Sizin ölüm ötesi yaşam kişiliğinizi ve bedeninizi oluşturan şey ‘taşıyıcı dalgalar’ adını verdiğim holografik görüntü özelliğine sahip ışınsal yapıdır...

‘Bellek’ dalgaları ise, ‘taşıyıcı’ dalgalar üzerine bindirilmiş tüm zihnî fonksiyonlardan ibarettir... Tüm düşünceler, duygular, arzu ve korkular beyinde yaşandığı anda, otomatik olarak ‘bellek’ dalgaları şeklinde ‘taşıyıcı’ dalgalara yüklenir...”

“Kişi ölünce bütün hayatı gözünün önünden geçer, derler... Bu nasıl oluyor?..”

“Anlatıyorum ya işte... Senin bütün yaşamın boyunca kafandan geçen ve fiile dönüşen her şey, ‘bellek’ dalgaları şeklinde ‘taşıyıcı’ dalgalara yüklenmiş ve tüm bedeninde holografik bir biçimde yer almıştır... Dolayısıyla ruh, beden kaydından veya bedenin elektromanyetik çekim alanından kendisini kurtardığı anda, tüm geçmişini bütün detayları ile bir anda seyreder...”

“Ya başkaları...”

“Başkaları da onları okuyabilir!..”

“Ne!.. Yani, biz o tarafta şeffaf mı olacağız?..”

“Elbette!.. Ne sandın ki?.. Dünya’da yaşarken nasıl bir insan olduğunu çevrendeki herkes okuyabilecek!..”

“Yapma Elf, bu çok korkunç bir şey!.. Belki cehennemden bile korkunç!.. Yani, şimdi karşıma gelen herhangi bir kişi, benim tüm yaptıklarımı, yaşadıklarımı, günahlarımı−sevaplarımı okuyacak, öyle mi?..”

“Şayet silinmemiş ise, evet!..”

“Silinmemiş ise..?”

“Evet, ‘bellek’ dalgalarına yüklenmiş ve enerji dalgaları olarak yerini almış menfi düşünce ve duygular, silintilerle kayıttan düşürülmemiş ise, ruhta sâbit kalır ve ölüm ötesinde de herkes tarafından okunabilir!..”

“Bir dakika... Anladığımı tekrar edeyim bir kere... Şimdi, benim tüm düşünce ve duygularım ve fiillerim, ‘bellek’ dalgaları ile, ruhuma yani ‘taşıyıcı’ dalgalar şeklinde ışınsal bedenime yükleniyor…”

“Önce şurayı iyi kavra... İnsandaki, ‘RUH’ adı, bu dört dalga katmanının toplu adıdır. Dolayısıyla ‘bellek’ dalgaları ayrı, ‘ruh’ ayrı bir şey değildir!.. Ya topluca ‘RUH’ dersin... Ya da katmanlarından söz edersin...”

“Yani benim tüm özelliklerim ‘bellek’ dalgaları şeklinde holografik bir biçimde ‘taşıyıcı’ dalgalara yükleniyor... Öyle mi?”

“Evet...”

“Sonra bunların bir kısmının silinebilmesi de söz konusu olabiliyor öyle mi?.. Yani ben, bu kaydedilmiş dalgaların bir kısmını silebilirim mi?..”

“Evet!.. Bu kaydedilmiş dalgaların istenmeyen olumsuzlarını silebilmek de insanların elindedir!..”

“Elf, sen inanılmaz bir insansın! İnanılamayacak şeyler söylüyorsun!”

“Pardon Cem!.. Özür dilerim, ama ben bir insan değilim!.. DünyaNIZda, yanındayım; ama dünyaNIZdan biri değilim ben!.. Sizin değer yargılarınız ve son derece sınırlı, evrensel gerçekler ile bağdaşmayan sözde ilminiz beni hiç bağlamaz!..”

“Bağışla Elf!.. Dilim sürçtü heyecandan... Öyle bildiklerimizin dışında şeylerden bahsediyorsun ki, bir an için ne diyeceğimi şaşırdım!”

“Biliyorum, mazursun Cem... Çünkü sen kendini hâlâ bir insan sanıyorsun!.. ÖZÜNDEN perdelisin!.. Velev ki gerçekleri bilmek, asla o düzeyde yaşamak değildir...

Ne demiş içinizden biri... ‘Bal kavanozu yalanmakla, ağız tatlanası değil!’

74 / 83

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!