21. Enbiyâ’ Sûresi

“B”İSMİLLÂHİR RAHMÂNİR RAHIYM

1-) Ikterabe linNasi hısabuhüm ve hüm fiy ğafletin mu’ridun;

İnsanlara yaptıklarının sonucunu görme süreci yaklaşmıştır! Onlar ise kozaları içinde aldırmaz bir hâldeler!

2-) Ma ye’tiyhim min zikrin min Rabbihim muhdesin illesteme’uhu ve hüm yel’abun;

Rablerinden gelen her yeni uyarıyı, alaya alarak dinliyorlar!

3-) Lahiyeten kulubühüm* ve eserrun necva elleziyne(necvelleziyne) zalemu* hel hazâ illâ beşerun mislüküm* efete’tunes sıhra ve entüm tubsırun;

Akılları fikirleri oyun eğlencede! O, nefslerine zulmedenler, aralarında fısıldaşıyorlar: “Sizden farklı bir beşer mi sanki! Ne olduğunu görüp dururken, sihirli sözlerine mi kapılıyorsunuz?”

4-) Kale Rabbiy ya’lemul kavle fiys Semai vel’ Ard* ve HUves Semiy’ul ‘Aliym;

(Hz. Rasûlullâh): “Benim Rabbim semâda ve arzda konuşulanı bilir... O, Semi’dir, Aliym’dir” dedi.

5-) Bel kalu adğâsü ahlâmin belifterahu bel huve şa’ır* felye’tina Bi ayetin kema ursilel evvelun;

Şöyle de dediler: “Konuştukları kuruntulardan oluşan rüyalarıdır! Muhtemelen uyduruyor... Hayır, O bir şairdir! (Eğer böyle değilse) geçmişte yaşamış Rasûllerdeki gibi mucizesini göstersin!”

6-) Ma amenet kablehüm min karyetin ehleknaha* efehüm yu’minun;

Bunlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir şehir halkı da iman etmemişti... Onlar mı iman edecekler?

7-) Ve ma erselna kableke illâ ricalen nuhiy ileyhim fes’elu ehlez zikri in küntüm lâ ta’lemun;

Senden önce, kendilerine erkeklerden başkasını vahiy ile irsâl etmedik... Eğer bilmiyorsanız, geçmiş hakkında bilgi sahibi kişilere sorun.

8-) Ve ma cealnahüm ceseden lâ ye’külunet ta’ame ve ma kânu halidiyn;

Onları (Nebi/Rasûlleri), yemeğe ihtiyacı olmayan bedenli olarak meydana getirmedik! (Onlar dünyada) ebedî kalıcılar da değillerdi.

9-) Sümme sadaknahümül va’de feenceynahüm ve men neşau ve ehleknel müsrifiyn;

Sonra Onlara bildirimimizi gerçekleştirdik; Onları ve dilediğimiz kimseleri kurtarıp, müsrifleri helâk ettik.

10-) Lekad enzelna ileyküm Kitaben fiyhi zikruküm* efela ta’kılun;

Yemin olsun ki, size, içinde zikriniz olan (hakikatinizi HATIRLATAN) BİLGİ inzâl ettik! Aklınız almıyor mu?

11-) Ve kem kasamna min karyetin kânet zâlimeten ve enşe’na ba’deha kavmen aharin;

Zâlim olan nice bölgeyi kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka halklar inşa ettik.

12-) Felemma ehassu be’sena izâ hüm minha yerküdun;

Şiddetimizi hissettiklerinde bir de bakarsın, oradan kaçıyorlar!

13-) Lâ terküdu verci’u ila ma ütriftüm fiyhi ve mesakiniküm lealleküm tüs’elun;

“Kaçmayın; bolluktan şımardığınız yere, meskenlerinize dönün ki sorgulanasınız.”

14-) Kalu ya veylena inna künna zâlimiyn;

Dediler ki: “Yazıklar olsun bize! Gerçekte zulmedenlerden olmuşuz!”

15-) Fema zalet tilke da’vahüm hatta cealnahüm hasıyden hamidiyn;

Onların bu iddiaları sürüp gitti... Tâ ki biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş ateşe döndürene kadar.

16-) Ve ma halaknes Semae vel Arda ve ma beynehüma lâ’ıbiyn;

Semâyı, arzı ve aralarındakileri oyuncak olarak halketmedik (çok büyük işlevleri vardır)!

