Biraz önce de bahsettiğim gibi, her insan karşısındakini olduğu gibi değil, ancak kendi kapasitesi kadar değerlendirebilir.

Her insan böyle olduğu gibi, her varlık da; bu ister cin, ister melek veya insan olsun böyledir ve bu asla değişmez... Zaten kâinatta bütün varlıklar üç bölümde tanıtılmıştır: Melek, cin, insan... Hangi sınıftan olursa olsun, her birim, karşısındakini, ancak kendi kapasitesi kadar değerlendirebilir... Kendi kapasitesini aşan bir değerlendirmeyi yapabilmesi mümkün değildir... Kendi kapasitesindeki genişleme oranında, karşısındakini değerlendirişi de değişir...

Dolayısıyla cinler de, cinlerin başı olan İblis de kendi kapasitesinin dışında kalan özellikleri itibarıyla Âdem’i değerlendirememiş; Onun bütün varlığının, ilâhî mertebelerin sonucu ve de isimlerin bir formülle oluşmuş bileşimi olarak meydana geldiğini müşahede edememiştir...

Yani olayın içyüzündeki hakikate vâkıf olamamış, “insan”ı, özellikle zâhirî yapısı olan bedeni itibarıyla değerlendirmek suretiyle şu kanaate varmıştır:

“O topraktan meydana gelmiştir, bense ışından! Muhakkak ki ışınlar maddenin üstünde hükmedicidir, maddeye tesir edicidir. Öyleyse ben Ona secde etmem!”

Yani üstünlüğünü kabul etmem!

İblis’in, insanın maddeden, topraktan meydana gelmesi, kendi yapısının ise ışınsal bir yapı olması suretiyle onu rahatlıkla etkileyebilmesi yönündeki görüşü, her ne kadar haklı ise de...

İnsanın bu madde bedenini yönlendiren beyninin, ilâhî isimlerin hepsini açığa çıkartabilecek bir kabiliyet ve kapasitede var oluşunu değerlendiremeyişinin neticesinde de, “insan”ı ve ondaki “Halife” olma özelliğini inkâr etmiştir!

Bütün bu idrak edemediklerini inkâr sonucunda da “insan”ın Öz’ündeki, Zât’ındaki, varlığındaki ilâhî mertebeleri müşahede edememek suretiyle “Allâh”tan uzak düşmüştür! Burada geçen “uzak düşmek, acaba “mesafe-mekân” anlamında mıdır?

Şeytan, “Allâh”ı anlayamamış, idrak edememiş, neticede “insan”dan o yüce kemâlin zuhurunu inkâr etmiş; böylece de “Allâh”tan ayrı düşmüş, ilâhî huzurdan tard edilmiştir...

İblis’in “tard edilme”sinin anlamı; “Ulûhiyet kemâlâtının özelliklerinin zuhurunu hakkıyla değerlendirememesi yüzünden gerçeklerden uzaklaşması” şeklinde değerlendirilir...

Bunu anlatan kelime de “LÂNET” olmaktadır! “Uzak olma”, anlamına olarak!

Şimdi, burada üzerinde ibret alınması gerekli bir nokta vardır. O da şudur:

“İnsan”da, onun varlığını oluşturan Mutlak Varlık “Allâh”ı müşahede edememenin sonucu, İblis gibi “lânet”lenerek tard edilmektir!..

Kim ki, “İnsan”a baktığı zaman onu “Allâh”tan ayrı bir varlık olarak görür; onda İlâhî Esmâ’nın zuhurunu müşahede edemezse; ondaki varlığın, Hakk’ın varlığı olduğunu anlayıp, değerlendiremezse; bu yanlış değerlendirmesi yüzünden “İblis” yani “şeytan” hükmüyle yaşamını sürdürür!..

İnsanın insana bedenen secde etmesi kesinlikle câiz değildir! Hazreti Rasûlullâh, insanların kendisi gelirken bile ayağa kalkmalarına müsaade etmemiş, bunu yasaklamıştır! Kendisi için başkalarının ayağa kalkmasına, hele secde etmesine müsaade edenler, Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın yolundan sapan kişilerdir!

Ancak...

Bâtında “insan”a “secde” etmeyen de “Allâh’ı inkâr” ederek “gerçeği örten”lerden olur! “Teşbih”in hakkını vermemiş olur...

“Çün bildin müminin kalbinde Beytullâh var,

Niçin izzet etmedin, ki ol evde ALLÂH var?

Her ne var Âdem’de var; Âdem’den iste Hakk’ı sen!

Olma İblis-i şakî, Âdem’de sırrullâh var!”

Öte yandan zâhirde “insana “secde” eden ise yine “Allâh’ı inkâr” ederek “gerçeği örten”lerden olur! “Tenzih”in hakkını geri bırakmış olur...

“Halife” olarak yaratılmışken, kendi varlığındaki bu yüce nimetten gaflete düşer; yalnızca karşısındakinde görüp kendindekinden perdelenmek suretiyle, Hristiyanların Hazreti İsa’ya karşı olan durumuna düşer ve neticede “Halife”lik kemâlâtından mahrum kalır...

Eğer daha da gaflete düşerse, karşısındaki “insan”da O’nun varlığını göremezse, bu defa da cin seviyesine düşer, şeytan seviyesine düşer ve böylece de tamamen bedene dönük değerlendirmeler içinde yiyip içip, zevk edip;

“...İşte bunlar en’am (evcil hayvanlar) gibidirler; belki daha da şaşkın!..” (7.A’raf: 179) şeklinde hüküm yer!..

8 / 52

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!