Hücrede hapis bir adam... Dışarıdaki, kapıyı açıyor ve ‘çık’ diyor, ama içerdeki çıkmıyor!.. Çıkmayan, dışarıdakine göre kendi isteğiyle içerde kalıp, dışarı çıkmadığı için, zindanda kalmayı hak etmiştir değil mi..?”

“Evet..?”

“Ama dışarıda, uzaklarda öyle biri var ki, yolladığı manyetik güçle, o kişiyi dışarı çıkmamaya mecbur kılıyor!.. Dışarıda ona çık diyenin ise bundan haberi yok!.. Başka birisi ise, duruma vâkıf! Şimdi, çık dediği hâlde, karşısındakinin çıkmadığını gören; bu adam hür olduğu hâlde dışarı çıkmıyor, öyle ise içerde kalıp cezasını çeksin, der!..

Hâlbuki, bir diğeri ise, onun kendisine yollanan mesajlar neticesinde orada kalıp, dışarı çıkamadığını müşahede eder ve bu yüzden de onun hür iradesiyle oradan çıkmazlık yapmadığını, ancak orada kalması istendiği için orada bulunduğunu bilir ve katiyen suçlamaz onu!..

Aynı adam, iki ayrı açıdan bakana göre, hem hürdür, hem de mecbur! Dolayısıyla, bilmeyen, suçlar ve hesap sorar; bilen ise, olanı yerinde görür!”

“Yani şimdi sen, insanlar android gibidir mi demek istiyorsun?..”

“Birbirlerine göre, insanlar hürdür!.. Ama, acaba insanlar, gerçekten hür müdür?..”

“Peki ben de şöyle sorayım... İnsanlar, ‘mesûl’ müdür?..”

“‘Mesûl’ kelimesiyle senin anladığın nedir?”

“Yaptıklarından soru sorulacak mıdır?..”

“Burada açıklığa kavuşturulması gereken birkaç husus vardır... Soru sorulmasından gaye nedir?.. Yani, insana soruyu soracak olan, o insanın yaptığı şeyi niye yaptığını bilmeyen biri midir, ki soru sorup öğrenecektir; niye yaptın bunu diyerek!.. Yani soru, öğrenme gayesiyle mi sorulacaktır?”

“Eğer, insanı yoktan vareden bir gücü kabul ediyorsak, onun her şeyi bildiğini de kabul etmemiz gerekir. Zira bir şeyi meydana getiren, meydana getirdiği şeyin yapısını ve yapacağını de bilir elbet!”

“Öyle ise öğrenme gayesiyle sorulacak bir soru söz konusu değil demektir!..”

“Evet!..”

“Bu takdirde soru sorulacaktır mânâsına gelen mesûliyetin, yaptığının nedenini açıklatacaktır, anlamı taşımadığı ortadadır. O takdirde “soru sorulmadan” gaye nedir?”

“Acaba, yaptıklarının neticesine erme, şeklinde bir açıklık getirebilir miyiz buna?..”

“Karar vermeden evvel, insanlar nasıl var olmuştur ve gelişmiştir, sorusuna cevap arasak, daha yerinde olmaz mı?.. Ki bunun arkasından, insanların neyi niye yaptıklarının tespitine ersek; ve ondan sonra da, kendi seçenekleriyle hür olarak mı birtakım şeyleri yaptıklarına, ya da mecbur mu olduklarına baksak…”

“Evet, böylesi daha yerinde olur!.. Lütfen söyler misin, insan nasıl meydana gelmiştir? Tabii bunu tıbbi mânâda sormuyorum... O kadarını bilebiliyoruz...”

“Dünya’nızın her an uzaydan gelen sayısız değerde kozmik ışınların radyasyonuna muhatap olduğunu, biliyorsun herhâlde..?”

“Evet, bir kısmının atmosferi geçemeyip kırıldığını, diğer kısmının ise arza ulaştığını biliyoruz!.. Hatta büyük bir kısmı saniye içinde tüm Dünya’nın içinden geçip, yoluna devam ediyor!..”

“Güneş ışınlarının yeryüzünde meydana getirdiği birçok tesirleri de biliyorsunuz herhâlde..?”

“Evet!..”

“Ay’ın dahi Dünya üzerinde ve de insanlarda büyük etkileri vardır...”

43 / 83

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!