17-) Lev eradna en nettehıze lehven lettehaznahu min ledünna* in künna fa’ıliyn;

Eğer bir oyun - eğlence oluşturmak dileseydik, elbette onu kendi ledünnümüzden edinirdik! Biz bunları yapmayız!

18-) Bel nakzifü Bil Hakkı alel bâtıli feyedmeğuhu feizâ huve zahikun, ve lekümül veylü mimma tasıfun;

Bilakis biz, Hakk’ı (hakikati) bâtılın (vehme dayalı fikirlerin) üzerine indiririz de, onun düşünce sistemini paramparça eder... Bir de bakarsın ki o can çekişerek yok olup gider... Tanımlamalarınızdan dolayı yazıklar olsun size!

19-) Ve leHU men fiys Semavati vel Ard* ve men ‘ındeHU lâ yestekbirune an ıbadetiHİ ve lâ yestahsirun;

Semâlarda ve arzda kim varsa O’nun (El Esmâ mânâlarının açığa çıkması) içindir! “HÛ”nun indînde olanlar, O’nun kulluğunu ne benliklerini katarak büyüklenmiş olurlar ne de bezginlik duyarlar!

20-) Yüsebbihunelleyle vennehare lâ yeftürun;

Gece ve gündüz (yaratılış amaçlarındaki işlevlerine devam suretiyle) tespih ederler; Hiç kesintisiz!

21-) Emittehazû aliheten minel Ardı hüm yünşirun;

Yoksa onlar yeryüzünde, kabirdeki ölüleri (bedenlerdeki şuurundan gâfil bilinçleri) dirilten (hakikatlerini hatırlatıp yaşatan) tanrılar mı edindiler?

22-) Lev kâne fiyhima alihetün ilAllâhu lefesedeta* fesubhanAllâhi Rabbil Arşi amma yesıfun;

Eğer o ikisinde (semâlar ve arz) Allâh’tan başka tanrılar olsaydı, elbette o ikisi de düzenini yitirirdi! Arş’ın Rabbi Allâh, onların vasıflamalarından münezzehtir.

23-) Lâ yüs’elu amma yef’alu ve hüm yüs’elun;

Yaptığından soru sorulmaz! Onlar sorgulanır (yaptıklarının sonucu yaşatılır)!

24-) Emittehazû min dûnihi aliheten, kul hatu burhaneküm hazâ zikru men me’ıye ve zikru men kabliy* bel ekseruhüm lâ ya’lemunelHakka fehüm mu’ridun;

Yoksa O’nun dûnunda tanrılar mı edindiler? De ki: “Kanıtınızı getirin hadi! Bu (lâ ilâhe illAllâh) benimle beraber olan kimsenin de zikridir (hatırladığı hakikattir); benden önce olan kimsenin de zikridir (hatırladığı hakikattir)”... Hayır, onların çoğunluğu Hakk’ı bilmiyorlar... Bundan ötürü yüz çeviricilerdir.

25-) Ve ma erselna min kablike min Rasûlin illâ nuhıy ileyhi ennehu lâ ilâhe illâ ENE fa’budun;

Senden önce bir Rasûl irsâl etmedik ki Ona: “Tanrı yoktur, sadece Ben! O hâlde bana kullukta olduğunuzu fark edin” diye vahyetmiş olmayalım.

26-) Ve kalüttehazer Rahmânu veleden subhaneHU, bel ‘ıbadun mükramun;

“Rahmân çocuk edindi” dediler! Subhan’dır O! Bilakis, ikrama nail olmuş kullardır (İsa ve Allâh’ın kızları diye vehmedilen melekler).

27-) Lâ yesbikuneHU Bil kavli ve hüm Bi emriHİ ya’melun;

Sözleri, O’nun hükmü önüne geçmez! Onlar, O’nun hükmünü uygular.

28-) Ya’lemu ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm ve lâ yeşfe’une illâ limenirteda ve hüm min haşyetiHİ müşfikun;

Onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir... Onlar, ancak rızasını kazanmış kişilere şefaat ederler... Onlar, O’nun haşyetinden titrerler.

