ve ateyna Davude Zebura;

Nuh’a ve ondan sonraki Nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik... İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a, Esbat’a (torunlara), İsa’ya, Eyyub’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik... Davud’a Zebur’u (hikmetler bilgisini) verdik.

164-) Ve Rusülen kad kasasnahüm aleyke min kablü ve Rusülen lem naksushüm aleyk* ve kellemAllâhu Musa tekliyma;

Daha önce sana hikâyelerini anlattığımız veya anlatmadığımız Rasûllere de (vahyettik)... Allâh Musa’ya kelime kelime konuştu.

165-) Rusülen mübeşşiriyne ve münziriyne liella yekûne linNasi alellahi huccetün ba’der rusül* ve kânAllâhu Aziyzen Hakiyma;

Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Rasûller (gönderdik) ki, Rasûllerden (açıklamalarından) sonra insanların Allâh’a karşı bir mazereti olmasın! Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.

166-) Lakinillâhu yeşhedü Bi ma enzele ileyke enzelehu Bi ılmiHİ, vel Melaiketü yeşhedun* ve kefa Billâhi şehiyda;

Ne var ki, Allâh sana inzâl ettiği ile şahitliğini gösterir ki, HÛ’nun ilmi olarak onu sana inzâl etmiştir. Melekler (bu inzâl ile ilgili kuvveler - Cibrîl) de olayın şahididir. Şahit olarak Allâh yeterlidir.

167-) İnnelleziyne keferu ve saddu an sebiylillâhi kad dallu dalâlen be’ıyda;

Hakikati inkâr edip insanları da Allâh yolundan engelleyenler, çok büyük sapma içindedirler.

168-) İnnelleziyne keferu ve zalemu lem yekûnillâhu li yağfire lehüm ve lâ liyehdiyehüm tariyka;

Muhakkak ki Allâh hakikati inkâr edenleri ve zulmedenleri ne bağışlar ne de onlara bir tarîk (anlayış yolu) açar.

169-) İlla tariyka cehenneme halidiyne fiyha ebeda* ve kâne zâlike alellahi yesiyra;

Cehennem yolu (cehennem yaşamına yol açan anlayış) hariç! Orada sonsuza dek kalırlar. Bu Allâh için çok kolaydır.

170-) Ya eyyühen Nasü kad caekümür Rasûlü Bil Hakkı min Rabbiküm feaminu hayren leküm* ve in tekfüru feinne Lillâhi ma fiys Semavati vel Ard* ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;

Ey insanlar, Rasûl size Rabbinizden Hak olarak gelmiştir! Artık iman edin sizin için hayırlı olana! Eğer inkâr ederseniz, bilin ki semâlar ve arzda olan ne varsa Allâh içindir (Esmâ ül Hüsnâ’sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için). Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

171-) Ya ehlel Kitabi lâ tağlu fiy diyniküm ve lâ tekulu alellahi illel Hakk* innemel Mesiyhu ‘Iysebnü Meryeme Rasûlullahi ve KelimetuHU, elkaha ila Meryeme ve ruhun minHU, fe aminu Billâhi ve RusuliHİ, ve lâ tekulu selâsetün, intehu hayren leküm* innemAllâhu ilâhun vahıd* subhaneHU en yekûne leHU veled* leHU ma fiys Semavati ve ma fiyl Ard* ve kefa Billâhi Vekiyla;

Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar... Dininizde ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın... Allâh üzerine Hak olmayanı söylemeyin... Meryemoğlu İsa Mesih, yalnızca Allâh Rasûlü ve O’nun Kelimesi’dir... Onu Meryem’e ilka etmiştir ve kendinden (El Esmâ ül Hüsnâ’sından) bir mânâdır (ruhtur)... O hâlde Esmâ’sıyla her şeyin hakikati olan Allâh’a ve Rasûllerine iman edin... “Üçtür” (baba - oğul - kutsal ruh) demeyin! Sizin hayrınıza olarak (buna) son verin... Allâh ancak İlâh’un Vâhid’dir (Tek Ulûhiyet sahibidir)... Subhandır “HÛ”, çocuk sahibi olma kavramından! Semâlar ve arzda ne varsa O’nun içindir... Vekîl olarak Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh yeterlidir.

172-) Len yestenkifel Mesiyhu en yekûne abden Lillâhi ve lel Melaiketül Mukarrebun* ve men yestenkif an ıbadetiHİ ve yestekbir fe seyahşüruhüm ileyHİ cemiy’a;

Ne Mesih (İsa) ve ne de mukarreb melâike Allâh’a kulluktan asla gocunmazlar! Kim O’nun ibadetinden kaçınır ve kibirlenirse, hepsini kendine haşr edecektir.

173-) Feemmelleziyne amenû ve amilus salihati fe yüveffiyhim ücurehüm ve yeziydühüm min fadliHİ, ve emmelleziynestenkefu vestekberu feyü’azzibühüm azâben eliymen, ve lâ yecidune lehüm min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasıyra;

İman edip imanının gereğini uygulayanlara gelince, (O) onlara ecirlerini tam verecek ve fazlından onları artıracaktır... Kulluktan kaçınıp ve benliklerini kabartanlara gelince, onlara feci bir azap ile azap edecektir... Kendileri için Allâh dûnunda bir velî ve nasîr de bulamazlar.

174-) Ya eyyühenNasu kad caeküm burhanun min Rabbiküm ve enzelna ileyküm nûren mubiyna;

Ey insanlar! Hakikaten Rabbinizden size bir burhan (hakikatin dillenmişi Hz. Muhammed s.a.v.) geldi... Size apaçık bir Nûr (Kur’ân)inzâl ettik.

175-) Feemmelleziyne amenû Billâhi va’tesamu Bihi feseyüdhıluhüm fiy rahmetin minHU ve fadlin ve yehdıyhim ileyHİ sıratan müstekıyma;

Esmâ’sıyla her şeyin aslı olan Allâh’a iman edip, O’na hakikatleri olarak sımsıkı tutunanlara gelince, onları HÛ’dan bir rahmetin ve fazlın içine sokacak ve onları kendisine varan sırat-ı müstakime hidâyetleyecektir.

176-) Yesteftunek* kulillâhu yüftiyküm fiyl kelaleh* inimruün heleke leyse lehu veledün ve lehu uhtün feleha nısfü ma terek* ve huve yerisüha in lem yekün leha veled* fe in kanetesneteyni felehümessülüsâni mimma terek* ve in kânu ıhveten Ricalen ve nisaen felizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn* yübeyyinullahu leküm en tadıllu* vAllâhu Bi külli şey’in Aliym;

Senden açıklama-hüküm isterler... De ki: “Kelale (arkasında ana-baba ve çocuk bırakmamış olan) hakkında size Allâh fetva verir: Eğer çocuğu olmayıp, bir kız kardeşi bulunan bir erkek kişi ölürse, mirasının yarısı onundur... Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona vâris olur... Eğer (ölen erkek kişinin kız kardeşleri) iki iseler, (erkek kardeşlerinin) mirasının üçte ikisi onlarındır... Eğer (mirasçı) kardeşler erkekler ve kadınlar ise (erkek - kız kardeşler durumunda birçoklarsa)(o zaman) bir erkeğe iki kadının payıdır”... Allâh, sapmayasınız diye size beyan ediyor... Allâh Bi-küllî şey’in - her şeyin Esmâ’sıyla hakikati olarak Aliym’dir.

98 / 120

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!