İş bu sebeple de, “ALLÂH” için; geçmişte bu hâldeydi ama şimdi artık o hâlde değildir, asla ve kesinlikle denemez!

“ALLÂH”, daim bâkî hep aynı kemâl üzeredir.

Bu yüzden dahi, “ALLÂH” ismiyle işaret edilen için şayet “İDİ” ekiyle bir husus anlatılmaya çalışılmışsa anlatımda; biz bunu asla geçmişe mâl etmeyip; “zaman” kavramından berî olarak, daim bâkî böyledir diye anlamak zorundayız.

İşte, eğer bu hususu kavrayabilirsek, şunu fark ederiz;

İçinde bulunduğumuz, “an”dır ki, o “an”, “ALLÂH” ismiyle işaret edilenin var olup, kendisiyle beraber hiçbir varlığın olmadığı o “an”dır!

Dolayısıyladır ki…

ALLÂH”tan meydana gelmiş hiçbir şey yoktur!

Peki bunu nasıl ispat ederiz?.. İşte bunun ispatı “İHLÂS” Sûresi’nde mevcuttur!.. Devam edelim, “İHLÂS” Sûresi’ni anladığımız kadarıyla açıklamaya... 

“ALLÂH”, “AHAD” olduğuna göre... Kendi varlığı yanı sıra ikinci bir varlıktan söz edilemez! Ve gene, “O”nun zer­relere ayrılması şeklinde zaman boyutuna girmesi de söz konusu değildir.

Zira, “AHAD” için, ancak ve ancak tek bir “AN” geçerlidir ki buna da “DEHR” kelimesiyle işaret olunur.

“DEHR BENİM!”

“DEHR”, “AHAD”ın kendi kendine olduğu “AN”ın adıdır.

“ALLÂH SAMED’dir”...

“SAMED” kelimesinin anlamında derinlemesine bir araştırma yaparsak, şu mânâlar ile karşılaşırız bilebildiğimiz kadarıyla:

“Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz edilemeyen... Bir şey girmez, bir şey çıkmaz!.. Som...” Hani som altın deriz ya, işte öyle... Yani bir diğer ifade ile “sırf”!

Abdullah İbni Büreyd’den gelen bir rivayete göre:

“Es Samedillezî lâ cevfe leh”[1]

Görüldüğü gibi, bütün bu mânâlar esas itibarıyla “AHAD” isminin mânâsını bütünleyen açıklamalar şeklindedir.

Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, kusursuz, gediksiz, delik­siz, içine nüfuz edilmesi muhal, sırf, salt, bir şey girmesi ya da çıkması söz konusu olmayan, sınırsız, sonsuz, cüzlere bölünmesi mümkün olmayan, cüzlerden, zerrelerden meydana gelmiş olmayan “TEK” yani “AHAD”!

Bu ifadelerin tarif ettiği “ALLÂH”ı anlamaya çalışalım... Yoksa, hayalimizde yarattığımız TANRI’ya tapmaktan asla kurtulamayız ve bu durumda şu âyetin tarif ettikleri arasına gireriz:

“ALLÂH’ı hakkıyla takdir edemediler...” (6.En’am: 91)

Bu mânâ ile birlikte... “SAMED”, ayrıca, “ihtiyaç kavramından berîdir” anlamına dahi gelir. Yani, “ALLÂH” her türlü ihtiyaç kavramından berîdir!

Esasen zaten, kendisinin dışında mevcut olan bir şey yoktur ki, O’nun herhangi bir şeye muhtaç olabileceği düşünülsün! Burayı anlayabildiysek bu defa şu soruların cevabını araştıralım; “AHAD” olan, Hz. Muhammed’in açıkladığı “ALLÂH”nereden gelmiştir?..

“AHAD” olan, Hz. Muhammed’in açıkladığı “ALLÂH”tan bu evren ya da sayısız canlılar nasıl meydana gelmiştir?.. Yani doğurmuş mu?..

İşte bu soruların cevabı gene “İHLÂS Sûresi”ndeki şu vurgulamadadır:

“LEM YELİD ve LEM YÛLED” …



[1] Bu mânâdan haberi olmayanlar, Elmalı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’ân Dili isimli tefsirinin Cilt:9, Sayfa:6306-6307 deki açıklamalarına başvurabilirler.

11 / 51

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!