Hz. Rasûlullâh’ın cevabı:

“BEN OKUYANLARDAN DEĞİLİM…”

“Senin ‘OKU’ diye işaret ettiğin şeyin ne olduğunu ben biliyorum... Biliyorum ki, bu yüzden ben sana ‘NEYİ OKUYAYIM?’ diye sormuyorum... Ancak henüz ben, onu ‘OKU’yanlardan değilim, OKU’yamıyorum”, anlamını taşıyordu.

İşte henüz onu OKUyamaması dolayısıyla, ilk gelen vahye iman durumunda oluyor Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)...

Şimdi!..

Neyi okuması isteniyordu ve bu kelime ile işaret edilen şey neydi?..

Hiç o an’a kadar Kurân’dan bir âyet nâzil olmadığına göre “OKU” dendiğinde istenen neydi?..

Biz bu konuyu geniş bir biçimde HZ. MUHAMMED NEYİ OKUDU? isimli kitabımızda izah etmeye çalıştık. Bu nedenle bu konuya burada daha fazla girmiyoruz.

Ancak burada ifade etmek istediğimiz şey; Hz. Rasûlullâh’ın henüz okumamış olması, okumayı dilemesi ve bu hâl içinde iken kendisine gelen, bildirilen hükümlere “iman” etmesi...

Nitekim daha sonra gelen Bakara Sûresi’nin son âyetlerinde;

“Âmener Rasûlü Bima ünzile ileyhi min Rabbihi...” denerek bu hususa işaret ediliyor.

“ÂMENER RASÛL”; Rasûl de (Hz. Muhammed) iman etti...

“BİMA ÜNZİLE iLEYH”; Kendisine inzâl olunana!..

Nereden inzâl olunana?..

“MİN RABBİHİ”; “Rabbinden”!..

Şimdi burada bir incelik noktası var!

Rasûl de iman etti; yani Hz. Muhammed (aleyhisselâm) iman etti. Kendisine “Rabbin”den inzâl olunana!

“Ünzile ileyhi min ALLÂHİ” demiyor... “ALLÂH’tan nâzil olana demiyor... İşte bu âyetin incelik noktası burasıdır!..

“Bima ünzile ileyhi min Rabbihi”... Kendi özünü hakikatini oluşturan Rabbinden inzâl olana diyor...

Yani, Kur’ân, Cebrâil aracılığıyla, şayet tâbiri câizse, dıştan vahyolduğu gibi; “BİMA ÜNZİLE” uyarısındaki B sırrı itibarıyla da, inzâlin Zât’ından gelen bir boyutsal derinlik ihtiva ettiği bize fark ettirilmek istenmektedir burada!..

Bu açıdan değerlendirebilirsek âyeti, anlayabildiğimiz kadarıyla anlamı şöyle olur:

“RASÛL, ÖZÜNÜ OLUŞTURAN RABBİNDEN İNZÂL OLANA İMAN ETTİ.”

Nitekim burada Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın bir açıklamasına değinelim:

“BANA KUR’ÂN BİR DEFADA NÂZİL OLDU”!..

Buradaki “inzâl”, yaratılışındaki fıtratına verilen bir programlamadır, anladığımız kadarıyla...

Nitekim Nahl Sûresi 68. âyetinde de bu hususa şöyle işaret edilmektedir:

“RABBİN BAL ARISINA VAHYETTİ Kİ...”

Demek oluyor ki, “VAHİY” varlığın özünden, Zât’ından gelen bir şekilde nâzil oluyor ki, o varlığın Zâtı da Âlemlerin Rabbi olan Rabb-ül âlemîndir!..

B sırrına ileride değineceğiz yine...

Yani, “Hakikati olan Rabbinden nâzil olmaktadır Kur’ân” ki onun Rabbi de RABB-ÜL ÂLEMÎNdir.

Ve Cebrâil (aleyhisselâm), Rabb-ül Âlemîn’den aldığı vahyi Hz. Rasûlullâh’a ulaştırmış oluyor. Bunun geniş izahını, neden böyle olduğunu İNSAN VE SIRLARI isimli kitabımızın “Rab Rubûbiyet - Allâh Ulûhiyet” kavramlarını içeren bölümünde açıklamıştık. Arzu edenler kitabımızın ilgili bölümünden bu konuyu tetkik edebilirler.

Şimdi, Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın bildirdiği biçimde, biz de iman etmek mecburiyetindeyiz...

Neye?..

30 / 98

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!