29-) Ve men yekul minhüm inniy ilâhun min dûniHİ fezâlike necziyhi cehennem* kezâlike necziz zâlimiyn;

Onlardan kim: “Ben, O’nun dûnunda bir tanrıyım” derse; ona, bunun sonucunu cehennem olarak yaşatırız! İşte zâlimlere sonucunu böyle yaşatırız.

30-) Evelem yeralleziyne keferu ennes Semavati vel Arda kâneta retkan fefetaknahüma* ve ce’alna minelMai külle şey’in hayy* efela yu’minun;

O hakikat bilgisini inkâr edenler görmediler mi ki (atom altı boyutuyla) semâlar ve arz birleşik idi de biz onları (algılayıcı kuvvelerin yoğunlaşmasıyla) yarıp ayırdık! Her diri şeyi sudan (H2O) oluşturduk... Hâlâ iman etmiyorlar mı?

31-) Ve cealna fiyl’Ardı ravasiye en temiyde Bihim ve ce’alna fiyha ficacen sübülen leallehüm yehtedun;

Arzda, kendilerini sallayıp sarsmasın diye sâbit dağlar (vücutta organlar) oluşturduk... Dağlar arasında geniş yollar oluşturduk ki doğru yolu bulsunlar.

32-) Ve cealnesSemae sakfen mahfuza* ve hüm ‘an âyâtiha mu’ridun;

Semâyı da korunmuş bir tavan kıldık... Onlar onun işaretlerine aldırmıyorlar.

33-) Ve HUvelleziy halekalleyle vennehare veşŞemse velKamer* küllün fiy felekin

yesbehun;

“HÛ” ki, geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratmıştır. Her biri yörüngesinde (enerji - dalga okyanusunda) yüzmektedir!

34-) Ve ma ce’alna li beşerin min kablikel huld* efein mitte fehümül halidun;

Senden önce hiçbir beşere sonsuz yaşam oluşturmadık! Sen öleceksin de, onlar ebedî midir?

35-) Küllü nefsin zâikatülmevt* ve nebluküm Bişşerri velhayri fitneten ve ileyna turce’un;

Her nefs (bilinç) ölümü TADACAKTIR! Biz kuvvelerinizi keşfedesiniz diye sizi şerr ve hayır ile deneriz... Bize döndürülürsünüz.

36-) Ve izâ reakelleziyne keferu in yettehızûneke illâ hüzüva* ehazelleziy yezküru aliheteküm* ve hüm Bi zikrirRahmâni hüm kafirun;

Hakikat bilgisini inkâr edenler seni gördüklerinde, “Bu mu tanrılarınız hakkında konuşan!” diyerek seni küçümsemekten başka bir şey yapmazlar... Oysa Hakikatleri olan Rahmâniyet hatırlatılınca, onu inkâr etmekteler!

37-) Hulikal İnsanu min acel* seüriyküm âyâtiy fela testa’cilun;

İnsan, hemen oluşturmak isteyen (aceleci) olarak yaratılmıştır! İşaretlerimi (ne demek olduğunu) size yakında göstereceğim... (Onların oluşmasında) acele etmeyin!

38-) Ve yekulune meta hazel va’dü in küntüm sadikıyn;

“Eğer doğru söyleyenler iseniz şu vadedilen ne zamandır?” derler.

39-) Lev ya’lemülleziyne keferu hıyne lâ yeküffune ‘an vucuhihimünnare ve lâ an zuhurihim ve lâ hüm yünsarun;

Hakikat bilgisini inkâr edenler, ne vechlerinden (iç dünyalarından) ne de sırtlarından (dıştan) yakanı önleyemeyecekleri; kendilerine yardım da olunmayacağı zamanı bir bilselerdi!

40-) Bel te’tiyhim bağteten fetebhetühüm fela yestetıy’une raddeha ve lâ hüm yünzarun;

Bilakis (vadolunanı yaşatacak vefat {bedenin hayatiyetini yitirmesiyle meydana gelen kopuş}) onlara ansızın gelir de, kendilerini şaşkına çevirir! Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter ve ne de kendilerine mühlet verilir.

41-) Ve lekadistühzie Bi Rusulin min kablike fehaka Billeziyne sehıru minhüm ma kânu Bihi yestehziun;

Andolsun, senden önceki Rasûllerle de alay edildi de; küçümsedikleri şey, alay edenleri her yönden kuşattı.

