Ölümden sonra ise, yaşanılan hayatın bir başka benzeri devam edecekti!

Maddeciler ise daha değişikti, bu sorulara cevap verirken...

Evren daimî bir dönüşüm içinde!.. Madde zamanla tek hücreliye, oradan çok hücreliye dönüşür, daha sonra hareketli canlı varlıklar oluşur, derken hayvanlar ve daha gelişmiş varlıklar olan insanlar... Ve nihayet onlar da ölürler ve bu böylece sürüp gider...

Çok basitleştirilmiş olarak bu temel fikirler arasında dönüp duruyordu insanlar...

Bir de olağanüstü bazı olaylar nesilden nesile akıp geliyordu... Çeşitli dinlerin devirlerinde yaşamış birtakım insanların, olağanüstü kuvvetlerinden söz ediliyordu...

Hristiyanların azizlerinden, müslümanların evliyalarından, yogilerin olağanüstü davranışlarından örnekler veriliyor, su üstünde yürümelerinden, ateşin içine girip yanmamalarından, havada uçmalarından, bulundukları yerden çok başka bir yerde olup biteni görmelerinden vesaire vesaire...

Ama bunların da hiçbirinin izahını yapabilen yoktu... Kimi tanrının hibesi diyordu, kimi de yöneldiği varlığın...

İşte böylece felsefe içinde dalıp gitmiş olan Cem, birden karşısından gelen sesle irkiliverdi...

“ÖZDE Cem!..”

“Merhaba Elf!..” derken ayağa fırlayıverdi Cem...

Sağ tarafında, yerden bitmiş gibi görünüvermişti dün akşamki yabancı... Görünüşü aynıydı...

Hemen içeriye seslendi...

“Gönül bak misafirimiz geldi!..”

“Geliyorum...”

Cem, geçen görüşmeden aklına takılan ve bu defa da karşılaştığı kelimeyi sordu Elf’e...

Özde diyorsun; ne demek bu?..”

“Birimin karşısında gördüğünü, kendi özünde bulması mânâsınadır!.. Gerçekte bir ayırım olmadığına işaret eder... Ben, ‘senin özünde’ mevcudum; sen de ‘benim özümdesin’ anlamına da alınır... Bizde, iki birim karşılaştığında ve ayrılırken söylenir...”

“Peki ama, sen sırf akıldan ibaret bir varlıksın... Biz ise et-kemik ve ruh karışımı... Nasıl olur da ‘özde’ bir oluruz?..”

Cem’in bu sorusu, Elf’in görünümünde bir rahatlık meydana getirmişti...

Sanki “Benim de anlatmak istediğim buydu işte...” der gibi bir hava içerisinde, arkasında duran koltuğa oturdu... O arada Gönül de içeri girmişti...

“Hoş geldiniz...”

“Hoş bulduk!..” dedi Elf, her harfi tam heceleyerek... Sonra da söze devam etti...

“Siz kendinizi nasıl bilirsiniz... Et-kemik ile ruh karışımı bir şey değil mi?”

“Evet... Bize eskilerden nakledilen bilgiler bu yoldadır!..”

“Buna, eskilerin, yani sizden evvelkilerin, kendilerinden sonra gelenleri şartlandırması diyebiliriz değil mi?..”

“Diyebiliriz bir bakıma...”

“Et-kemik olan kısmı görebiliyorsunuz, ama ‘RUH’ adını verdiğiniz nesneyi görebiliyor musunuz?..”

“Hayır!.. Ama eserlerinden varlığını anlayabiliyoruz...”

14 / 83

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!