41 - 60

 -41-

 “İnsan”, bir bilinç varlığın adıdır ki; bugün et-kemik bedeni kullanır; yarın, ruh bedeni; cennete girebilenler ise “nûr” olarak yaşarlar!

Dünya’da yaşarken, kendini bedensiz soyut bilinç varlık olarak hissedemeyenler, daha sonraki boyutlarda bunu hissedip yaşama olanağını elde edemeyeceklerdir.

Dünya’da bedenle yaşamanın hakkını vereyim diye yalnızca iş-eş-aş hakkıyla uğraşırken; bilinç varlık olmanın hakkını ihmâl ederek bunu hissedemeyenler, ebeden kozmik evrensel bilinç boyutunda kendilerini tanıyamayacaklardır.

Dünya’da mertebe ve kerâmet peşinde koşan bedensellikle kayıtlanmış birimler, en büyük kerâmetin “evrensel kozmik bilinç boyutunda” yaşamak olduğunun farkında bile değiller! 

 

-42- 

 “ALLÂH” adıyla işaret edilene duyulan “haşyet”in ne olduğunu kavrayamayanlar, var sandıkları tanrılarıyla başbaşa kaldılar ve onun sopasından korkarak yaşadılar!

“Allâh korkusu”nu, tanrı korkusu” olarak anlayıp, öylece kabullenenler; sonra da ötede bir tanrı olmadığını fark edenler, hüsrana uğradı!

 ”ALLÂH” isminin işaretini kavrayanlar ise, bâtınlarındaki hakikati hakkıyla yaşayamama korkusu içinde yaşadı...

Bazıları ise bunun da ötesinde, sonsuz azamet ve ihtişamın getirdiği haşyet hâlinde şaşakaldı! 

 

 -43-

 “Baş olma hevesinden geçememiş olanların tasavvuf önderlikleri, tabiatının sigara arzusunu terk edemeyen şeyhlerinki gibidir... Onların alâmeti, kendi müntesibi olmayanları suçlamak ve aşağılamaktır!

Kendine bağlı olmayanlara gayrı gözüyle bakarak; onları, kendine bağlanmadıkça ayrı görüp, onların dedikodularını yapan takım başları, çelik çomak oyunlarına devam etsinler!.. Bunun farkına varmayan müntesipleri de, onların âkıbetine müstahak olurlar elbette.

Akıllı olan, ayırımcılığın olduğu hiçbir takım ve grupta yer almaz!

İman ehlinin dedikodusunu yapan bizden değildir!

Benliğini terk etmiş olan zâtta, dedikodu ve gıybet kesinlikle olmaz!

Orijin varken kopya çevresinde toplananlar, kopyanın kopyası olmaktan öteye geçemezler!..

Orijin yalnızca “Allâh Rasûlü”dür! 

 

 -44-

Karşınızdakini suçlamadan ve ona “Niçin bana bunu yaptın?” demeden önce durun ve şu soruyu sorun kendinize:

“Acaba ben ne yaptım da karşımdaki bana böyle yaptı? Benim hangi davranışım, onun bana böyle yapmasına sebebiyet verdi?”

Bunu sorabiliyorsanız kendinize; bu, pek çok konuda gerçekleri görmenize engel olacak perdelerden kurtulabileceğinizin müjdesi olacaktır.

 

-45- 

Kitaplarımın onbinlerle satıldığı dönemde aklıma gelirdi ki; cenazemde tabutumu taşıyacak onbinler olur... Paylaşımım çok çok fazla sanırdım insanlarla... Sevenlerim hayli fazladır zannederdim...

Kitaplarımın satışı yüzbinlere ulaştığında ise; derin derin düşünmeye başladığım devir geldi... Tabutumun dört kolundan taşıyacak dört dostum kalır mıydı arkamda acaba!

Bugün satılan kitaplar milyonlarla ifade ediliyor; Dünya’nın dört bir yanından yüzbinler web sitemizi ziyaret edip kitapları okuyor elhamdulillâh; şükründen âcizim... Ve ben, “acaba”, diyorum zaman zaman, “tabutum yerde mi kalır”?..

Dostlara bir şey verememenin hüsranı bu!

Mekânın nûr olsun Hacı Bayram Velî...

Bazen bulutlar sahradan geçerken de yağıveriyor!

Allâh, arkasından, üç ihlâs bir fatiha “OKU”yacak kimsesiz, bırakmasın kimseyi!

11 / 33

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!