42-) Kul men yekleüküm Bil leyli ven nehari miner Rahmân* bel hüm an zikri Rabbihim mu’ridun;

De ki: “Gece ve gündüzünüzde, Rahmân’dan (özündeki Rahmânî hakikatin gereklerini yaşayamamanın sonucu olan azap hâlinden) sizi kim korur?”... Hayır, onlar Rablerinin zikrinden yüz çeviricilerdir!

43-) Em lehüm alihetün temne’uhüm min duniNA* lâ yestetıy’une nasre enfüsihim ve lâ hüm minna yushabun;

Yoksa onların, kendilerini koruyacak bizim dûnumuzda ilâhları mı var? (Oysa) onlar (vehmettikleri tanrılar), ne kendi nefslerini kurtaracak güce sahip olurlar; ne de tarafımızdan destek görürler.

44-) Bel metta’na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül ‘umür* efela yeravne enna ne’til Arda nenkusuha min atrafiha* efehümül ğalibun;

Hayır, biz bunları ve atalarını (dünya nimetlerinden) yararlandırdık. O kadar ki, onlara ömür çok uzun geldi (bitmeyecekmiş gibi)! Görmüyorlar mı ki biz arza (fiziksel bedene) geliyoruz, onun etrafından onu noksanlaştırıyoruz (tâ ki yaşlanır ve ölümü tadar)... Galipler onlar mı?

45-) Kul innema ünziruküm Bil vahyi, ve lâ yesme’ussummüddu’âe izâ ma yünzerun;

De ki: “Ben sizi sadece vahiy ile uyarıyorum”... (Ne var ki) sağırlar uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler!

46-) Ve lein messethüm nefhatün min azâbi Rabbike le yekulünne ya veylena inna künna zâlimiyn;

Yemin olsun, eğer onlara Rabbinin azabından bir esinti dokunsa elbette: “Yazık bize! Doğrusu biz zâlimlermişiz” derler.

47-) Ve neda’ulmevaziynelkısta liyevmil kıyameti fela tuzlemu nefsün şey’a* ve in kâne miskale habbetin min hardelin eteyna Biha* ve kefa Bina hasibiyn;

Kıyamet sürecinde ulûhiyet hükümlerine göre ölçütler koyarız! Hiçbir nefs (benlik - bilinç) en küçük bir zulme uğramaz. Bir hardal tanesi ağırlığınca olsa dahi onu getiririz. Hesap görücüler olarak biz (hakikatlerindeki Hasiyb özelliği) kâfiyiz.

48-) Ve lekad ateyna Musa ve HarunelFurkane ve Dıyâen ve Zikran lil müttekıyn;

Andolsun ki biz Musa ve Harun’a Furkan’ı (Hak ile bâtılı ayırt edeni), korunmak isteyenler için bir ışık ve bir hatırlatıcı olarak verdik.

49-) Elleziyne yahşevne Rabbehüm Bil ğaybi ve hüm minessa’ati müşfikun;

Onlar ki gaybları olarak Rablerinden haşyet ederler... Onlar o Saat’ten de titrerler.

50-) Ve hazâ zikrun mübarekün enzelnaHU, efeentüm lehu münkirun;

Bu da inzâl ettiğimiz mübarek bir hatırlatmadır! Siz O’nu inkâr edenler misiniz?

51-) Ve lekad ateyna İbrahiyme rüşdehu min kablü ve künna Bihi ‘Alimiyn;

Andolsun ki biz İbrahim’e daha önceden rüşdünü (olgunluk düşüncesi - hanîflik) verdik... Biz Onu bilirdik.

52-) İz kale liebiyhi ve kavmihi ma hazihit temasiylülletiy entüm leha ‘akifun;

Hani (İbrahim) babasına ve halkına demişti ki: “Kendilerine tapındığınız bu heykeller de nedir?”

53-) Kalu vecedna abaena leha ‘abidiyn;

Dediler ki: “Atalarımızı bunlara tapanlar olarak gördük (biz de onları taklit ediyoruz işte).”

54-) Kale lekad küntüm entüm ve abaüküm fiy dalalin mubiyn;

(İbrahim) dedi ki: “Yemin ederim ki, sizin de atalarınızın da sapık bir düşüncede olduğu apaçık ortada!”

55-) Kalu eci’tena Bil Hakkı em ente minel lâ’ıbiyn;

Dediler ki: “Sen bize Hak olarak mı geldin yoksa sen oyun oynayanlardan mısın?”

56-) Kale bel Rabbuküm Rabbüs Semavati vel Ardılleziy fetarehünne, ve ene alâ zâliküm mineş şahidiyn;

(İbrahim) dedi ki: “Hayır (oyun değil bu)! Rabbiniz, semâların ve arzın Rabbidir ki, onları belli bir işlev ve sistemle yaratmıştır! Ben buna şahitlerdenim.”

57-) Ve tAllâhi le ekiydenne asnameküm ba’de en tüvellu müdbiriyn;

“TAllâhi, arkanızı dönüp gittikten sonra, sizin putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım.”

58-) Fece’alehüm cüzâzen illâ kebiyren lehüm leallehüm ileyhi yerci’un;

(Nihayet İbrahim) belki ona gidip sorarlar diye, en büyükleri dışında putları paramparça etti.

59-) Kalu men feale hazâ Bi alihetina innehu le minez zâlimiyn;

Dediler ki: “Bunu tanrılarımıza kim yaptı ise, muhakkak ki o zâlimlerdendir.”

60-) Kalu semi’na feten yezküruhüm yukalu lehu İbrahiym;

Dediler ki: “Bunlar hakkında konuşan (geçersiz olduklarından söz eden) İbrahim diye bir genç işitmiştik.”

61-) Kalu fe’tu Bihi alâ a’yüninNasi leallehüm yeşhedun;

Dediler ki: “Onu tutuklayıp halkın gözleri önüne getirin ki, herkes olaya şahit olsun.”

62-) Kalu eente fealte hazâ Bi alihetina ya İbrahiym;

Dediler ki: “Tanrılarımıza (heykellere - putlara) bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?”

63-) Kale bel fealehu, kebiyruhüm hazâ fes’eluhüm in kânu yentıkun;

(İbrahim) dedi ki: “Hayır! Onların şu büyükleri yapmıştır onu! Onlara (putlara) sorun, eğer konuşabiliyorlarsa!”

64-) Ferace’û ila enfüsihim fekalu inneküm entümüzzâlimun;

Şöyle bir düşündükten sonra: “Muhakkak ki siz, evet siz zâlimlersiniz” dediler (birbirlerine).

65-) Sümme nükisu alâ ruusihim* lekad alimte ma haülai yentıkun;

Sonra gene kafaları alt üst olup eski fikirlerinde ısrarla: “Sen gerçekten bilirsin ki, bunlar konuşmazlar!” (dediler).

66-) Kale efeta’budune min dûnillâhi ma lâ yenfeuküm şey’en ve lâ yedurruküm;

(İbrahim) dedi ki: “Allâh dûnunda size hiçbir yarar ya da zarar da veremeyen şeylere mi tapınıyorsunuz?”

67-) Üffin leküm ve lima ta’budune min dunillâh* efela ta’kılun;

“Yazık size! Allâh dûnunda taptıklarınıza! Aklınızı kullanamıyor musunuz?”

68-) Kalu harrikuhu vensuru aliheteküm in küntüm fa’ıliyn;

Dediler ki: “Onu (İbrahim’i) yakarak tanrılarınıza destek verin... Eğer elinizden bir şey gelirse (bunu yapın).”

69-) Kulna ya naru kûniy berden ve selâmen alâ İbrahiym;

Dedik: “Ey Ateş... İbrahim’e serin ve selâm (selâmet) ol!”

70-) Ve eradu Bihi keyden fecealnahümül ahseriyn;

Ona bir tuzak kurmak istediler; onların yaptığını geçersiz kıldık!

71-) Ve necceynahu ve Lutan ilel Ardılletiy barekna fiyha lil alemiyn;

Biz Onu (İbrahim’i) da Lût’u da, insanlar için bereketlendirdiğimiz o bölgeye eriştirip, kurtardık.

72-) Ve vehebna lehu İshak* ve Ya’kube nafileten, ve küllen ce’alna salihıyn;

Biz Ona İshak’ı bağışladık, fazladan da Yakup’u verdik... Hepsini sâlihler kıldık.

73-) Ve ce’alnahüm eimmeten yehdune Bi emriNA ve evhayna ileyhim fi’lel hayrati ve ikamas Salâti ve iytaez Zekâti, ve kânu lena abidiyn;

Onları hükmümüzce hakikate erdiren önderler kıldık... Onlara hayırlı işler yapmayı, salâtı ikame etmeyi ve zekât vermeyi vahyettik... Kulluklarının farkındalığında idiler.

74-) Ve Lutan ateynahu hukmen ve ılmen ve necceynahu minel karyetilletiy kânet ta’melül habais* innehüm kânu kavme sev’in fasikıyn;

Lût’a (gelince), Ona bir hüküm ve bir ilim verdik... Onu çirkin şeyleri işleyen o kentten kurtardık... Muhakkak ki onlar bozuk inançlı, kötü bir kavim idi.

75-) Ve edhalnahu fiy rahmetiNA* innehu mines salihıyn;

Onu rahmetimize kattık... Muhakkak ki O sâlihlerden idi.

76-) Ve Nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahu ve ehlehu minel kerbil azıym;

Nuh... Hani daha önce bize yönelmişti de, Ona icabet etmiş; (böylece) Onu ve ehlini o azîm sıkıntıdan kurtarmıştık.

77-) Ve nesarnahu minel kavmilleziyne kezzebu Bi âyâtiNA* innehüm kânu kavme sev’in fe ağraknahüm ecme’ıyn;

Ona, kendilerindeki işaretlerimizi yalanlayan halka (karşı) yardım etmiştik... Muhakkak ki onlar kötü bir topluluk idi... Biz de onların hepsini birden suda boğduk.

78-) Ve Davude ve Süleymane iz yahkümani fiyl hars* iz nefeşet fiyhi ğanemül kavm* ve künna li hükmihim şahidiyn;

Davud ile Süleyman’ı da (an)... Hani o ikisi, o ekin hakkında hüküm veriyorlardı... Hani bir topluluğun koyunları (geceleyin) ekinin içinde (onları yemek için) yayılmıştı... Biz onların hükümlerinin şahitleriydik.

79-) Fefehhemnaha Süleyman* ve küllen ateyna hukmen ve ılma* ve sahharna mea Davudel cibale yüsebbıhne vettayr* ve künna faıliyn;

Biz Süleyman’ı bu konuda anlayışlı kıldık! Her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Davud da tespih ederken, dağları ve kuş cinsini hizmetine verirdik... Fâiller biz idik.

80-) Ve allemnahu san’ate lebusin leküm li tuhsıneküm min be’siküm* fehel entüm şakirun;

Ona (Davud’a), sizin için, savaş sıkıntılarınızdan sizi korusun diye, zırh yapma sanatını talim ettik... İmdi siz şükrediyor musunuz?

81-) Ve li Süleymaner riyha asıfeten tecriy Bi emriHİ ilel Ardılletiy barekna fiyha* ve künna Bi külli şey’in alimiyn;

Süleyman’a da fırtınayı boyun eğdirdik... Onun (Süleyman’ın) hükmüyle, içinde bereketler oluşturduğumuz bölgeye doğru eserdi! Biz, her şeyde bilen biziz.

82-) Ve mineş şeyatıyni men yeğusune lehu ve ya’melune amelen dune zâlik* ve künna lehüm hafizıyn;

Onun (Süleyman) için denizin dibine dalan ve daha başka iş de yapan şeytanlardan da (Süleyman’a hizmet verenler vardı)... Biz onların bekçileriydik.

83-) Ve Eyyube iz nada Rabbehû enniy messeniyeddurru ve ente Erhamur Rahımiyn;

Eyyub... Hani Rabbine: “Gerçekten hastalık beni yıprattı ve sen Erhamur Rahıymiynsin” diye nida etti.

84-) Festecebna lehu fekeşefna ma Bihi min durrin ve ateynahu ehlehu ve mislehüm meahüm rahmeten min ındiNA ve zikra lil abidiyn;

Biz de Ona icabet ettik ve hastalığından kurtardık... Ayrıca ona, indîmizden bir rahmet ve abidler (yakîn gelene kadar gerekli çalışmaları yapanlar) için hatırlatma olarak, ehlini ve onlarla beraber onların mislini de verdik.

85-) Ve İsma’ıyle ve İdriyse ve Zel kifl* küllün mines sabiriyn;

İsmail, İdris ve Zülkifl... Hepsi sabredenlerdendi.

86-) Ve edhalnahum fiy rahmetiNA* innehüm mines salihıyn;

Onları rahmetimizin içine dâhil ettik... Muhakkak ki onlar sâlihlerden idiler.

87-) Ve Zênnuni iz zehebe muğadıben fezanne en len nakdire aleyhi fenada fiyz zulümati en lâ ilâhe illâ ente subhâneKE inniy küntü minez zâlimiyn;

ZünNun (Yunus)... Hani kızarak çekip gitmiş ve kendisini sıkıştırmayacağımızı zannetmişti! Nihayet karanlıklar içinde: “Tanrı yok (benliğim yok); sadece Sen (hakikatimi oluşturan El Esmâ mânâların)! Senin (Esmâ mânâlarını açığa çıkaran olarak bu işlevimle)tespihindeyim! Muhakkak ki ben zâlimlerden oldum” diye yönelmişti.

88-) Festecebna lehu, ve necceynahu minel ğamm* ve kezâlike nüncil mu’miniyn;

Biz de Ona icabet ettik! Kendisini içine düştüğü bunalımdan kurtardık! İman edenleri işte böyle kurtarırız.

89-) Ve Zekeriyya iz nada Rabbehu Rabbi lâ tezerniy ferden ve ente hayrul varisiyn;

Zekeriya... Hani: “Rabbim... Beni hayatta tek başıma bırakma (bir vâris ihsan et)! Sen vârislerin en hayırlısısın” diye Rabbine nida etti.

90-) Festecebna lehu, ve vehebna lehu Yahyâ ve aslahna lehu zevceh* innehüm kânu yusari’une fiyl hayrati ve yed’unena rağaben ve raheba* ve kânu leNA haşi’ıyn;

Biz de icabet ettik, Ona Yahya’yı hibe ettik ve karısını Onun için ıslah ettik (çocuk doğurmak için uygun hâle getirdik)... Muhakkak ki onlar hayırlı işlerde yarışırlar; ümitle ve korkarak bize dua ederlerdi, huşû duyarlardı.

91-) Velletiy ahsanet ferceha fenefahna fiyha min ruhıNA ve ce’alnaha vebneha ayeten lil alemiyn;

İffetini koruyan o dişiyi (Meryem’i)... Ona (Meryem’in rahmindeki {Âdemî yaratışın benzeri olarak} cenine) ruhumuzdan nefhettik (Onda Esmâ’mızdan bazılarının özel mânâlarını açığa çıkartarak İsa’yı {şuur varlığı} halkettik)... Onu ve oğlunu âlemler için bir mucize olarak meydana getirdik.

92-) İnne hazihi ümmetüküm ümmeten vahıdeten, ve ene Rabbuküm fa’budun;

Muhakkak ki bu tek bir ümmet olarak sizin ümmetinizdir! Ben, sizin Rabbinizim! O hâlde bana kulluğunuzun bilincine erin!

93-) Ve tekattau emrehüm beynehüm* küllün ileyNA raci’un;

Onlar aralarında işlerini (din - sistem anlayışlarını) paramparça ettiler... Hepsi bize rücu edicilerdir.

94-) Femen ya’mel minas salihati ve huve mu’minun fela küfrane lisa’yih* ve inna lehu kâtibun;

Kim imanlı olarak yararlı bir fiil ortaya koyarsa o çalışmasının karşılığını alır! Biz onun kaydını tutanlarız!

95-) Ve haramün alâ karyetin ehleknaha ennehüm lâ yerci’un;

Yok ettiğimiz bir bölgedekilere haramdır ki; onlar rücu edemezler!

96-) Hatta izâ futihat ye’cucü ve me’cucü ve hüm min külli hadebin yensilun;

Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc kapılarının açıldığı zaman, her hadebden (yüksekçe yer - belki de uzay gemilerinden) hızlıca inerler!

97-) Vakterabel va’dül Hakku feizâ hiye şahısatün ebsarulleziyne keferu* ya veylena kad künna fiy ğafletin min hazâ bel künna zâlimiyn;

Ölüm yaklaştığında, bir de bakarsın ki hakikat bilgisini inkâr edenlerin gözleri dehşetle donar kalır! “Eyvah! Gerçekten biz kozamızda - dünyamızda yaşıyormuşuz (bu gerçeği fark edememişiz)! Hayır, zâlimler imişiz.”

98-) İnneküm ve ma ta’budune min dûnillâhi hasabü cehennem* entüm leha varidun;

Muhakkak ki siz de, Allâh dûnundaki taptıklarınız da cehennem yakıtısınız! Siz oraya varacaksınız!

99-) Lev kâne haülai aliheten ma vereduha* ve küllün fiyha halidun;

Eğer bunlar tanrılar olsalardı, oraya gelip girmezler idi! Hepsi orada ebedî kalıcılardır.

100-) Lehüm fiyha zefiyrun ve hüm fiyha lâ yesme’un;

Onlar için orada şiddetli - horultulu inleme vardır ve onlar orada (dünyadaki sağırlıklarının devamı olarak) işitmezler!

101-) İnnelleziyne sebekat lehüm minnel Hüsna, ülaike anha müb’adun;

Bizden kendilerine güzellik, saadet takdir edilmiş olan kimselere gelince, işte onlar ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.

102-) Lâ yesme’une hasiyseha* ve hüm fiy meştehet enfüsühüm halidun;

Onun (cehennemin) gümbürtüsünü işitmezler... Nefslerinin arzu ettiği her şey içinde sonsuza dek yaşarlar.

103-) Lâ yahzünühümül feze’ul ekberu ve tetelakkahümül Melaiketü, hazâ yevmükümülleziy küntüm tuadun;

O en büyük korku (ölüm kavramı kalktığı için) onları üzmez ve melekler onları karşılar: “İşte bu vadolunduğunuz sizin gününüzdür.”

104-) Yevme natvis Semae ketayyis sicilli lilkütüb* kema bede’na evvele halkın nu’ıydüh* va’den aleyna* inna künna faıliyn;´

O gün, semâyı yazılı sayfaları dürer gibi düreriz! İlk yaratmaya başladığımız gibi (yer - gök bitişik hâle) onu iade ederiz! Bu vaadimizdir! Gerçekleştirecek olan Biziz!

105-) Ve lekad ketebna fiyz Zeburi min ba’diz Zikri ennel’Arda yerisüha ıbadİYes salihun;

Andolsun ki Zikir’den (önceki hatırlatıcı bilgilerden) sonra Zebur’da (Hikmetler Bilgisi) da yazdık ki: “Arza (bedende Esmâ kuvveleriyle tasarrufa), Benim salâha ermiş kullarım (velâyet hakikati) vâris olur!”

106-) İnne fiy hazâ le belâğan likavmin ‘abidiyn;

Muhakkak ki bunda, abidler topluluğu (arınma çalışmaları yapanlar) için açıklayıcı bilgi vardır.

107-) Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil ‘alemiyn;

Seni âlemler (insanlar) için sadece rahmet olarak irsâl ettik!

108-) Kul innema yuha ileyye ennema İlahüküm ilâhun vahıd * fehel entüm müslimun;

De ki: “Bana sadece şu vahyolunuyor: Sizin tanrı diye düşündüğünüz sadece Ulûhiyet sahibi TEK’tir! Siz müslimler misiniz (teslimiyetinizin farkında mısınız) peki?”

109-) Fein tevellev fekul azentüküm alâ seva’* ve in edriy ekariybün em ba’ıydün ma tû’adun;

Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Eşit olarak size bildirdim... Size vadolunan şey (uyarıldığınız ölüm) yakın mıdır uzak mıdır, bilmiyorum.”

110-) İnnehu ya’lemülcehre minel kavli ve ya’lemu ma tektümun;

“Muhakkak ki O, düşüncelerinizden açığa vurduğunuzu da gizlemekte olduğunuzu da bilir.”

111-) Ve in edriy leallehu fitnetün leküm ve metaun ila hıyn;

“Bilmiyorum, belki de süre tanınması sizin için bir denemedir (kendinizin ne olduğunu bizzat yaşayıp görmeniz için) ve sınırlı bir yararlanmadır.”

112-) Kale Rabbıhküm Bil hakk* ve RabbunerRahmânul Müste’ânu alâ ma tasıfûn;

Dedi ki: “Rabbim, Hak olarak hükmet! Rabbimiz Rahmân Müstean’dır sizin asılsız tanımlamalarınıza karşı!”

79 / 120

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!